Üzüm Terapisi

“Şarapçılığın ve bağcılığın ilk 100 yılı zor geçer” demiş Fransız şarap devi Rothschild Ailesi. Yani, ancak gönül verenin yapabileceği bir çılgınlık bu…

Hotel Caeli’yi internette dolaşırken keşfetmiş, kataloğunu görmüş ya da bizzat orada bulunmuşsanız muhtemelen aklınıza ilk gelen, otelin önündeki şarap kırmızısı heykeldir. Seçkin Pirim yapımı Porta Caeli, temelde iki yarım dairenin birbirlerine değmeden karşılıklı durduğu bir yapı. Sanatçı her iki yarım dairede de 50 plaka olmak üzere 100 parçadan oluşan bir eser kondurmuş otelin önüne; Rothschild’lerin “100 yıl” sözüne atfen. Bu sanatsal metafor ne kadar hoş olsa da, heykelin yapısal özelliklerini ardında bırakan bir başka oyunu var: Günbatımında bu iki dev parçanın yere düşürdüğü kadeh gölgesi. Hotel Caeli tam da böyle bir yer işte, alçak gönüllü sürprizleriyle büyülüyor, mahcup ediyor. Zaten Latincede Porta Caeli’nin anlamı, “cennet kapısı”.

Türkiye’nin ilk lüks şarap ve spa oteli Caeli, Eceabat’ta, uyanıp balkonunuzdan seyrettiğinizde sonsuz hissi yaratan 200 hektarlık yemyeşil ve olağanüstü sessiz bir arazide konumlanıyor. Tabii şehirden bu sakinlik için kaçmış olsanız bile, tatilinizi balkonunuzda geçiremeyeceğiniz kadar farklı deneyimler vaat ediyor. Bağ bozumu zamanı gelmişken, şarap üretimi ile başlayacak olursak; otelin bünyesindeki Vinero Winery’de dördü kırmızı, üçü beyaz olmak üzere yedi çeşit şarap üretiliyor. Burası dünyanın 1×1 metre sıklığında dikilmiş en büyük bağlarından biri. Öyle ki, benzeri yalnızca Saint-Émilion’da bulunuyor. Burayı ödüllere layık kılansa, asma başına düşen birimin 800 gram üzüm olması. Normalde bu birim 18 kilogramlara kadar çıkarken, Caeli şaraplarında bu sayının düşmesi, niteliğin tercih edildiğini ortaya koyuyor. Elle toplanan üzümler, geleneksel yöntemlerle sıkılıyor ve 8-24 ay boyunca meşe fıçılarda bekliyor. Porta Caeli şaraphanesi, gerçek bir şarap tutkununa kendini bir château’da gibi hissettirecek kadar ustalaşmış bir tesis. Kişiye özel bağ bozumu deneyimiyle asmadan bardağa kadar tüm yolculuğa tanıklık etmekse, ardından gelen tadımı daha da değerli kılıyor.

Otelde üzümün tek ışıldattığı şey muhteşem şaraplar değil. Hotel Caeli’nin spa’sı rüya gibi bir işbirliği ile Vinothérapie’nin mucidi Fransız güzellik markası Caudali’ye emanet. Caeli Wellbeing ve Spa’da uzak doğulu terapistler Caudalie ürünleriyle üzümün vaat ettiği her şeyi size olağanüstü bir nezaketle sunuyor. Dingin bir sessizlik, nefis kokular ve rahatlatıcı bir masajdan sonra spa’daki macera duşlarını deneyebilir -üç farklı senaryodan birini seçip, kendinizi bir ses, ışık ve su gösterisinin içinde buluyorsunuz- ya da biraz havuzda ferahlayıp, güneşlenme terasında şarabınızı yudumlayabilirsiniz. Benim deneyimimin en özel kısmı, tam da “daha iyisi olmaz” derken, yıllar önce Venedik’te görüp hayran kaldığım, Carole A. Feuerman’ın heykellerinden birine rastlamak oldu. Bu vesileyle öğrendim ki Hotel Caeli, dünyanın ve Türkiye’nin dört bir yanından eserler toplayan, sanat tutkunu bir tesis.

Hatta tıpkı bir müze gezer gibi, seyredilebilecek onlarca sanat eseri bahçeyi ve iç kısımdaki duvarları süslüyor. Peki ya mutfak? Sanırım her şeyin gerçek olamayacak kadar güzel olduğu son durak otelin restoranı. Tamamen tarladan masaya anlayışıyla, her öğün organik bir ziyafet ve tabii ki eşlikçisi özel şaraplar. Mutfağa giren her şey, yine bu 200 hektarın içinde yetişiyor, Çanakkale Boğazı’ndan günlük olarak gelen balıklar hariç.

Şundan eminim ki, Hotel Caeli’de misafirlerin belki de gözden kaçıracağı onlarca hoşluk ve özel detay gizli. Ama serviste böyle bir hırs yok. Burası kişiye özel deneyimlerin, en lüks ama en sade hâliyle yaşandığı bir vaha. Hotel Caeli’ye yapılacak tek eleştiri, olağanüstü hizmetin yarattığı mahcubiyetten yakınmak olurdu…