Türkiye’yi Denizlerde Dünyaya Tanıtan Adres: Ark Yat

Muğla Ören’deki tersaneler bölgesinde bulunan Ark Yat, 52 bin metre kareye yayılan tesis bölgedeki önemli tersanelerden biri. Ark Yat’ın CEO’su Ayberk Apaydın henüz 22 yaşında üniversiteden gemi inşa mühendisi olarak mezun olduktan sonra şirketini kurmuş.

Türkiye’nin son 20-25 yılda yat imalatında yakaladığı büyümeye katkı sağlayan şirket, gelecek yıllarda endüstrinin büyümesine ve markalaşmasına da büyük katkılar sağlıyor. Uluslararası arenada adını dünyaya duyuran Ark Yat’ın faaliyetlerini Ayberk Apaydın’dan dinledik.

Ayberk Bey, çok genç bir yaşta, 22 yaşında Ark Yat’ı kurmuşsunuz. Bu kadar erken bir yaşta hayat verdiğiniz şirketiniz için bugün hayallerinize ulaştığınızı söyleyebilir misiniz?

Hayallerim doğrultusunda hayat verdiğim Ark Yat’ın kurulumundan sonra endüstride fark yaratmak için işin her detayını öğrenmem gerektiğine inanıyordum. Bu nedenle tekneyle ilgili proje çiziminden tamiratına kadar her alanda ve kalemde hem müşterilere hem bu alanda çalışan şirketlere hizmet vermeye başladım. Üreticilerin bir nevi tedarikçisi ve iş ortağı gibi çalıştım. Bu şekilde hem sektörü tanıdım hem de her türlü detaya hâkim oldum ve evet bugün Ark Yat ile geldiğimiz noktada hayallerimin birçoğuna ulaştım. Fakat hayallerim sona ermedi, aynı sektörde farklı yapılarla uluslararası alanda daha fazla görünmek hatta sektörün uluslararası standartlarının belirlenmesinde söz sahibi olmak da en büyük hayallerimden bir tanesiydi. Bu amaçla iki yıl önce Aydın Doğan, Mehmet Erol Çamur ve Barış Coşkun tarafından kurulan Bodrum Denizcilik ile TÜV Austria ortaklığında TÜV Austria Marine şirketimizi hayata geçirdik.

Ark Yat çatısı altında nasıl hizmetler veriyorsunuz?

Ark Yat’ın faaliyetlerine ilk olarak Bodrum’da başladık. Zamanla büyümemizle birlikte operasyonlarımızın büyük bölümünü üç yıl önce Muğla Ören’de bulunan tersanemize taşıdık. Ağırlıklı olarak Avrupa ve ABD’den müşteriler için yat üretimi yapıyoruz. Tersanemiz 10 metreden 70 metreye kadar teknelerin üretimi için gerekli her türlü altyapıya ve entegre bir yapıya sahip; tersanede her türlü yatın bakım ve onarımını yapmamızın yanı sıra çekek hizmeti de veriyoruz. 

  • Sizce Türkiye, dünya yat pazarında nasıl bir konuma sahip?

Dünyada yat pazarının büyük kısmını Akdeniz çanağı ve ABD oluşturuyor. Akdeniz çanağında Afrika kıyıları özellikle güvenlik açıkları nedeniyle çok tercih edilmiyor. Avrupa kıyılarında Yunanistan, Hırvatistan, İtalya, İspanya ve Fransa kriterleri açısından regülasyonlara boğulmuş, maliyetleri ciddi anlamda yükselmiş bölgeler. Türkiye özellikle pandemiyle lojistik zincirinin kırılmasından sonra birçok sektörde olduğu gibi yatçılık piyasasında da daha önemli bir konuma geldi. Güvenlik ve maliyet avantajının yanında lojistik avantajlarıyla da rakipler arasından sıyrılıyor. Türkiye yat imalatı bakımından birçok avantaja sahip. Öncelikle yatçılığın küresel ölçekte en çok geliştiği bölgelerden bir olan Akdeniz çanağında 8 bin kilometreden fazla kıyı şeridine sahip. Bir başka unsur da işçilik avantajı. Yat imalatının aradığı nitelikli iş gücü Türkiye’de mevcut ve işçilik maliyetleri Akdeniz Bölgesi ölçeğinde uygun.

Peki ülkemizde yat ihracatçılığı da aynı avantajlara sahip mi?

Yat imalatı ilmek ilmek dokunan, her noktasıyla emek verilen bir el işçiliği. İşçilik konusunda çok iyi bir konumdayız. 2000’li yılların başından itibaren sektörün hızlı geliştiğini söylemek mümkün. Başta Akdeniz ülkeleri ve Körfez ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok bölgesine Türkiye’deki şirketlerden yat ihracatı gerçekleştiriliyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre bu yılın ilk beş ayında gemi ve yat ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 26,3 artış göstermiş ve 577 milyon 86 bin dolara ulaşmış.  Aynı dönemde Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 0,6’sını bu iki kalem oluşturmuş. Ancak sadece yat ihracatına ilişkin bir istatistik yok. Türkiye’deki şirketlerin gemi ve yat ihraç ettiği ülke sayısı 125 olmuş. Bu ihracatın yarıdan fazlası yani yüzde 52’si İstanbul’dan gerçeklemiş. Görüldüğü gibi pazar çeşitliliği oldukça fazla. Tabi Türkiye’deki şirketlerin birçok alanda olduğu gibi yat imalatında da markalaşmayla ilgili sorunları var. Markalaşmak için sektörün sadece kendisini geliştirmesi yetmiyor. Her parametreyi değerlendirmek gerekiyor. Bence bu konuda bizim elimizi güçlendirecek olan tasarımlarımızı daha fazla ön plana çıkartmak.

İşçilik Türkiye’nin bu alanda önemli bir avantajı. Bu konuda sizin görüşleriniz neler?

Kesinlikle işçilik en avantajlı olduğumuz konuların başında geliyor fakat bu avantajı sürdürülebilir kılmanın yolu nitelikli işgücünü arttırmaktan geçiyor. Ama birçok alanda sektörde olduğu gibi yat endüstrisinde de nitelikli işgücüyle ilgili sorunlar yaşanıyor. Türkiye’nin sahip olduğu iş gücünü yitirmeye başladığını görmemek ne yazık ki mümkün değil. Çünkü sektörün büyüme hızıyla kalifiye insan gücü yetiştirme hızı paralel gitmiyor. Bu nedenle bize teknik okullar, meslek okulları lazım. Amacımız mühendis sayısını artırmak değil, teknik olarak çalışacak kalifiye insan gücü yetiştirmek olmalı. Bugün üniversite mezunlarının altında çalışacak yeterli sayıda usta yok. Bu nedenle bir usta, mühendisin iki katı ücret alıyor. Ancak ustayı yönetecek kişiye ustaya verdiğinizin yarısı kadar ücret verseniz de bu sistem yürümez. Aslında sanayinin genelinde yaşanan sorun burada da görülüyor.

Regina isimli teknenizi aslında tüm dünya tanıyor. James Bod filminde kullanılan Regina’dan biraz bahsedebilir misiniz?

Avrupa’da ilgi gören Hollanda tipi yelkenlileri inceledim ve araştırmalarım sonucunda müşterim olan charter deniz turları yapan bir Türk şirket için Hollanda tipi yelkenli guleti imal ettim. O dönem haftalık charter kiralama 40-50 bin Euro iken Regina’nın piyasaya girmesinden sonra bu fiyat haftalık 80-90 bin Euro’ya çıktı. Regina, 2012 yılında da Dünya Süper Yat Ödülleri yarışmasında dünyadaki yedi tekne arasına girdi ve finalist oldu. Aynı teknemiz daha sonra sezonu genişletmek için Karayipler’de charter seferleri gerçekleştirdi ve Türkiye’de kış mevsimine girerken Karayipler’e giden teknemizin sezonu 11 aya kadar çıktı. Bu ürün charter sektöründe fizibiliteleri de değiştirdi, sektöre farklı bir vizyon kattı. Regina artık dünyanın dikkatini çekiyordu. Aynı dönemde de James Bond Skyfall filmi çekiliyordu ve Regina’yı filmde kullanmak istediklerini belirttiler. Tabi ki çok mutlu olduk, gururla iş birliğinde bulunduk. Çekimler Marmaris civarında yapıldı ancak filmdeki sahneler sanki Singapur’da geçiyor gibi gösterildi. Regina ayrıca dünyanın en prestijli yat yarışmalarından biri olan “The World Superyacht Awards 2012’de finalistlerden biri olmaya hak kazandı.

Son olarak az önce TUV Marine’den bahsetmiştiniz. Bu projenizde neler yapıyor, sektöre nasıl dinamikler kazandırıyorsunuz?

Bu şirketle temel amacımız; dünyada her geçen gün hızla büyüyen yatçılık alanında, küresel bir otorite olmak, yat üreticilerinin, tekne sahiplerinin ve devletlerin her konuda çözüm ortağı olarak hizmet verebilmek, denizcilik sektöründeki gri alanlarda hakemliğe soyunmak diyebilirim. Burada çıkış noktamız, böylesine gelişmeye açık ve katma değerli bir sektörde, herhangi bir otoritenin bulunmaması. Regüle edilmesi gereken çok fazla alan olduğunu düşünüyoruz.