Türk Sanatçılar Düsseldorf’ta
Türkiye ve yurtdışından bir çok sanatçıyı temsil eden Anna Laudel Contemporary, geçtiğimiz mayıs ayında ikinci galerisini Düsseldorf’ta açtı. Galerinin direktörü Ferhat Yeter ile Türkiye’de galeri yönetmek, yurtdışına açılmak, yerli sanatçıları yurtiçi ve yurtdışında temsil etmek üzerine fikirlerini paylaşıyor.
Anna Laudel Contemporary, İstanbul’un kültür ve sanat sahnesine nasıl bir katkıda bulunuyor?
Anna Laudel galeri olarak uzun süredir İstanbul’un kültür-sanat sahnesinde aktif olarak çalışıyoruz. Birçok yerli ve yabancı sanatçının solo ve karma sergilerine yer verdik, paralel etkinlikler düzenledik, İstanbul’da gerçekleşen sanat etkinliklerinde, fuarlarda sanatçılarımızı temsil ettik. Özellikle de genç yeteneklere yer vererek, onlara çalışma ortamı sağlarken aynı zamanda eserlerinin sanatseverlerle buluşmasına yardımcı olduk. Aslında bizim galeri olarak en önemli misyonumuz Türkiye’den genç yetenekli sanatçılara destek olmak. Bunu yaparken sanatçıların üretim süreçlerine destek oluyoruz, onlara solo ve karma sergiler düzenliyoruz ve bu isimleri yurtiçi ve yurtdışı fuarlarda temsil ederek eserlerinin sanatseverler ve koleksiyonerlerle buluşmasını sağlıyoruz. Sanıyorum tüm bunlar galeri olarak İstanbul’da kültür-sanat takvimlerinde yer almamızda, şehirde sanatsal anlamda önemli buluşma noktalarından biri haline gelmesinde önemli rol oynadı.
2016’da Karaköy’deki binanıza taşındınız ve pek çok kişi sizi bu süreçte tanıdı. Kısa sürede başarılı işlere imza atmanın arkasındaki sır nedir?
Ekip olarak çok özenli çalışıyoruz, sanatçılarımızın üretim süreçleri dâhil olmak üzere sadece sergi zamanı değil gerekli olan her an yanlarında olmaya çalışıyoruz. Bahsettiğim gibi genç ve yetenekli isimlere yer verirken aynı zamanda yerli ve yabancı tanınmış sanatçılar ve küratörlerle de çalışıyoruz. Temsil ettiğimiz sanatçılara yenilerini ekliyoruz ve dinamik bir sergi programı oluşturmaya özen gösteriyoruz. Bunların hepsi bir araya gelince kısa zamanda emin adımlarla bugünkü yerimize geldik diyebilirim.
Mayıs ayında ise Düsseldorf’ta ikinci galerinizi açtınız. Yurtdışına açılma süreci nasıl ilerledi?
Yurtdışına açılmak aslında uzun süredir planladığımız bir şeydi. Bunun için öncelikle İstanbul’daki yerimizi sağlamlaştırmak, temsil ettiğimiz sanatçıları belirlemek ve onlarla bir çalışma düzeni oturtmak istedik. Yurtdışındaki galerimizin de en önemli misyonu Türkiye’den sanatçılara yer vermek, bu açıdan özellikle temsil ettiğimiz sanatçılarla İstanbul’da gerekli birikimi sağlamış olmamız bizim için önemliydi. Düsseldorf’taki ilk sergimizin Türkiye’de temsil ettiğimiz sanatçıların işlerinden oluşan karma bir sergisi olması tesadüf değil. Bu isimlerle İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz çalışmalar sayesinde Almanya’da solo bir sergi düzenleyebilecek birikimi sağlamış olduk ve çok güzel geri dönüşler aldık. Düsseldorf güncel sanat anlamında çok önemli bir şehir; koleksiyonerlerin, sanatseverlerin sergileri takip ettiği, birçok önemli noktaya yakın, iş insanlarının radarında olan bir yer. Tüm bu açılardan bakıldığında ve ayrıca galerinin kurucusu Anna Laudel’in doğup büyüdüğü şehir olduğu için bizim için en doğru seçimdi. Bu mekân, 1960’lardan bu yana sanatçılar ve entelektüellerin bir araya geldiği Mühlenstrasse 1’de yer alıyor. Galeri binası Joseph Beuys, Carl Barth, Blinky Palermo, Alex Vömel, Alfred Schmela, Gabriele Henkel ve Wim Wenders gibi ünlü isimler dâhil olmak üzere kültür-sanat dünyasının önemli isimleri için bir buluşma noktasıydı. Buradaki galerimiz de Karaköy’deki binamıza benzer bir şekilde, özgün tasarımıyla dikkat çeken, dört katlı tarihi bir binada yer alıyor.
Galerinize en son katılan sanatçı kim ve o sanatçıyla çalışmayı seçmenizdeki etken neydi?
Galerimizde şu anda Belkıs Balpınar, Ruth Biller, Flóra Borsi, Ramazan Can, Tuğçe Diri, Onur Hastürk, Bilal Hakan Karakaya, Ekin Su Koç, Serkan Küçüközcü, Herbert Mehler, İbrahim Örs, Gazi Sansoy, Daniele Sigalot, Brigitte Spiegeler, Sarp Kerem Yavuz, Hanefi Yeter ve Serpil Yeter’i temsil ediyoruz. Bu isimlere en son eklenen sanatçı Fırat Neziroğlu. Kendisiyle çalışmaya karar vermemizin nedeni; bildiğiniz gibi Fırat dokuma alanında çalışan genç ve yetenekli bir isim ve galeri olarak tapestry yani dokuma sanatı çok önem verdiğimiz bir alan. Bu konuda Belkıs Balpınar’ın solo sergisi ve bu alanın duayen ve genç isimlerini bir araya getirdiğimiz karma sergi olmak üzere iki önemli sergi düzenledik. Fırat da dokuma sanatı alanında adından söz ettirecek, dokuma sanatını ülkemizde canlandıracak ve yurtdışında çok iyi temsil edecek bir sanatçı olduğu için yollarımızı birleştirme kararı aldık. Önümüzdeki günlerde birlikte düzenleyeceğimiz projelerimizi duyuruyor olacağız.
Sizce galerilerin hâlâ fiziksel bir mekâna ihtiyacı var mı? Günümüzde; özellikle yurtdışında, işler daha çok sanat fuarları, e-posta, telefon ve çevrimiçi satışlar üzerinden ilerlemeye başlamış gibi bir izlenim var…
Artık fiziksel olarak galeri olmadan da sanatçı temsili yapılabiliyor ve farklı işbirlikleriyle galerisiz de bir çok şeyi yapmak mümkün. Ancak ne olursa olsun hâlâ bir şehrin kültür-sanat haritasında galerilerin fiziksel olarak önemli bir yeri var. Galeriler bu anlamda sadece sergi mekânı değil aynı zamanda bir kentin kültür-sanat haritasında önemli bir buluşma noktası olarak yer alıyor. Biz de açıkçası Anna Laudel’i bu şekilde konumlandırıyoruz ve bu haritadaki yerimizin önemli olduğunu düşünüyoruz.
Galerinizde Danimarkalı mücevher markası Monies’in koleksiyonlarına da yer veriyordunuz. Sanat ve tasarımın başka hangi noktalarına değiniyorsunuz?
Sanat ve tasarım aslında birbirini tamamlayan iki önemli disiplin. Monies mücevher tasarımı konusunda bir dünya markası ve tasarımları sanat eseri olarak değerlendiriliyor. Bunun dışında galerimizde Art Shop var. Açıldığımız ilk günden beri aktif olarak yerli ve yabancı, genç ve bilinen sanatçıların reprodüksiyonlarına, resim, fotoğraf, heykel ve seramik çalışmalarına, daha uygun bütçeli üretimlerine yer veriyoruz. Bunlar sergi programlarımıza ilave olarak sanatın farklı kollarına da yer vermemiz ve daha geniş yelpazede bir kitleye ulaşmamıza destek sağlıyor.
Düsseldorf’taki gelecek sergileriniz ne üzerine olacak?
Düsseldorf’taki ilk sergimizi mayıs ayında açmıştık; Housewarming isimli karma sergide Belkıs Balpınar, Ruth Biller, Flóra Borsi, Ramazan Can, Tuğçe Diri, Bilal Hakan Karakaya, Ekin Su Koç, Serkan Küçüközcü, Ardan Özmenoğlu, Gazi Sansoy, Daniele Sigalot, Brigitte Spiegeler ve Sarp Kerem Yavuz’un çalışmaları sergilenmişti. Şimdi ise ikinci sergimizin hazırlıkları sürüyor. 26 Eylül-14 Aralık büyük ölçekli enstalasyonları ve alışılmadık mozaikleri ile bilinen İtalyan sanatçı Daniele Sigalot‘un çalışmalarından oluşan Einmal ist keinmal isimli kişisel sergi yer alacak.
İstanbul’da yeni sezonda hangi sergiyi göreceğiz?
İstanbul’da İpek Yeğinsü küratörlüğünde 3 Eylül-20 Ekim arasında İntergalaktik karma sergimiz olacak. Sergide resim, heykel, video, fotoğraf ve yeni medya dâhil olmak üzere birçok farklı malzeme ve disiplinde çalışan Beyza Boynudelik, Şafak Çatalbaş, Alper Derinboğaz, Emin Mete Erdoğan, Horasan, Ekin Su Koç, Ali Miharbi, Ali İbrahim Öcal, Özcan Saraç, Meltem Sırtıkara, Merve Şendil ve İrem Tok’un eserleri görülebilecek. Bu sergiyi 16. İstanbul Bienali‘ne paralel olarak düzenliyoruz ve sergi kapsamında İstanbul’da sanatseverleri bir dizi etkinliğimiz bekliyor. Bildiğiniz gibi İstanbul’da güncel sanat eylül ayında birçok etkinlikle birlikte yeni sezona girdi. Bu kapsamda galeri olarak Contemporary İstanbul’a da katılıyoruz ve standımızda sanatçılarımızdan Belkıs Balpınar, Ramazan Can, Tuğçe Diri, Onur Hastürk, Bilal Hakan Karakaya, Ekin Su Koç, Serkan Küçüközcü, Fırat Neziroğlu, Gazi Sansoy, Daniele Sigalot ve Sarp Kerem Yavuz’un çalışmalarına yer veriyoruz.
Önümüzdeki sene heyecanla beklediğiniz sergiler hangileri?
Galerimize yeni katılan sanatçımız Fırat Neziroğlu’nun Türkiye’de ilk solo sergisini yapacağımızdan dolayı oldukça heyecanlıyız. Kendisi kilim dokuma tekniğini çağdaş yorumla plastik sanatlara uyarlayan ve yeni bir dil oluşturan genç bir sanatçı, onu temsil etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Ayrıca Hayal İncedoğan, Halil Vurucuoğlu, Bilal Hakan Karakaya’nın ve bunların yanı sıra Düsseldorf‘ta gerçekleştireceğimiz Daniele Sigalot‘un solo sergilerinin de ses getireceğine inanıyoruz. 2020’de coşku ile beklediğimiz bir başka sergi ise etkileyici kinetik heykelleriyle dikkat çeken ve mekanik aksamları sanatla iç içe kullanarak kendine hayran bırakan Server Demirtaş‘ın Düsselfdorf’taki galerimizde gerçekleştireceğimiz kapsamlı solo sergisi.