Türk Amazon’u Ceylan Avinal
Ulusal ve uluslararası at terbiyesi şampiyonalarında yarışan ve çoğundan dereceyle ayrılan Ceylan Avinal, bir yıldır Türkiye’de. Hollanda’da doğup büyüyen 29 yaşındaki sporcu, Kumburgaz’da her yaştan insana at terbiyesi eğitimi veriyor. Hayali ise Türkiye’yi yurtdışındaki şampiyonalarda temsil edecek başarılı bir takım yaratmak.
Sizin için “Türk Grand Prix Amazon’u” diyorlar. Bu terim ne anlama geliyor?
Grand Prix sporcuları çoğunlukla erkek oldukları için uluslararası arenada kadınlar için Amazon terimi kullanılıyor. Grand Prix, binicilik sporlarının en yüksek noktasıdır, ben ilk ve tek Türk kadın Grand Prix sporcusuyum.
Atlara olan ilginiz ne zaman başladı?
Üç yaşındayken, Hollanda’daki karnavallarda gördüğüm küçük midillilerden ayrılmak istemezdim. Beş yaşına geldiğimde annem beni binicilik kursuna yazdırdı ve altı yaşında ilk midillime sahip oldum. Gençliğinde kendisi de at binen annem en büyük destekçimdir; ailemin geri kalanı atlar hakkında pek bir şey bilmezler ama şimdiye kadar bu yaşam tarzına alıştılar ve benim için ellerinden geleni yapıyorlar.
At terbiyesi sporu için en ideal ülke olan Hollanda doğumlusunuz. Binicilik sporlarına olan ilginizin, doğduğunuz yerin sağladığı imkânlarla doğru orantıda yükseldiğini düşünüyor musunuz?
Evet, kesinlikle! Eminim ki eğer Hollanda’da eğitim almasaydım Grand Prix’ye asla katılamazdım. Hollanda’da atlar hakkında her şeyi öğrenebiliyorsunuz; at yetiştirme olsun, besleme olsun, aklınıza gelen her şeyi en kaliteli şekilde öğretiyorlar. Ama sizin de ilgili, motive olmanız ve çok çalışmanız gerekiyor. Atı iyi sürmek yetmez; atınız da, eğitmeniniz de en iyi olmalı. Ne yaptığını bilen iyi bir ekibe sahip olmalısınız çünkü at, profesyonel bir futbol takımı, iyi bir futbolcu kadar değerlidir.
İlk atınızı hatırlıyor musunuz?
İlk atım, bir midilli olan Benmardi’s Mirna’ydı. Tam bir melekti, bana çok şey öğretti. İlk zamanlarda sadece atlama yapıyordum ve onunla iki kere Hollanda’da şampiyon oldum. Sadece 1,37 metreydi ama 1,10 metreye kadar zıplayabiliyorduk! Onun sayesinde atlara güvenmeyi ve binicilik yarışmalarından zevk almayı öğrendim.
Küçük yaşlardan bu yana yarışıyorsunuz. Ne tür organizasyonlarda yarışıp, başarılar elde ettiniz?
Çok genç bir yaşta, altı yaşında yarışmaya başladım. 13 yaşıma kadar at terbiyesi ve engel atlama branşlarında yarıştım. İkinci midillimi aldığımda, sadece dresaja, yani at terbiyesine odaklanmaya karar verdim. Midilli terbiyesinde ulaşılabilecek son noktaya ulaştığımda, ilk atımı aldım; Royal Rias Berlin. Onunla çok fazla yarışma kazandım, bunlara Hollanda’daki ulusal şovlar da dâhil. Çok gençti, hiçbir şey bilmiyordu, ama onu uluslararası düzeye gelecek şekilde eğittim. Ardından, binicilik mesleğim oldu ve farklı seviyelerde pek çok at sahibi oldum. Şu anki Grand Prix atım Zygrande Le Coupied ile ise peri masalım başladı. O da çok gençti, çok yetenekliydi ama binilmeye hazır değildi. Tıpkı bir rodeo atı gibiydi, ama şimdi benim için her şeyi yapıyor. Zygrande Le Coupied hayallerimi gerçekleştirdi, benim için pek çok kapı açtı. Beraber genç at yarışmalarından Grand Prix’lere, çok şov kazandık. Bunlar arasında Dünya Kupası’nda iki kere yarışmamız dikkat çekiyor bence. 2016’daki Rio Olimpiyat Oyunları’na katılma hakkımız vardı ama bizim için çok erken olduğuna, uluslararası yarışma alanında henüz çok yeni olduğumuza karar verdim. 2020’deki Tokyo Olimpiyat Oyunları için çalışıyoruz şu anda. Bu zorlu bir süreç, her tür yardıma ihtiyaç duyuyorum ama eğer gerçekleşirse, Türkiye’yi Olimpiyatlar’da temsil eden ilk at terbiyesi ekibi olabiliriz!
Şu anda Türkiye’desiniz, eğitmenlik ve danışmanlık yapıyorsunuz.
Evet, şu anda İstanbul’da Kumburgaz’da ve Maslak’ta çalışıyorum. Kemerburgaz’da özel öğrencilerimle dersler yapıyoruz, Maslak’ta ise AGB Equestrian Team ile çalışıyorum.
Neden Türkiye’ye gelmeye karar verdiniz? Ne kadar kalmayı düşünüyorsunuz?
Yarı Türk’üm ve daha önce hiç Türkiye’de yaşamadım. Çeşitli sebeplerden dolayı buraya geldim ve açıkçası şimdi de dönmek istemiyorum. Türkiye’yi tüm kalbimle seviyorum. Yarının ne getireceği bilinmez ama planım temelli kalmak.
Şu anda kaç at sahibisiniz? Öğrencilerinize tahsis ettiğiniz atlardan bahsedebilir misiniz?
Türkiye’de iki, Hollanda’da ise annemin ilgilendiği üç atım var. Buradaki atlarım, daha önce de bahsettiğim Grand Prix atım Zygrande Le Coupied ve onun küçük kız kardeşi Hollywood C. Hollywood C, birkaç yıla kalmaz benim en iyi atım olacak. Kemerburgaz’da, öğrencilerime ait atlar da bulunuyor. Bir arkadaşımın atını ise henüz kendi atı olmayan yeni başlayan öğrenciler için kullanıyorum.
Türkiye’nin binicilik sporları tarihi aslında oldukça eskiye dayanıyor ama çoğu kişinin at terbiyesiyle ilgili bir fikri yok.
Dresaj, at terbiyesi, atlarla dans etmek demektir; bale ve tangonun karışımıdır. Amaç, atınla bir olmak ve dans etmektir. At terbiyesinin her şeyin temeli olduğu söylenir çünkü doğru terbiyeyi alan at, bedenine daha iyi hâkim olur, böylece de hareketlerinin kalitesi artar, kendini iyi hisseder. Bu sayede de daha iyi performans sağlar. At terbiyesinin tüm disiplinlerin temel noktası olmasının bir diğer sebebi de atların kaslarının gelişmesini sağlamasıdır. At kaslandıkça, işini daha iyi yapar ve sakatlanmaların önüne geçilir.
Hangi atlar bu spor için uygundur? Favoriniz olan bir tür var mı?
At terbiyesi için en uygun atlar, Alman ve Hollanda atlarıdır. Benim favorim, Hollanda’nın KWPN cinsidir. Bedenleri ağır koşullar için yaratılmıştır, ayrıca çok sağlıklıdırlar. Bazen bu atlar amatörler için fazla gelebilir, o yüzden yeni başlayanlara Alman atlarını öneririm. Alman cinsleri de çok iyidir, ama karakter olarak diğerlerinden daha ağır başlı, sessizdirler.
Bir yarışmaya nasıl hazırlanıyorsunuz?
Hazırlıklar, yarışmalardan haftalar önce başlıyor. Ne üzerinde ne kadar çalışacağın, atın neler yiyeceği ve daha birçok şey için günlük listeler çıkarıyoruz. Yarışmaya kadar her gün çalışıyoruz ve tüm taşlar yerine oturduğunda yarışmada en iyi performansı sergiliyoruz. Her yarışı kazanamazsın, bu yüzden hazırlık için önce küçük yarışlara katılıyorsun. Buralarda hangi noktalarda iyi hangilerinde kötü olduğunu görüp geliştirme şansın oluyor. Örneğin, benim atımın yarış günü ritüeli dâhilinde, başlamadan 1,5 sat öncesinde saçlarını örerim, ardından elmalarını yer, 10 dakika kadar yalnız kalır ve yarışa hazır hale gelir. Eğer ritüelde değişiklik yaparsam morali bozuluyor ve iyi performans sergileyemiyor. Onun kalitesi de hassas olmasında yatıyor, bu tür şeylerle nasıl başa çıkacağınızı bilmeniz gerekiyor.
At terbiyesi sporunda başarılı olmak için binicinin ne tür özelliklere sahip olması gerekiyor?
Öğrenme isteği ve sıkı çalışma. Gerekli olanlar bunlar. Ayrıca asla tatmin olmamalı ve bir şeyler ters giderse asla atı suçlamamalısınız. Neredeyse her zaman, hatalı olan binicidir. Bunlara ek olarak sabırlı olmak da lazım çünkü at terbiyesi çok uzun bir yoldur.
Öğrencilerinize verdiğiniz eğitimler ne üzerine?
Öğrencilerime biniş tekniklerini öğretiyorum ama en önemli ders, atları sevip saygı duymaları. Atlar makine değildir, onların da duyguları vardır. Öğrenciler bu sebeple atlarıyla bağ kurmayı öğrenmelidir. Onlara ayrıca bir at binebildikleri için minnettar olmalarını da öğretiyorum. Biniciliğin, karakter gelişimi için çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Eğitmenlik dışında başka hizmetler de sunuyorsunuz elbette…
İnsanlara genellikle Türkiye’deki, Hollanda ve Almanya’daki binicilik kulüpleri sayesinde ulaşıyorum. Ayrıca at almak veya satmak isteyenlere danışmanlık hizmeti de veriyorum. Açıkçası herkese yardımcı olmaya çalışıyorum. Şimdilik kariyerime ve hevesli öğrencilerimin kariyerlerine odaklanıyorum. Ama hayatın neler getireceğini bilemezsiniz değil mi? Şu anda Grand Prix atım hakkında bir kitap kaleme alıyorum. Bana ulaşan Hollandalı bir gazetecinin fikriydi kitap yazmak, hoşuma gitti. Noel zamanı veya daha öncesinde yayımlanmış olmasını istiyorum fakat ne yazık ki şimdilik sadece Felemenkçe baskısı olacak.
Fotoğraf çekimimizde size eşlik eden atı bize tanıtabilir misiniz?
Guinnes SK, öğrencim Derin Doğan’ın atı. Derin henüz 14 yaşında, yetenekli ve başarılı bir at terbiyecisi olmak için öğrenmeye çok açık. Okul ve at terbiyesi için Alanya’dan İstanbul’a taşındı. Guinness ise sekiz yaşında, yüksek seviye yarışmalara katılmış bir at. Eğitim seviyesine göre oldukça genç aslında. Ayrıca çok büyük, güzel ve melek kalpli. Binicisine tamamen güvenmek ister. KWPN cinsinden bir at, onu arkadaşımın Hollanda’daki dresaj atları ahırından aldık. Türkiye’ye yeni geldiği için henüz zamana ihtiyacı var. Derin de çok hırslı bir öğrenci ve ailesi onu olabilecek her açıdan destekliyor. Önümüzdeki sezonda Derin, Guinnes’i yakından tanımak için yarışmalara başlayacak. Bir yıl içinde uluslararası yarışmalara katılacak dereceye geleceklerini düşünüyorum.
Boş zamanlarınızda, atlarla ve öğrencilerle çevrili değilken neler yapmayı seversiniz?
Her gün çalıştığım için fazla boş vaktim olmuyor. Ama olduğunda da arkadaşlarımla yemek yemeği ve eğlenmeyi severim; eğlence benim için çok önemlidir! Boş zamanımın çoğunu dresaj dünyasında neler olup bitmiş araştırmakla geçiriyorum.
Fotoğraflar: Erhan Tarlığ