Tayfun Çimen Ergut ile Kahve Molası
Beauty Care Group Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Çimen Ergut, Türkiye’nin ilk parfüm ve kozmetik ithalatçılarından. Profesyonel hayatındaki başarısını ise tutkunu olduğu sanat ve seyahat ile besliyor.
Öncelikle Saka Kozmetik’in kuruluş hikayesinden kısaca bahsedebilir misiniz?
Saka Kozmetik 20 yıla yakın kozmetik sektörü tecrübesinin üzerine Türkiye’nin ilk parfüm ve kozmetik ithalatçılarından olan kardeşimle birlikte inşa ettiğimiz bir yapı oldu. Saka 10 yıla yakın süre Türkiye’de Gucci, Dolce Gabbana, Rochas, Escada gibi birçok başarılı markayı müşterisiyle buluşturdu. Sonrasında da misyonunu tamamladı. Şimdi ise Beauty Care Group çatısı altında Elizabeth Arden, Revlon, American Crew, Philip Kingsley, Oro Fluido, Gatineau gibi özel markalarla heyecanımıza devam ediyoruz.
Şirketinizi kurarken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
İşin ticari yönetimi bir kenara her zaman en değer verdiğim ve ilk sıraya koyduğum çalışma ekibinin bir araya getirilmesiydi diyebilirim. Yıllar içinde edindiğim güvenin yardımıyla hem uzun yıllar birlikte yürüdüğüm çalışma arkadaşlarımla yola devam edebildim hem de birçok kurum bu sayede değerli destekler sağladı.
Lüks kozmetik sektörünün iletişim stratejisi özelinde en önemli farkı nedir?
Sadece kozmetikte değil genel anlamda lüks markalar özelinde iletişimin dinamikleri tamamen farklı… Burada ürün ürün olmaktan çıkıyor bir hikayeye dönüşüyor. Marka mirası devreye giriyor. Artizan özellikler ön plana çıkıyor. Karşı tarafa bunların tümünü en iyi şekilde aktarmak önemli. Ve pek tabii ki bunlara ek olarak profesyonel bir iş işleyişi, dünya ile paralel lansmanları hayata geçirebilmek, sıkı bir iş takibi ve buradaki marketi her an koklayarak planları buna adapte edebilmek işin olmazsa olmazları…
Bildiğimiz kadarıyla seyahat etmeyi çok seviyorsunuz. Seyahat rotanızı oluştururken nelere dikkat edersiniz?
Seyahat ederken benim için mevsim ve seçeceğim yerin ilginç bir destinasyon olması önemli. İlk kez seyahat ettiğim bir yer ise asla ön araştırma yapmam. kendim deneyimlerim, görür, öğrenirim. Mümkün olduğu kadar yürüyerek keşfe çıkarım. Bildiğim destinasyonlara seyahat ediyorsam zaten belli adreslerim vardır. O adreslerde yıllar içinde inşa ettiğim dostluklarım vardır.
Yeni seçtiğim destinasyonlar her zaman ilgi alanlarımla da ilintilidir. Örneğin caz müziğe olan ilgim beni New Orleans’a sürükleyebilir. Bazen de tesadüf eseri keşfettiğim ve çok sevdiğim yerler olabiliyor.
En son nereye yolculuk yaptınız?
En son Fendi markasının özel bir daveti için Roma’daydım. Fendi, sevdiğim ve sıklıkla kullandığım bir marka. Roma’da dünyadan sayılı olarak katılan davetlilerine yine çok güzel bir deneyim yaşattılar. Roma öncesinde ise çok sevdiğim Antigua Adası’nda iki hafta geçirdim. Bu adanın özelliği kaybettiğim eşim ve benim için çok anlamlı oluşu. Eski anılarımın da canlandığı özel bir seyahat oldu.
Bu aralar gitmeyi planladığınız bir yer var mi; neden?
Yine hayatımdaki tutkularımdan biri olan opera nedeniyle yapacağım bir seyahat için heyecanlıyım. Çok sevdiğim opera sanatçısı Placido Domingo’nun 50. sanat yaşı nedeniyle ağustos ayının başında Verona’da gerçekleştireceği özel konsere kendisinin davetlisi olarak katılacağım.
Modayla da yakından ilgilisiniz, özellikle Chanel’e tutkuyla bağlandığınızı biliyoruz. Chanel’e olan ilginiz nasıl başladı?
Küçüklüğümde babamın bana yırtmışı seyahatlerinden getirdiği moda dergileri ile başladı diyebilirim. Çok küçük yaşlarda oluşmuş bir tarzım vardı. Chanel de bu tarzı tamamlıyordu açıkçası… Yıllar içinde yakından takip ettiğim ve bağlandığım bir marka haline geldi.
Chanel’de sizi cezbeden ne oldu?
Kalite ve sadelik.
Bir gününüz nasıl geçer? Sabahtan aksama neler yaparsınız anlatabilir misiniz?
Sabah neşeyle uyanırım bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Klasik müzik eşliğinde sabah sporumu yaparım. Hazırlanırım ve o günkü iş ve toplantı programıma göre yaşam başlar. Ofiste, odamda çok uzun zaman geçirmem, mutlaka ekibin arasına karışırım ve işteki zamanımı o şekilde kullanırım. Ofis programı geç saatlere kadar devam edebilir. Sosyal hayatımda davetler konusunda çok seçici olmak zorunda olduğumu söyleyebilirim. Yanı sıra evde klasik müzik eşliğinde kitap okumak, arkadaşlarımla yemek…
Profesyonel hayatınızda ilham aldığınız, fikirlerine önem verdiğiniz birisi var mi? Bu kişi sizin için neden önemli?
Kardeşim. Hem zekası hem de beni çok iyi tanıması nedeniyle.
Şu anki kariyeriniz olmasaydı, kendinizi hangi alanda, hangi profesyonel ortamda hayal ederdiniz?
Dışişlerinde görevli bir büyükelçi olabilirdim. Temsil gücümün yüksek olduğunu düşünüyorum.
Akıllı telefonunuzda sıklıkla kullandığınız bir uygulama var mi? Hangisi ve bu uygulamada sizi cezbeden nedir?
Çok şaşırmayacaksınız, Instagram diyebilirim. Bir anlamda dünyayı küçülttüğü için… Hayranı olduğunuz bir sanatçıyla dahi rahatlıkla iletişim kurup takip edebiliyorsunuz. İletişimi farklı bir boyuta taşıdı.
Sanata olan ilginiz ne boyutta? Sanata olan ilginizi ilk kez ne zaman ve nasıl keşfettiniz?
Sanata olan ilgim babamla başladı diyebilirim. Babam lirik tenordu. Babamdan aryalar dinleyerek büyüdüm. Resme olan ilgim büyük. 30 yılı aşkın süredir belli sanatçıların tablolarını topluyorum.
Yakın zamanda koleksiyonunuza dahil etmek istediğiniz bir eser var mi?
Fikret Mualla’dan bir eser edinmek istiyorum. Fakat genç sanatçılara destek vermeyi de istediğim için radarım onlara da her zaman açık.
Fotoğraflar: Cengiz Dikbaş