Metaverse’i Geç, Web3’de Konuşalım, Ama Daha Yenilikçi Projelerde Buluşalım!

Yılın ilk iki ayını çok keyifli geçirmedik. Özellikle, ülkemizde yaşanan Kahramanmaraş merkezli deprem sonrasında (işi gücü bırakıp, çevrimiçi bir koordinasyon çalışanı olarak bir nebze yardım/hizmet götürmeye çalışan bir kişi olarak) duyduğum üzüntüyü kelimelerle ifade etmem oldukça güç. Ancak tabii ki mart yepyeni bir ay ve benim mart ayından ümidim çok fazla. Bize unuttuğumuz güzellikleri ve iyi haberleri getireceğine ve özlediğimiz bahar coşkusunu kelime anlamıyla yaşatacağına inanıyorum ya da inanmak istiyorum.

Moda, bu ay radarımızda… Ben de, sizin için niş segment moda markalarından bu yılın sonuna kadar beklediğim aksiyon öngörülerini yazdım.

Yazı: BENGÜ ARSLAN ESİN

Web3 Modası

New York Moda Haftası’nın teknolojik değişim hızına yetişebilen var mı? Daha dün, Web3 modasının, 2022 sonbaharında gerçekleştirilen New York Moda Haftası’nda alışılagelmiş tüm dinamiklerini değiştirdiğini konuşmuyor muyduk? Web3, halka açık blok zincirlerine dayanan bir World Wide Web (www) konsepti olup, World Wide Web Konsorsiyumu (W3S) tarafından belirlenen standartlar aracılığıyla www’nin bir uzantısı olan, “Semantic (Anlamsal) web” veya “Web 3.0” isimleriyle bilinen ve amacı internette yer alan verilerin “machine readable (bilgisayarlar tarafından okunabilir)” hale gelmesi olan yapı ile karıştırılmamalıdır.

Önce, Web3 alanına özgü moda markalarının moda kapsamında 14 yıldır defile organizasyonu yapan Nolcha Shows tarafından düzenlenen iki günlük bir gösteride yani gerçek hayatta (In Real Life – IRL) prömiyer yapacağını duyduk. İlaveten web3 markalarına özgü gerçeklerin, gerçek hayattaki moda endüstrisini nasıl etkilediğine yönelik bir panelin de gerçek hayatta gerçekleştirileceği söylendi. Ama dünya devleri, merkezi olmayan ağa öylesine balıklama atlıyorlardı ki; bu duyduklarımızı çok fazla önemsemedik.

Bu konuda şüphesiz başı Gucci çekti. Gucci’nin bir yandan Roblox ile birlikte yürüttüğü Metaverse ve NFT (NonFungible Token) serüveni, diğer taraftan mağazalarında kripto para birimlerini kabul etmesi, ışık hızında ilerlemeler oldu. Bildiğimiz kadarıyla, Gucci’nin en yakın takipçileri de Phillipp Plein, Balenciaga ve Hermès’ti.

Hatta Web3 sakinlerinin gerçek dünyada görünürlük elde etme çabası ile büyük markaların meta evrene taşınma çabası bir arada yepyeni bir kelime oluşturdu: “PYTIGAL”.

Bu kelime, İngilizce “Physical (fiziksel)” ve “Digital (dijital)” kelimelerinin birleşimi sonucu meydana geldi ve tam olarak yukarıda anlattığım, karşılıklı sarf edilen eforu tanımlamak için kullanılmaya başladı. Örneğin; NFT giyilebilir ürünleri, hem Metaverse’de kullanılabilen, hem de fiziksel dünyada ikizi olan yani phytigal ürünlerdir. Ardından, web3 markaları birden bire gerçek hayatta, gerçek tüketicilere dokunmanın daha anlamlı olduğunu keşfetti ve oyunun kuralları bir kez daha yeniden yazılmaya başladı. New York Moda Haftasının tasarımcıları da, Metaverse ve Web3 ile birkaç sezon flört ettikten sonra, adeta meta evreni, yaz aşkını terk eder gibi terk etti.

Belki de Metaverse sadece geçici bir hevesti

Geçtiğimiz şubat ayında gerçekleştirilen ve 2023-24 Sonbahar/Kış trendlerinin sunulduğu defilelerde, defileler daha geleneksel formatlara dönerken daha az NFT düşüşü, daha az sanal şov ve daha az genişletilmiş gerçeklik anı vardı. Ben de başlangıçta Metaverse ve NFT gibi teknolojilerin, gerçek hayatın yerini alacağını sanıyordum ama dünya devlerinin de düştüğü yanılgıya düştüğümü geçtiğimiz ay gerçekleşen dört moda haftasını yakın markaja alınca anladım. Evet, dünya devleri adeta NFT’ler ve Metaverse ile deney yaptılar. Deneyin sonucu ise bu teknolojik platformun kısa vadeli bir trend olduğunu ve düşüşe geçmesi an meselesi olan bu trend için tüm marka stratejilerinin değiştirilemeyeceği sonucuna vardılar.

Bazı otoritelere göre de Metaverse ve NFT başlı başına bir yutturmacaydı ve aldatmacanın sesi kısılmaya başladı gibi.

Günün sonunda moda markalarının Web3 alanında bilgi birikimi yaptığı ve bu platform üzerinden konuşmaya ve ilişki kurmaya devam ettiği ama daha pratik ve daha çeşitli yenilikler barındıran projelere yöneldiği su götürmez bir gerçek. Acaba, Mark Zuckerberg gibi özel yaşantılarımızı izlemeyi, defile izlemeye tercih eden ve moda kavramını duyduğundan dahi şüpheli olduğum bir kişinin bu konu hakkında yorumu ne oldu? Peki, sizce bu işin sonu ne olur?

Bitpazarı erişilebilir veya sürdürülebilir lüksün yeni adresi mi?

Lüks tüketim markalarının çoğunda olduğu gibi niş segment moda markaları da ikinci el pazarlarının hâkimiyetini ele geçirmeye başladı. Dünya çapındaki ikinci el lüks eşya pazarının gelirinin 2021’de 4,9 milyar ABD Doları değerinde olduğu tahmin ediliyor. Statista tahminlerine göre, bu pazarın 2027 yılına kadar 14,6 milyar ABD Dolarını aşarak hızlı bir artış görmesi bekleniyor. Pazar, Vestiaire Collective gibi ikinci el lüks eşya platformları aracılığıyla satın alınan giyim eşyası, ayakkabı, deri eşya, mücevher, saat ve gözlükten oluşuyor. Değişen müşteri beklentileri, sosyal ve çevresel kaygılar, lüks perakendecilerin iş yapma şeklini temelden değiştiriyor. Bu bir geçiş dönemi ve bu dönemde başarılı olmak için lüks markaların kim olduklarına ve kullanıcı ile nasıl etkileşime geçtiklerine dair hikâyeyi yeniden yazmaları gerekiyor.

İnsanlar daha sürdürülebilir bir şekilde alışveriş yapmaya, daha az ödemeye ve dolap bekleyen kıyafetlerle daha çok vedalaşmaya başladılar. Pahalı ve kaliteli şeylerle vedalaşmak, değerini bilecek birilerine teslim etmediğiniz sürece zordur. Dolaplarında artık istemedikleri giysiler için emin eller veya perakende kanallar buldukça ayrıca daha fazla vintage ürünlere yöneldikçe, yeniden satışın popülaritesi arttı.

Geçtiğimiz yılın aralık ayında ikinci el mağazasını açarak, bu trendin başını çeken Rolex olunca, şaşkınlığımı gizleyememiştim ancak artık gün geçmiyor ki önce vintage butiklerin, sonrasında ikinci el satış veya kiralama yapan çevrimiçi platformların hegemonyasında olan ikinci el ürünler, ilk sahiplerine geri dönmesin.

Bu anlamda bir enteresan gelişme de, Amazon ve çevrimiçi platformda -hem ikinci el, hem de yeni ürünler- sunan Rent the Runway markalarından geldi. Uzun yıllardır bu satış üzerinde pazarlık yapmakla olan firma yetkilileri sonunda ortak payda da buluştu ve Rent the Runway, Amazon’un kanatları altında varlığını sürdürmeye karar verdi. Bu marka evliliğinde en dikkat çekici unsur ise artık Amazon üzerinden pek çok tasarımcı markasına bir tıkla ulaşılabilecek olmasıdır.

Marka evliliklerinden söz açılmışken…

Geçtiğimiz şubat ayı, New York, Paris, Londra ve Milano moda haftalarına ev sahipliği yaptı. Nasılsa siz bunları moda yazarlarından bolca okuyorsunuz diye geçen ay lanse edilen, moda markalarının stratejik işbirliklerini mercek altına almayı tercih ettim.

En sevmediğimden başlayayım: Maison Margiela (Moda evinin tasarım direktörü John Galliano) ile küresel gözlük markası Gentle Monster’ın ortak tasarımı olan ve 11 parçadan oluşan kapsül koleksiyon çok büyük beklenti yaratmıştı. Bana soracak olursanız, ancak dağ fare doğurdu. Güneş gözlüğü ve optik gözlüklerden oluşan kapsül koleksiyonun en ön plana çıkarılan özelliği cinsiyetsiz olmasıydı ama cinsiyetsiz olmak uğruna yaratıcılığı “Uzay Yolu” kostüm tasarımına çevirmeye hiç gerek yoktu. Koleksiyon henüz birkaç gün önce yani 28 Şubat’ta gentlemonster.com adresinden satışa sunuldu. Yani, uzaylı gibi de dursa ben bu iki markanın ortak bir ürününe mutlaka sahip olurum diyenler için fırsat henüz kaçmadı hatta ilk alanlardan olma imkânı bile var.

İki IT-GIRL markası, Frankies Bikinis ve Victoria’s Secret ise güçlerini bir plaj koleksiyonu için birleştirdiler. Bu işbirliğinden, bizim için pastel tonların ve beyazın hâkimiyetinde, tatil ruhuna uygun desenlerin dikkatleri çektiği, bikiniler, mayolar ve plaj giysileri doğmuş oldu. Mart soğukları ile boğuşurken, yazın hayalini kuranlar ve bu yazın IT-GIRL’ü ben olurum diyenler, victoriassecret.com bir tık uzağınızda…

Ülkemizde “Ay Savaşçısı” olarak bilinen, “Pretty Guardian Sailor Moon”, 30 yıldır, dünyanın dört bir yanında, genç kızlara; sevimli ama onurlu ve cesur olmaları için ilham veriyor. Şimdi de, animasyonun yaratıcısı Nakao Takauchi ile Jimmy Choo’nun tasarım direktörü Sandra Choi el ele vererek, anime karakterlerin kişiliklerini yansıtan ayakkabı ve çantalara imza attılar. Benim favorim, tamamı strass taşlarla kaplı ve dev incilerle süslenmiş olarak, Ay Savaşçısı’nın yüzünü yansıtan çanta olsa da bu koleksiyondan herhangi bir parçaya sahip olmak artık neredeyse imkânsız. Çünkü kapsül koleksiyon sadece İngiltere’de bir, Çin’de bir ve Japonya’da iki pop-up mağazada satışa sunuldu ve bu mağazalar yalnızda Şubat ayında ve 15 gün süreyle açık kaldı.

Bahsedeceğim son evlilik; iki Olympia arasında oldu ve Fransız markası Olympia Le-Tan ile (kraliyet devam etseydi) Yunan Prensesi (olacak) Olympia yani “Olympia of Greece” arasında gerçekleşti. Prensesin farklı içkileri bir arada tüketme tutkusundan ilham alan koleksiyonda Dry martinilerden baharatlı margaritalara kadar aklınıza gelecek her kokteylin yer aldığı bir clutch tasarımını bulmak mümkün ve Fransız olan Olympia’nın web sayfasından satın alınabilir.

2022 yılında, üst segment moda markalarının en büyük satış kalemini “ZOOM TOPS” adı verilen ve çevrimiçi toplantılarda giyilmek üzere satın alınan t-shirt, gömlek ve bluzların oluşturduğunu, ikinci sırada ise “OVER THE TOPS” adı verilen ve son derece abartılı tasarımların yer aldığı grubun geldiğini söylesem… “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” derdi eskilerimiz. Böyle bir istatistik bundan sonra olmayacak çünkü yapılan anketlere göre müşteri artık birçok markayı bir arada satışa sunan lüks bir mağazaya (department store) girdiği zaman, her t-shirt’ün üzerinde minimum 1K USD etiketini görmekten çok sıkılmış vaziyette. Bunun bir sonucu olarak ise modaya dalga dalga “BACK TO BASICS” anlayışı yayılıyor.

A la Mode (Moda Olan Sensin)

Yani artık modanın sadece bizim yarattığımız bir kavram olduğunu hatta Fransızların, moda (olan) sensin manasına gelen A la Mode kavramını hatırlamanın tam zamanı. Bundan sonra “çabasız şık” görüneceğiz. Doğru anahtar parça seçimi, bu seçimi yapabilmek için sahip olunması gereken vizyon ve yıllar içinde yaptığımız yatırımı da göz önünde bulundurur isek, aslında çok daha fazla çaba harcamak zorundayız. Tabii söz ettiğim bu durum; lüksün, standarttan ayrıldığı alt çizgiden itibaren yukarı doğru tırmanan belli bir oranı kapsayacaktır.

En lüks, en niş olan markaların ürünlerini, ancak arzu nesnesi olarak benimsemiş ve daha çok yerel veya orta seviye tasarımcı markalarından alışveriş yapan bir kesim vardı. En lükse ulaşmak onlar için bir hayaldi. Bence artık bu profil de ortadan kalkacak ve lüks daha keskin bir bıçakla normalden ayrılacak çünkü; şahsen, creme de la creme diye tabir edilen %1’lik kısmın tüketim alışkanlıklarından vazgeçeceğine hiç inanmıyorum.

Dolayısıyla; talep oldukça, arz neden olmasın? Kısacası, “10.000 Dolar’dan başlayarak üç haneli rakamlarda da tırmanışını sürdüren bir Hermès Birkin çantam daha olamayacak mı?” veya “Bu sezonun favori renklerinde bir Chanel balerin ayakkabısı daha almak için 1000 Dolar’dan fazla ödeyip, sosyal medya hesabıma koyamayacak mıyım?” diye üzülmenize hiç gerek yok. Bu markalar duruşlarını koruyacak hatta satışlarını artıracaklardır.