Serhat Hacıpaşalıoğlı İle Kahve Molası
Uluslararası müzik arenasında haftalarca listelerde bir numarada kalan müzisyen, ilklere imza atan programların yapımcısı ve ödüllü sunucu Serhat Hacıpaşalıoğlu ile müzik ve hayat üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Röportaj: Ece Şahan
Tanju Okan’ın seslendirdiği Benim Halkım ile yıllar sonra ilk kez Türkçe şarkı çıkardınız. Neden şimdi? Bu şarkıyı seçmenizin özel bir sebebi var mı?
Uluslararası müzik kariyerime 20 yıl önce başladığımda hedef önce yurt dışında başarı kazanmaktı. Türkçe çalışmaları bilinçli olarak daha sonraya bırakmıştım. Aslında bu şaşırtıcı bir formül. Sanatçıların kendi lokal marketlerindeki konfor alanlarını terk etmeleri gereken bir durum. Bu yüzden çok zordur ve pek tercih edilmez. Geçen süreç içinde dünyanın pek çok ülkesinde dinlenen, takip edilen bir sanatçı olduktan sonra artık zamanı geldi diye düşündüm ve 20 yıl sonra ilk Türkçe şarkımı yayımladım. Bu şarkı iz bırakacak, popülaritesi tek dönemle sınırlı olmayan yıllarca dinlenebilecek bir şarkı olmalıydı. Benim Halkım ilk olarak 1975’te Türkiye’nin en iyi erkek yorumcularından biri olan rahmetli Tanju Okan tarafından okunmuştu. Değerli dostum Mehmet Teoman’ın yazdığı harika sözlerin, birlik beraberlik duygularını pekiştiren, kendimizle gurur duymamızı ifade eden çok kuvvetli bir mesajı vardı. Uzun süre üstünde çalıştık ve sonunda beni çok tatmin eden ve sadece Türkiye’de değil, Türkçe olmasına rağmen ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde de çalınan
Benim Halkım yorumum ortaya çıktı. Bu şarkı, her zaman söylediğim gibi ait olmaktan gurur duyduğum Türk milletine bir saygı duruşu ve cumhuriyetimizin 100. yılına bir hediyemdir.
Dünya listelerinde adınız sıklıkla yer alırken, Türkiye’deki müzik kültürünü nasıl tanımlarsınız?
Türkiye müzikal açıdan çok zengin bir ülke. Bu kadar farklı müzik türünün iç içe olduğu ve büyük kitlelerce takip edildiği acaba daha kaç ülke var bilmiyorum. Ama ne yazık ki müzik kültürümüzün çok gelişmiş olduğunu söylememiz mümkün değil. 70’lerde yapılan -özellikle pop- müziğin o dönemin koşullarına göre çok daha yaratıcı olduğunu düşünüyorum. En büyük yıldızlarımızın da o dönemlerden çıktığının altını çizmek gerek. Muhakkak başarılı işlere imza atılıyor; ama kendini tekrarlama, var olanı yeniden yapma eğilimi çok fazla müzik dünyamızda. Bu yüzden günümüzün teknolojik dünyasında her yerdeki müziğe her an ulaşmak mümkün olsa da Türkçe şarkılar henüz dünyaya açılamıyor. Konu İngilizce ya da Türkçe söylemek değil. Bizde bir kanı oluşmuş, yabancı dilde şarkı yapanlar kendilerini “dünya star’ı” ilan ediyor. Tuhaf bir durum. Ama medyamızda bu tip haberlere sıkça rastlıyoruz. Altını çizmekte büyük fayda var: Dünya Türkiye’den gelecek bir yıldız aramıyor. Böyle coğrafi bir beklenti yok. İyi müzik yapan, farklılığı olan herkes hangi ülkeden gelirse gelsin aradan sıyrılıyor.
Konserlerde renkli seçimler ile kendinize has giyim tarzınızı ortaya koyuyorsunuz. Peki, gündelik hayatta stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Konserlerimde renk kullanmaktan hoşlanıyorum. Çok kişinin cesaret edemeyeceği renkte kostümleri giymekten çekinmem. Sahne, özellikle benim sahnem ve şovum bunu rahatlıkla kaldırır. Günlük hayatımdaysa daha spor giyiniyorum. Beyaz gömlek, jean, sneaker gibi son derece standart kombinler… Ama bunun yanında takım elbise ve kravatın her erkeği daha şık gösterdiğini düşünüyorum. Özellikle papyon takmayı çok severim. Her zaman söylerim. Smokin içinde kendimi pijamadan daha rahat hissediyorum.
Gardırobunuz için yeni sezon alışverişinizi yaptınız mı? Beğenerek aldığınız en özel parça hangisi oldu?
Eskisi kadar yoğun alışveriş yapmıyorum. Ayrıca pek sezonluk olarak tarif edebileceğim bir alışveriş alışkanlığım da yok. Yeri geldiğinde beğendiğim bir şeyi alıyorum. Özellikle pandemi sürecinde gardırobumun ne kadar dolu olduğunu ve bazı parçaları henüz giymeye fırsat bulamadığımın farkına vardım. Bu sezon aldıklarım arasında galiba en çok giydiğim şey turuncu bir bomber ceket.
Kıyafetlerinizi tamamlayan, olmazsa olmaz dediğiniz bir aksesuarınız var mı?
Aksesuar severim. Güneş gözlüğü, bileklik, şapka, bere gibi aksesuarları sürekli kullanırım.
Yoğun temponun ardından nasıl rahatlarsınız?
Seyahat etmeyi çok seviyorum. Herkesin aslında pek de hoşlanmadığı bir koşuşturma olan havaalanları bile seyahat öncesi benim tadını çıkardığım yerlerdir. Mümkün olan her fırsatta yeni şehirler, yeni kültürler keşfetmek beni çok rahatlatır. Arkadaş çevremin büyük bir kısmının yurt dışında olması nedeniyle bu seyahatler bana onlarla buluşma imkânını da veriyor. Ayrıca sahne sanatlarını izlemek beni ruhsal olarak zenginleştirirken aynı anda her şeyden uzaklaştırarak başka dünyalara götürür. Özellikle müzikal, opera ve bale benim için terapi gibidir.
Profesyonel hayatınızda kendinize örnek aldığınız, “guru” diyebileceğiniz biri ya da birileri var mı?
Bence her erkek evladın rol modeli babasıdır. Genç yaşlarda bunun çok farkına varamasak da zaman ilerleyince ne kadar çok şeyi babalarımızdan öğrendiğimizi anlıyoruz. Babamı 2017 yılında kaybettim. Daha sonra onun hayatımdaki etkisinin ve rolünün ne kadar büyük olduğunun farkına vardım. Çok fazla biyografi okurum. Yaşanmış hayatlardan çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Bu yüzden her türlü tecrübeyi çok ciddiye alırım.
Kış insanı mısınız yoksa yaz insanı mı?
Kesinlikle yaz insanı. Bir kere kalın giyinmeyi sevmediğimden, şort, gömlek ve parmak arası terlik üçlüsüyle tüm yılı geçirebilirim. Yaz, özgürlük duygumu daha çok kamçılıyor. Ayrıca açık havada spor yapmayı, yüzmeyi seviyorum. Havanın daha uzun süre iyi olduğu Akdeniz ülkelerindeki sokak kültürü, hayatı dolu dolu yaşamanın bir sembolü benim için.
Sık seyahat eden birisiniz, seyahat rotalarınız genellikle nerelerden oluşur?
Son dönemde daha önce hiç gitmediğim ülkeleri programıma aldım. Geçenlerde ilk kez Slovenya’daydım ve hayran kaldım Ljubljana’ ya. 2023’te Norveç, Romanya, İzlanda gibi ülkeler var planda. En sık gittiğim ülkeler ise İspanya, Yunanistan, Hollanda, Almanya, Fransa, İtalya. İspanya’nın kültürü, müziği, yaşam biçimi beni etkiliyor. İnsan ilişkilerinin sıcak olduğu ülkelerden daha çok keyif alıyorum. Ülkemize çok benzeyen Yunanistan hem yakınlığı hem de misafir ağırlamadaki becerisiyle sık ziyaret ettiğim bir ülke.
Bu aralar çıkmayı planladığınız özel bir rota var mı?
Kısa bir süre sonra Münih’e uçuyorum. Oradan Salzburg’a da geçeceğim. Orta Avrupa ülkelerindeki Noel atmosferi çok canlı. Buna tanık olmak da çok keyifli. Alman Liseli olmanın getirdiği bir alışkanlıkla Almanca konuşulan ülkeleri sık ziyaret ederim. Ayrıca plak şirketimin Almanya’da olması iş nedeniyle de beni oraya bağlıyor.
2022’yi sizin için tek kelimeyle özetleyebilir misiniz?
Yeniden “özgürlük”.
Lüks tanımınızı öğrenebilir miyiz?
En büyük lüks sağlıklı olmak ve hayatı sevdiklerinizle dolu dolu yaşamak. Paranın satın alamayacağı değerlere sahipseniz gerçek lüks zaten sizinledir.