Semra Mutlu ile Kahve Molası

Her zaman dekorasyona ilgi duyan Semra Mutlu, ünlü İngiliz mobilya markası George Smith’i Türkiye’ye getirerek, hobisini işine dönüştürdü. Türklere İngiliz mobilyalarını sevdiren, George Smith kataloğuna Türkiye pazarına yönelik üretilen ürünleri sokmayı başaran iş insanı, K Interiors adı altında daha pek çok yabancı markayı meraklılarıyla buluşturuyor. Şimdi ise yıl sonunda kendi tasarımları olan el yapımı ürünleri yurtdışına taşımaya hazırlanıyor.

Dekorasyona olan tutkunuzdan 2000’de George Smith’i Türkiye’ye getirmeniz ile haberimiz oldu ama öncesinde de iç mimariye ve dekorasyona bir ilginiz var mıydı?

Eskiden beri yaşadığımız evlerde dekorasyon konusunda hep kendim bir şeyler yaratmaya çalışırdım ve ortaya güzel şeyler çıkardı. Ailenin diğer fertlerinin de evleri bana emanetti. George Smith’de yönetici olarak çalışmaya başladıktan sonra bir evin kreatif yanının dışında eşyaların uzun ömürlü, işlevsel ve ergonomik de olması gerektiğini öğrendim. Daha sonra da bu konuda birçok ülkede ışık, tekstil, renk eğitimlerine katıldım. İngiltere’de ve Danimarka’da üretim sürecini atölyelerde takip ettim. Bu durum insanı zaman içinde geliştiriyor. Bir zaman sonra da George Smith’in Türkiye’deki iş ortağı konumuna geldim.

George Smith mobilyaları, İngiliz tarzını birebir yansıtıyor. Türkler tarafından da çok sevilen bir marka haline geldi. Sizce, bu tarzı bu kadar sevip benimsememizin sebebi nedir?

Britanya dünya tarihinin en büyük kolonyalist güçlerinden biri, bu durum modaya, eşyaya, renklere, kahve ve çay kültürlerine kadar yansımış durumda. Bu çeşitlilikten çıkan sonuç, İngiliz titizliğiyle birleşince, doğal olarak mükemmel sonuçlar ortaya çıkar. Ve dünyada en çok İngiliz mobilyası kullananlar da Türkler…

K Interior markanız altında da pek çok farklı markanın ürünlerine yer veriyorsunuz. Ürün seçkisini nasıl hazırlıyorsunuz?

Doğu ve Batı sentezi bizim tarzımız aslında. Üç ilkemiz var diyebiliriz; el işçiliği, kullanışlılık ve sadelik. Porta Romana aydınlatma markamızdaki ürünler baktığınızda Alberto Giacometti’nin veya Joan Miro’nun eserlerinden bir şeyler hissettirir, keşfedilmesi gereken bir markadır.

Sadece ticaret kısmında kalmayıp, işi öğrenmek için pek çok eğitim almışsınız. Başarılı olmanızın arkasında yatan sebeplerden biri bu ilgili yaklaşımınız mı?

Atölyelerdeki üretim süreci ve aldığım eğitimler, İngiliz mobilyalarının her birinin tarihte bir hikâyesi olduğunu öğretti. Örneğin, militer esintili bir sehpadaki kapak detayının eskiden teknelerde denizcilerin haritalarını içine koydukları bölmelerden kaynakladığını bilmek, bunun gibi birçok bilgiyi aktarmak etkiliyor ve mutlu ediyor insanları. Sorularının cevaplarını buldukları gibi dekor konusunda da birçok bilgi veriliyor kendilerine, bize güveniyorlar.

George Smith, Türkiye’ye özel modeller de üretti. Bu fikir nereden çıktı ve ne gibi geri dönüşler aldınız?

Kişiye özel üretim fikri, Britanya Kraliyet Ailesi’nin istekleri doğrultusunda oluşmuş, ardından aristokrat kesime de yansımış. Bir örnekle açıklamaya çalışırsak, Kral ve Kraliçe, “Konuklarımı bir kanepe veya koltukta karşılayayım. Aynı yerde dinlenebileyim de. Şık da olsun” deyince gelişmiş bu durum. Sonuçları da çok çok başarılı olmuş İngiltere’de… Bizler George Smith atölyelerine, “Bize baba koltuğu da üretin lütfen. Rahatlıkla televizyon da izlenebilsin bu koltukta” dediğimizde, ürünü sipariş veren kişinin boy ve kilo ölçülerini göz önünde bulundurarak yaptılar ve sonuç çok sevildi. İngiltere’de bir terzinin size elbise yaptığını düşünün, işte aynı titizlikle koltuk veya kanepe üretiliyoruz.

Dekorasyon ürünü, mobilya alışverişinin en önemli noktalarından biri, satış sonrası hizmetleridir. Ve sizin bu konuda çok iyi olduğunuz söyleniyor.

Bizim oldukça övündüğümüz ve iddialı olduğumuz bir konu satış sonrası sağladığımız hizmet. Alınan eşyaları beraber yerleştirmek, eksikleri bulmak, ev sahibine ve personeline eğitim vermek son olarak 15 sene sonra bile arandığımızda o ürünün arkasında durmak… Bizim markalarımız dışında, ürünlerimizin yanında kullanılacak eşyalar için de alışverişlerine eşlik etmek, aldıkları ürünleri evlerinde denemek, yerleştirmesini yapmak bizim için büyük bir zevk.

Yerel ve artizan değerleri korumayı seven markalarla çalışıyorsunuz. Bu değerleri korumak sizin de öncelikleriniz arasında mı?

Muhakkak; bu geleneksel değerleri sunmak ve korumak bizim misyonumuz. Çünkü artizanlık emek vermektir, güç sarf etmektir.

Kendi tarzınızı nasıl tanımlarsınız? Evinizde en çok kullandığınız tarz ve markalar hangileri?

Ben, kaliteyi içinde barındıran sadeliği severim; tarzım da budur aslında. Evimde sevdiğim sanatçıların eserlerini görmeyi severim, rahatlık ön plandadır. Tabi ki kanepem, George Smith. Fakat ailemize ait eşyaları da çokça kullanıyorum.

Çalışmadığınız zamanlarda vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz?

Gökova’da bir köye gidiyorum fırsat buldukça, eşimin üzerinde çalıştığı araştırma yazılarını kendisinden dinliyorum.

Takip ettiğiniz markalar, tasarımcılar var mı?

Kelly Hopen’ı çok beğeniyorum; kitaplarını takip ederim, çok öğreticilerdir. Danimarkalı tasarım firması Mostrum ise şaşırtıcı çocuk oyun alanları yaratıyor.

En çok nereye seyahat etmeyi seversiniz?

İşimden dolayı Londra’ya çok sık seyahat ediyorum, çok da sevdiğim bir şehirdir. Yaz aylarını İskandinavya’da geçiriyoruz. Özellikle Kopenhag, tasarımcılarıyla, yemekleriyle muhteşem bir şehir.

Bu sene gerçekleştirdiğiniz bir hayaliniz, dileğiniz var mı?

19 yıldır İngiltere’deki önemli markaları Türkiye’de temsil ettim. Bu yılın sonunda da kendi tasarımımız olan yine el yapımı ürünleri yurtdışında birçok noktada sergileyeceğiz.

Telefonunuzda en çok kullandığınız uygulamalar hangileri?

Tabi ki günümüzün gerçeği Instagram, işimden dolayı her gün kullandığım Sketchbook,

Pinterest, Houzz. Bir de arşivlerine ve eski sayılarına döndüğüm için Architectural Digest.