Sanatta Son Viraj

Sanatçının malzeme ve teknik konusunda yaratım sürecinde ilham veren sürdürülebilir sanat, pandemi sonrası toplumsal farkındalığa dikkat çekiyor ve çevreye fayda sağlıyor.

Hazırlayan: Neşe Mesutoğlu

Sürdürülebilirlik klasik anlamda üretimi ve üretim çeşitliliğini, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını da gözeterek devamlı kılabilmeyi içeriyor. Birleşmiş Milletler’in 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin dünyanın daha çevre dostu olmasını hedef alan 17 maddesi içerisinde sanat dünyası da yer alıyor. Dünya ile kurulan diyalog ya da etkileşimde; sanatın üretimi de kendi içinde sergilenme pratikleri ve toplumla ilişkisi bağlamında birden fazla noktadan ele alınabiliyor ama sanatta sürdürülebilirlik kısaca sanatçıları tasarım temellerini yeniden değerlendirmeye iten bir üretim revizyonuna davet.

Yaşanan iklim ve ekolojik krizin sanatçıların yöntem ve malzemelerinde bir dönüşüm yarattığını hatırlatan Bilgili Holding Kültür ve Sanat Projeleri Yöneticisi Begüm Güney, doğal pigmentler ve yeni hammaddeler gibi ekolojik zararı minimuma indiren üretimlerin çağdaş sanatın üretiminde olduğu kadar sergileme pratiklerinde de bir dönüşüm yarattığına dikkat çekiyor. Toplumla kurduğu bağı kurgulayan ve aktaran rolü üstlenen sanat yöneticileri ve küratörler olarak büyük bir duyarlılıkla, sanatı üretecek yeni nesillere bir dünya bırakma sorumluluğunu taşıdıklarını söyleyen Güney, hızlı üretim dolayısıyla edinilen bir alışkanlık olarak hızlı tüketimin, yeryüzündeki doğal kaynakları yok ederken Dünya’nın merkezinde beliren bu sürdürülebilirlik konusunun hayatta kalmaya dair bir içgüdü olarak ortaya çıktığını ifade ediyor. Bu sömürünün farkındalığıyla hareket etmeye çalışan bir grup insan, yenilenebilir kaynak kapasitelerine yönelik -hangi mecra aracılığıyla olursa olsun- birçok düşünce ve etkinlik geliştiriyor.

Ozan Atalan’ın Barefoot Walker isimli çalışması.  

Gate 27 Kurucusu Melisa Tapan’a göre sanatta sürdürülebilirlik üretim ve sergileme pratikleri anlamında yalnızca doğayı ve doğal kaynakları gözeten, gezegene zarar vermeyen, karbon ayak izini düşüren metotların tercih edilmesinden ibaret değil; erişilebilir ve kapsayıcı olmak, sanatsal deneyimi en fazla kişiyle paylaşabilmek, demokratik değerlere sahip çıkmak, sosyal adaleti ve şiddet karşıtlığını gözetmek de sürdürülebilirliğe değen konular. Bugün içinde bulunduğumuz şartları düşününce akla ilk gelen konunun sanatçının üretebilmesi için gerekli ekonomik koşulların yaratılması olduğunu vurgulayan Tapan’ın, farklı pratiklerin araştırma ve üretim süreçlerini desteklemek ve disiplinlerarası etkileşime zemin yaratmak amacıyla kurduğu uluslararası konuk sanatçı programı olan Gate 27’nin sürdürülebilirlikle ilgili çalışmaları da çok katmanlı. Öncelikle bu konuya önem veren bir kurum olarak buradaki yaşantıda sürdürülebilir alışkanlıklar edinmek, bu kazanımları geliştirmek hedefleniyor. Örneğin disiplinlerarası sanat inisiyatifi Gate 27; yağmur sularının toplandığı, bir permakültür bahçesinin işlendiği, çevreci ürünlerin kullanıldığı bir mekân. Diğer taraftan program dâhilinde sürdürülebilirlik konusuna değen sanatçılar misafir ediliyor, bu konuda değer yaratan kişilerle iletişim ve bilgi ağı genişletiliyor.

Gate 27 gibi kurumların desteğiyle global ekolojik ve küresel sorunlar karşısında üretim imkânı bulabilen sanatçılar; sorumlu fikir ve tasarım üretimini yalnız eserlerinin malzemesi, eserlerinin mesajıyla değil yaşam biçimleriyle de ortaya koyuyor. Sanatçının üretim yöntemlerinin sonuçlarını sorgulaması ve sorumluluğu taşıması gerektiğini ifade eden sanatçı Nergiz Yeşil, “Sanatçı sanat pratiğini doğa dostu olmayan malzemelerde kalıcılık aramadan da gerçekleştirebilir, sözünü böyle de ifade edebilir, yani asıl olan kalıcılığı nesnede değil fikri de aramaktır,” diyor. Nitekim Yeşil, bireysel tüketim ve çevre hassasiyetlerini sanat pratiğine yansıtıyor. Atıklarını ayrıştırmak, kompostlama, enerji tüketimini gözetmek gibi alışkanlıkları, sanat nesnesi üretimi esnasındaki tüketimini dönüştürmesi ile sonuçlanıyor.

Dünyaca ünlü heykeltıraş ve aktör Lorenzo Quinn, hem kişisel hem de profesyonel olarak karbon ayak izini azaltarak, yeniden kullanarak ve geri dönüştürerek mümkün olduğunca azaltmaya çalışan sanatçılar arasında yer alıyor. İzleyiciyi harekete geçiren, düşündüren, ötesine geçen ve daha iyi bir insan olmak için uygulamaya koyan mesajları sanatıyla aktarmayı hedefleyen Quinn, hem kişisel hem de profesyonel olarak karbon ayak izini azaltarak, yeniden kullanarak ve geri dönüştürerek mümkün olduğunca azaltmaya çalışıyor. Uygulamaya koyduğu diğer bir eylem ise işini sipariş üzerine üretmek, parçalarını çok özel kılmak. Böylece fazla üretimi azaltmak ve teslimat sürelerini doğallaştırmak. İşlerin zaman aldığını ve içinde yaşadığımız aciliyet toplumunun ekosistemimiz için uygun olmadığını öğrenmemiz gerektiğini ifade eden Quinn, sürdürülebilirliğin büyük bir destekçisi.

Sürdürülebilirliği bir yaşam tarzı olarak gören sanatçı Ozan Atalan da popülerleşen sürdürülebilirlik gibi çağdaş kavramların, sanat piyasasının yeni kapital ürünlerine dönüşüp orijinal anlamlarından uzaklaştığını ve yine orijinal anlamlarının aksine eleştirdikleri şeye dönüştüğünü düşünüyor. Sürdürülebilirlik ile bağlantılı üretimini sanatın hayatı taklit ettiği anlayışından yola çıkan Batı merkezci bir öğreti olan mimesis kavramının aksine, anti-mimesise yoğunlaşarak insan ile -eş zamanlı olarak bağımlı olduğu[1]yabanıl doğa ve endüstriyi birleştirip kavramın market ekonomisindeki yerini sorgulamak üzerine kuruyor.

Bundan 10 yıl evvel kent hayatına son veren ve Karadeniz’deki köyünde tek başına yaşam sürmeye başlayan Gökçe Erhan ise köklerini ararken küresel birçok sorunun yerelinde bulmuş kendisini. Bir sanatçı olarak içinde bulunduğumuz çağda, doğanın karşısında sanatı ve eseri sürekli sorgulayıp yeni bir varoluşa yönelen Erhan’ın, çevresinde ve evrende olup bitenler, bir eserin konusu olmaktan öte, yaşam ve mücadele biçimiyle beraber eserin kendisi haline gelmiş. Dünyaca ünlü “Bir Travma Estetiği” isimli eseri Gate 27’ye konuk olduğu 2022 Ocak ayında gerçekleştirdiği bir enstalasyon. Eserin üretiminden birkaç ay öncesinde, içinde yaşadığı tarihi ata evinin “denizde kafes balıkçılığı”nı protesto edeceği güne saatler kala bir yangınla kül olması üzerine bu evin kalıntılarını bir sanat eserine çevirmeyi seçmiş sanatçı.

Sürdürülebilir sanatın gelişiminin ve desteklenmesi konusunda madalyonun diğer tarafında ise koleksiyonerler var. Güncel sanatta sürdürülebilirlik kavramının sanatçıların üretiminin yanı sıra koleksiyonerlerin sanata bakışı açısından da önem kazandığını ifade eden Galerist- Artopol Galeri Kurucusu Pınar Türker Uygun, yaşadığımız yüzyılda sosyolojik, ekolojik ve ekonomik değişimlerin, üretimden tüketime birçok alanı etkilemesi ile sanatta sürdürülebilirliğin de öneminin arttığını belirtiyor. Bu doğrultuda, Artopol Galeri’nin sanatçı ve eser seçkisinde “sürdürülebilir sanat”ın farklı ve özgün çalışmalarına yer veriliyor. Edi Yakar’ın artık elektronik malzemeler, hurdalar kullanarak ürettiği üç boyutlu çağdaş kolajlar ve heykeller, Çiğdem Akgün’ün gazete kâğıtlarından, tuval üzeri oluşturduğu portre serisi, Safa Kasaei’nin papier mache tekniği ile hazırladığı heykelleri ve Ersoy Alap’ın ahşap paneller üzerine geri dönüşüme ayrılmış gazete, dergi ve kâğıtlardan oluşturduğu kolajları sürdürülebilir sanat örnekleri arasında yer alıyor. Bu örnekler sanat koleksiyonlarını geliştirmek isteyenler için çok önemli bir kriteri yaşamlarının odağına yerleştirmeye davet ediyor.