Şampiyon Stili: Ferhat Arıcan
Jimnastik literatürüne giren özel hareketleri ve Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları’nda aldığı bronz madalyayla elde ettiği başarıyla adından söz ettiren milli sporcumuz Ferhat Arıcan ile yeni sezonu kutluyoruz.
Ferhat Arıcan…Cimnastik literatürüne soktuğu hareketler, iki sene üst üste yaşadığı Avrupa şampiyonluğu ve Türkiye’yi Cumhuriyet tarihinde olimpiyatlarda temsil eden ilk erkek cimnastikçi oluşu, onu “ilklerin” vazgeçilmez ismi arasına yerleştiriyor. Üstelik Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları’ndaki başarısıyla ülkece geçirdiğimiz zor günlerde adeta umut kaynağımız oldu. Tıpkı olimpiyatlardan başarıyla dönen diğer sporcularımız gibi. Onun ayrıcalığı; Türkiye’ye ilk defa cimnastik branşında madalya kazandırması. Çok değil, birkaç ay önce bir araya geldiğimizde olimpiyatların heyecanını taşıyan sporcuyla bu kez başarısını kutlamak için bir araya geldik ve çok özel bir moda çekimi gerçekleştirdik.
Yaz başında bir araya geldiğimizde olimpiyatların heyecanı vardı. Ve sonuç gerçekten de muhteşem oldu.
Olimpiyatlar her sporcunun hayali, sporun zirvesi. Orada yarışmak, ülkemi temsil etmek bambaşka bir duygu. Sizlerle daha önce bir araya geldiğimizde uzun uzun bu konu hakkında da konuşma fırsatımız olmuştu. O zamanlarda olimpiyat madalyasının hayalini kurmak beni çok heyecanlandırıyordu. Madalya kazanacağıma inanıyordum çünkü bunun için ne gerekiyorsa yapmıştım, çalışmalarımı ona göre gerçekleştirmiştim ama madalya geldiğinde ne yapacağımı bilemedim. O anı size kelimelerle doğru ifade edebilmem pek mümkün değil. Hayatta her zaman kendime hedefler koydum ve adım adım ilerledim. Ne mutlu bana ki bugüne kadar ülke sporumuz ve Türk cimnastiği için birçok ilke imza atma gururunu yaşadım. Literatüre giren hareketlerim, iki yıl üst üste yaşadığım Avrupa şampiyonluğu, ülkemi Cumhuriyet tarihinde olimpiyatlarda temsil eden ilk erkek cimnastikçi olmam… Elde ettiğim tüm bu başarılar benim için çok değerli. Ama olimpiyat madalyası tabii ki çok başka.
En önemlisi de ülkemizin bu zor günlerinde bu başarıyla sizlere bir nebze olsun umut olabildiysem ne mutlu bana. Bu tarihi madalyadan, bir tane gencimiz bile ilham alıp cimnastiğe başlarsa işte asıl o zaman kendimi başarılı sayarım.
Sizin bu başarınızla Türkiye de cimnastik tarihinde olimpiyatlarda ilk kez madalya kazanmış oldu. Madalya töreni sırasında neler hissettiniz?
Madalya törenindeki hislerimi daha doğru anlatmak için filmi biraz başa sarmamız gerekiyor. Finallerde performansımı ilk yarışmacı olarak sergiledim. Sonrasında da kenara geçerek rakiplerimin performanslarını tamamlamasını bekledim. Onun heyecanı da tabii ki çok farklı oluyor. Madalya konusunda kendimden emin olsam da son ana kadar heyecanım hep zirvedeydi. Son yarışmacının performansının ardından madalyayı garantilediğim anda, o güne kadar yaşadığım her şey gözümün önünden geçti. Zaferlerim, yenilgilerim, umutsuzluğa düştüğüm anlar, tekrar kalkıp hedefe yürümeye başladığım dönüm noktalarım… Madalya töreninden önce paralel bar minderine kafamı koydum ve bunları düşündüm. Çok farklı, tarifi mümkün olmayan bir duygu bu. Kürsüye çıktığımda kendi kendime “sonunda oldu” dedim. “Şu an rüyada değilsin, tarih yazdın çok çalıştın, inandın, karşına zorluklar çıktı ama sen asla pes etmedin ve sonunda oldu.”
Bu başarınız, aynı zamanda ülkece geçirdiğimiz zor günlere de ilaç gibi geldi. Olimpiyatlar sırasında Türkiye gündemini ne ölçüde takip ettiniz?
Ülkemizde yaşanan felaketleri elbette çok büyük bir üzüntüyle takip ettim. Aklımız hep ülkemizdeydi, gelecek iyi haberleri bekledik. Olimpiyatlarda elde ettiğimiz başarılarla, kötü günlerde halkımızın yaralarına bir nebze merhem olabildiysek ne mutlu bize. Bu soru vesilesiyle önemli olarak gördüğüm bir noktaya parmak basmak istiyorum: Ne yazık ki yüzleşmek zorunda olduğumuz bu yangınlar, iklim krizi hakkında çok önemli sinyaller veriyor. Küresel ısınmayı 1,5 derecede tutamadığımız, çevresel problemlerle ilgili kalıcı çözümler bulmadığımız, doğaya sahip çıkmadığımız takdirde aldığımız madalyaların, elde ettiğimiz bu tarihi başarıların mutluluğunu yaşayamayacağız. Umarım bir an önce tüm dünya olarak bu önemli konu hakkında kesin adımlar atabiliriz.
Peki, müsabakalara çıkarken “odak noktanızı” da öğrenebilir miyiz? Tam da o an neler düşünüyordunuz, nasıl konsantre oldunuz?
Cimnastik, odaklanmanın oldukça ön planda olduğu bir branş. Bir anlık bir dağınıklık veya konsantrasyon eksikliği sizi kolayca madalyadan edebilir. O nedenle güçlü bir şekilde hedefe odaklanmanız büyük önem taşıyor. Ben de her yarışmadan önce sadece o gün gerçekleştireceğim performansa odaklanırım. Hatta bir de ritüelim var; her yarışma öncesi kafama bir havlu atar ve az sonra gerçekleştireceğim performansı defalarca zihnimde canlandırırım. Bu sefer işim biraz daha zordu, sonuçta olimpiyat finaline çıkıyordum. İlk önce heyecana kapılmadım desem yalan söylemiş olurum. Sonunda yıllardır hayal ettiğim yerdeydim. “İşte zamanı” dedim kendi kendime, “çık, işini yap ve gerisini düşünme.” Evet, madalya en büyük hayalimdi ama olimpiyatlarda yarışmanın keyfini çıkartmak gerektiğini de hatırlattım kendime. Sonrasında her zamanki gibi ritüelimi gerçekleştirdim, hedefime odaklandım ve performansımı gerçekleştirdim. Çok şükür sonu da güzel oldu.
Önceleri Olimpiyat Oyunları’nı televizyondan izlerken hiç madalya kazanamadığımız dallardan biriydi cimnastik. Şimdi bu algıyı yıkan milli bir sporcu olarak cimnastik sporunun geleceğine dair neler düşünüyorsunuz?
Bu sorunun cevabını vermeden önce geride bıraktığımız Oyunlar’la ilgili de birkaç şey söylemek isterim. Tüm Türkiye olarak birçok ilke imza attık, modern olimpiyatlar tarihinde en çok madalya kazandığımız olimpiyatı yaşadık. Özellikle son dönemde hayata geçen projeler ve yapılan çalışmalarla bir spor ülkesi olduğumuzu tüm dünyaya göstermeye başladık. Tokyo 2020’nin geleceğe umutla bakma noktasında bize çok şey kattığını düşünüyorum. Cimnastik özelinde bir değerlendirme yapmam gerekirse; ben ve takım arkadaşlarım harika bir deneyim yaşadık. Yedi final yaptık ki bu Türkiye adına cimnastikte bir rekor. Ülkemizde cimnastik, özellikle son dönemlerde kazandığımız başarılarla daha fazla ön plana çıktı. İbrahim Çolak’ın dünya ve Avrupa şampiyonluğu, Ahmet Önder’in dünya ikinciliği, benim iki yıl üst üste kazandığım Avrupa şampiyonluğu ve üstüne olimpiyatlarda gelen bronz madalya… Umuyorum ki bu başarılar artarak devam edecek ve birçok çocuk bizlerin sayesinde cimnastik branşına ilgi duyacak. Bizler de göğsümüzü gere gere “biz bir cimnastik ülkesiyiz” diyebileceğiz.
Siz cimnastik literatürüne adınızı taşıyan hareketleri de kazandırdınız. Bundan sonraki hedeflerinizi öğrenebilir miyiz; başka hareketler de gelecek mi?
Tabii ki… Üçüncü hareket için beklemedekalın, sürprizlerim olabilir. Ama uzun vadede gerçekleştirmek istediğim çok fazla hedefim var. Bunlardan biri de spor kültürüyle büyüyen, sporu hayatlarının bir parçası haline getirmiş gençler yetiştirmek. Spor kültürüyle büyüyen genç nesillere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Sporun benzersiz bir gücü var, içerisinde günlük yaşantımıza olumlu yönde etki eden çok değerli noktalara sahip. İzmir’de Kolektif Akademi adında bir cimnastik akademim var. Orada çocuklara temel cimnastik eğitimi veriyorum. Saha içi eğitimlerin yanında sporun hayatımıza kattıklarını da konuşuyoruz. Ana amacımız altyapı sporcusu çıkartmak değil, spor kültürüyle büyüyen genç nesillerin oluşmasına katkı sağlamak.
Bu ay özel bir moda çekimi de gerçekleştiriyoruz sizinle. Olimpiyatlarda neler giymiştiniz?
Olimpiyatlarda giydiğimiz takım eşofmanlarında Bünyamin Aydın imzası vardı. Takım formalarımız için özel bir çalışma gerçekleştirdi kendisi. Bu tasarımları yaparken, Türk halı ve kilim motiflerinden esinlenmiş. Özgünlük, birlik, yaratıcılık ve çeşitlilik kavramlarına vurgu yapan dört ayrı monogram desenini bir araya getirerek çok güzel bir tasarım ortaya çıkarttığını düşünüyorum. Bu tasarımları, Oyunlar boyunca keyifle üzerimde taşıdım. Tören ve yolculuk kıyafetimiz de Vakko imzalıydı. Ben her iki tasarımı da çok beğendim. Müsabaka sırasında giydiklerimiz daha teknik ekipman olduğu için orada özel bir tasarımcı mevcut değil, milli takım mayosu.
Peki, günlük hayatınızda nasıl kıyafetler tercih edersiniz? Stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Modayla yakından ilgilendiğimi söyleyebilirim. Antrenmanlardan arta kalan vakitlerimde yeni trendlerle ilgili okumayı, araştırmayı çok seviyorum. Zaman zaman bu konunun profesyonellerinden eğitimler de alıyorum. Günlük hayatta kullandığım kıyafetlerde sadelikten yanayım, çok renkli veya hareketli şeyleri fazla tercih etmiyorum. Stilimi, özgüvenli olduğu kadar rahat olarak tanımlayabilirim. Her şeyden önce kendimi iyi hissetmem gerekiyor.
Aksesuar tercihleriniz ne yönde olur? Örneğin; saat kullanmayı sever misiniz? Genellikle hangi markaları tercih edersiniz?
Aksesuar günlük hayatımın olmazsa olmazlarından. Teknoloji günlük hayatımızın her anında bizimle beraber. Artık teknolojik aletlerimiz olmadan bir yere gitmiyoruz. Ben de saat olarak akıllı saatleri tercih ediyorum. Bir sporcu olarak, günlük rutinim içinde olan her şeyi büyük bir titizlikle takip etmem gerekiyor. Bu noktada akıllı saatim hayat kurtarıyor. Ama bunun yanında saat dünyasını da takip etmeyi seviyorum. Yeni çıkan modeller, saat fuarları… Dijital dünyadan takip etmeye gayret ediyorum. Tag Heuer, Patek Philippe, Panerai, Audemars Piguet ve Hublot sevdiğim markalar.
Gardırobunuz için yeni sezon alışverişi yapma fırsatınız oldu mu?
Olimpiyatları daha çok yeni geride bıraktığımız için şu an biraz dinleniyorum. Henüz alışverişe çıkma fırsatım olmadı ama bu konu hakkında planlarım var tabii ki. İyice dinlendikten sonra yeni sezon için bir alışveriş turu yapacağım, uzun bir tur olacak. Günlük hayatımda genel olarak rahat ve oversize kıyafetleri ve özel tasarımları tercih ediyorum.
Ferhat Arıcan için “moda” ne ifade ediyor?
Rahatlık ve şıklığın bir arada olduğu modern bir görünüş. Günümüzün çoğu antrenmanlarda, kamplarda performans kıyafetleri içinde geçtiğinden bize kalan zamanda kendimi hem şık hem rahat hissettirecek parçalar seçmeye gayret ediyorum. Kalıpları belirli bir tarzım yok; yeniliklere çok açığım. Aldığım parçaları kendim de kombinliyorum. Sıklıkla giyinmekten hoşlandığınız bir renk var mı? Daha çok pastel renkleri ve düz renk kıyafetleri tercih ediyorum. Koyu renkleri de kendime daha çok yakıştırdığımı söyleyebilirim.
Röportaj: Gülay Koç
Fotoğraflar: Sinem Yazıcı
Styling: Ece Şişik Saydam