Saat Dünyasında Yeni Bir Dönem: Renaud Tixier ve Monday Saati

Saat endüstrisinin en etkileyici ustalarından Dominique Renaud ve Julien Tixier, isimlerini taşıyan Renaud Tixier markasını tanıtmak için bir araya geldi.

Gelenek ve mirasa büyük saygı duyan bu endüstride, geleceğe bakmak bazen zor olabiliyor. Ancak sektörde hala yenilikçi ve geleneksel saat üreten ustalar mevcut. Bu ustalar, eski saat sanatını saygıyla korurken gösterişli numaralardan kaçınırlar. İşte bugün, bu saatçiler yeni bir marka oluşturmak ve ilk saatlerini piyasaya sürmek için bir araya geldiler: Renaud Tixier ve ilk saati olan Monday.

Renaud Tixier adı belki size tanıdık gelebilir; çünkü markanın arkasındaki güçlü isimlerden biri, efsanevi Dominique Renaud’dur. Renaud, ’80’lerde IWC ile büyük bir sözleşme yapmıştı ve üretici Renaud & Papi SA’de yer almıştı. Renaud’un saat yapımındaki tarihi çok daha öncelere dayanıyor; ailesi de saatçiydi ve onun ilgisini genç yaşta oluşturmuşlardı. 1979’da Audemars Piguet’e katıldığında, orada meslektaşı Giulio Papi ile tanıştı ve daha sonra Renaud & Papi SA’yı kurdu. Renaud, sektördeki en iyi markalarla çalışma fırsatı buldu ve sonunda kendi markasını kurdu.

Julien Tixier ise Parmigiani Fleurier ve Laurent Ferrier gibi markalarda çalışmış genç bir saatçi. İkilinin yolları 2018’de kesiştiğinde, ortak bir vizyonu paylaştılar ve birlikte çalışmaya başladılar. İlk olarak Tempus Fugit adlı bir saat geliştirdiler ve bu saat 2022’de GPHG’de finalist oldu. Sonrasında, Furlan Marri için ultra basitleştirilmiş, modüler bir dünyevi sonsuz takvim tasarladılar. İki başarılı projeden sonra, kendi markalarını ve ilk saatlerini oluşturma kararı aldılar.

Bu yeni markanın ilk saati olan Monday, saat endüstrisinde önemli bir dönüm noktası olabilir. Dominique Renaud ve Julien Tixier, geleneksel saatçilik ilkelerini modernize etmek için yedi temel saatçilik ilkesini ele aldılar. Bunların ilki olan enerji, yeni bir saat olan Monday’in temelini oluşturuyor. Bu saat, mütevazı bir kol saati gibi görünebilir, ancak aslında oldukça karmaşık. İçinde barındırdığı “the dancer” (dansçı) adı verilen kinetik bir motorla, mikro-rotorun sınırlarını ve yeteneklerini tamamen yeniden tanımlıyor.

“The dancer”, mikro-rotorun ana zayıflığına odaklanarak geliştirilmiş. Geleneksel bir mikro-rotorun doğru çalışabilmesi için büyük bir hareket genliğine ihtiyacı var. Ancak kol saati giyen kişinin sürekli hareket etmesi, mikro-rotorun dönüştüremediği potansiyel enerji ile dolu. Bu nedenle Renaud, giyicinin ürettiği tüm enerjiyi nasıl kullanabileceğini düşünmeye başladı ve sonunda “the dancer”ı yarattı.

Bu yeni teknoloji, saat endüstrisi için büyük önem taşıyor. “The dancer”, mikro-rotorlu bir saate komplikasyonlar eklemeyi mümkün kılarak, karmaşık saat yapımının yeni bir çağına kapı aralıyor. Renaud Tixier, bu teknolojiyi diğer markalara lisanslamayı amaçlıyor, çünkü onların felsefesi, bilgi ve buluşlarını kendilerine saklamak değil, saat yapımının kapılarını açmak ve gelecek nesiller için sanatı ilerletmek.

Markanın ilk yılında Renaud Tixier, kendi markalarını geliştirmeye ve Monday’in üretimine odaklanmayı planlıyor. İlk 20 ünite, prototipin erken çizimlerini görmeye davet edilen seçkin bir koleksiyoncu grubuna satılmış ve saatin 40 örneği de piyasaya sürülmüş. Renaud Tixier, 2024 sonuna kadar toplamda 60 üniteyi müşterilere teslim etmeyi planlıyor. Monday’in fiyatı 89,750 Dolar.