Matthias Breschan
Benzersiz ve güçlü: Longines CEO’su Matthias Breschan, saatçilik efsanesi markayı işte bu kelimelerle tanıtıyor.
Röportaj: Zeynep Merve Kaya
Türkiye’de açılan ilk Longines mağazasını kutlamak üzere ülkemize gelen Longines CEO’su Matthias Breschan ile butik açılışı öncesinde kısa bir sohbet etme şansı yakaladık. Longines’in temel değerlerini yansıtan ve özenle seçilmiş saatlerin satışa sunulduğu butik, Longines misafirperverliğini birebir yansıtmayı başarıyor. Longines evreninin ikonik referanslarını keşfedebileceğiniz detaylarla süslü butikte markanın en yeni ve en iyi modelleriyle tanışmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.
İsviçre saatçiliğinin en önemli markalarından Longines, bu yıl hem kadın hem de erkek saatlerine eşit derecede önem vererek, kendi inovasyonlarıyla bezenmiş harika modeller piyasaya sürdü ve buna yılın ikinci yarısında da devam edecek. CEO Breschan ile hem markanın büyük önem verdiği bu yaklaşım hem de göreve geldiği andan bu yana pandemi sonrasında değişip gelişmek zorunda olan bir sektörün büyük oyuncularından birini nasıl rayların üzerinde tutabildiğiyle ilgili konuştuk.
Siz başa geçtiğinizden bu yana Longines’de ne gibi gelişmeler yaşandı? Çizdiğiniz yoldan memnun musunuz?
Üç yıl kadar önce Longines’de göreve başladığımda markanın güçlü yönlerini anlamaya odaklanmıştım. Elbette markaya aşinaydım ama ilk günlerde Longines Müzesi’nde yaptığım bir gezinti sonrasında Longines’in tarihinin ve mirasının ne kadar zengin olduğunu gördüm. Güçlü markalar, pandemi zamanında olduğu gibi zorlu dönemlerden başarıyla çıkmayı becerirler; Longines’de de bu gücü gördüm. Anladım ki markanın CEO’ya değil, CEO’nun markaya uyum sağlaması gerekiyor. Ben de Longines’i geçtiğimiz 20 yılda güçlü yapan detayları araştırarak, gelecek 20 yılda nasıl güçlü kalırız görmeye odaklandım. Burada markanın DNA’sı devreye gidiyor; diğer saat markalarının hiçbiri Longines kadar dengeli değil. Hem kadın hem erkek kategorilerinde eşit derecede iyiyiz, hem klasik hem spor saatlerimiz revaçta ve müthiş bir tarihimiz var ki çoğu İsviçreli saat markası buna sahip değil. Bu kombinasyon Longines’i benzersiz ve güçlü kılıyor. Markanın geleceğini şekillendirebilmek için geçmişine bakmamız gerekiyor. Longines bir süredir düzenlediği özel etkinliklerle saatçilik dünyasına aslında şu anda kullanılan çoğu teknolojinin mucidinin kendisi olduğunu anımsatıyor. Yakın zamanda lanse ettiğimiz GMT mekanizma, yüksek frekanslı mekanizma ve flyback mekanizmasını Longines’in icat ettiğini hatırlatıyoruz.
Bu süreçte Longines’in çevrimiçi varlığının da arttığını gördük.
Ben işe başladığımda Longines sadece altı ülkede e-ticaret yapıyordu. Üç yıl sonra bu sayıyı 30’a çıkardık. Elbette dijital pazarlamanın yükselişe geçmesiyle birlikte bu değişimlere ayak uydurmak zorunda kaldık. Fakat butikler de hâlâ açık. Biz, çevrimiçi ve çevrimdışı mağazalar arasında eşitlik olması gerektiğine inanıyoruz çünkü her şeyi internet üzerinden yapamazsınız. Konu saatler olduğunda, duygusal bağ kurduğumuz bu ürünleri yakından görmek, dokunmak için hâlâ mağazaya gitmeniz gerekiyor.
nsanlar bu dengeyi şöyle kuruyor; internette bir seçki oluşturuyor, mağazada beğendikleri modelleri deneyimliyor ve ya o anda mağazadan alıyor ya da biraz daha düşünüp internet sitesi üzerinden alışverişini tamamlıyor. Günümüzde kimse sadece saati öğrenmek için saat almıyor. Saat alırken bir deneyim kazanıyor, saatleriyle bir dışavurum sergiliyorlar. Bu duygusal bağı kurmak için de mağazalar şart.
Son zamanlarda vintage saatlere olan ilgi de çok arttı. Siz de bu konuya önem veren isimlerden birisiniz, değil mi?
Pandemiyle birlikte başladığını da söyleyebiliriz ama son üç yılda vintage saatlere olan ilgi müthiş derecede arttı. Pandemiden önce koleksiyonerler veya saatlere tutku besleyen müşterilerin ilgisini çekiyordu vintage modeller. Önceleri ne kadar büyük o kadar iyi derdik ama şimdi saatimizi olabildiğince küçük istiyoruz. Bu da vintage modellerin trend olmasına sebep oluyor. Örneğin; Avrupa’da, buna Türkiye de dâhil, küçük kadranlı saatlerin popülerliği giderek artıyor.
Longines Hydroconquest serisindeki modeller 41 ve 43 santimetre çapında satışa sunuluyor. İtalya’da 41 santimlik modelin satışları diğerinin yarısından çok. Ama Çin’de durum tam tersi. Böyle bir şey 20 veya 30 yıl önce imkânsızdı. İnsanların saatleriyle duygusal bağ kurma alışkanlığı geliştikçe bu trendin yaşamaya devam edeceğini düşünüyorum. Longines de benzersiz ve zengin tarihi ile özellikle vintage saat dendiğinde akıllara gelen ilk markalardan birine dönüştü. Bu sayede her geçen gün daha fazla insan Longines’in ne kadar inovatif bir marka olduğunu keşfediyor.
Longines’in çeşitli inovasyonlarından bahsettiniz. Geçtiğimiz yıldan bu yana da bu inovasyonları taşıyan modeller lanse ediyorsunuz. Bu zamanlamanın bir sebebi var mı?
Longines her zaman saatlerini 1.000 ila 5.000 İsviçre frangı arasında fiyatlandırmıştır. Son flyback mekanizmaya sahip modelimizi 1973’te lanse etmiştik. Diğer önemli saat markalarıyla Swatch Group’un altında bir araya geldikten sonra da fiyatlarımızı belirli çerçevelerde tutmaya devam ettik. Fakat o fiyata flyback mekanizmalı bir saat üretmemiz mümkün olmadı. Birkaç yıl bunun için çalıştık ve ortaya kalitesinden bir şey kaybetmeyen, ama yenilenen bir mekanizma modeli çıkardık. Flyback mekanizmada hâlâ silikon balans yayı var, hâlâ saati manyetik etkilere dayanıklı kılan anti-manyetik parçalar var.
Bahsettiğiniz saat, Longines Spirit Flyback. Çok iyi karşılandı, siz memnun kaldınız mı aldığınız geri dönüşlerden?
Elbette, tüm modeller satıldı bile. Şimdi üretim kapasitemizi genişletip gelen taleplere karşılık vermeye çalışıyoruz. Gördüğü ilgi inanılmazdı.
Longines’in 2023 hedefleri nelerdi? Ne kadarını gerçekleştirdiniz?
Bizim için en önemli şey, dengeyi bozmamak. Bu yıl Pilot Majetek ve Spirit Flyback gibi modellerin sadece erkekler değil kadınlar tarafından da sıkça tercih edildiğini gördük. Yılın ikinci yarısında daha fazla klasik model lanse edeceğimizi söyleyebilirim. Özellikle kadın serilerimizdeki klasik modellerin sayısı artacak. Bu noktada belirtmek isterim ki Longines hem erkek hem de kadın saatlerinde eşit derecede, tekrar ediyorum “eşit derecede”, satış yapan bir marka. Klasik ve spor saat satışları da aynı şekilde dengeli. Bu yıl bu dengeyi bozmamaya çalışacağız. Yılın ilk yarısında spor ve erkek saatlerine odaklanmıştık. İkinci yarıda ise klasik ve kadın saatlerinin üzerine eğileceğiz.
Kadın ve erkek saatlerinin satış rakamları nasıl?
Yarı yarıya denebilecek kadar yakın! Longines satılan hangi ülkeye giderseniz gidin, aradaki fark %55’i geçmiyor.
Peki, gelecek yıllar için yol haritanızı çizdiniz mi?
2025’te ciromuzu 2 milyar İsviçre frangına çıkarmak istiyoruz. Global ölçekte Longines’in en büyük gelecek planlarından biri bu. Türkiye gibi ülkelerde, bazı Avrupa şehirlerinde, özellikle de ABD’de Longines’i daha da büyütmek için çabalıyoruz. Asya’da çok başarılıyız fakat Çin, Endonezya, Filipinler gibi ülkelerin nüfusunun büyük bir parçası önümüzdeki yıllarda orta sınıfa yükselecek ve alım güçleri artacak. Bu da bizim için büyük bir fırsat demek. Ben de önümüzdeki aylarda bunun için çok çalışıyor olacağım!
Gençlerin de artık saatlere ilgi duyduğundan hatta vintage modelleri daha çok sevdiklerinden bahsediyorsunuz. Sizce bunun sebebi nedir?
Gençlerin vintage saatlere ilgi duymasının sebeplerinden biri sürdürülebilir olmaları. Bir saat tasarladığınızda ve onu bir hikâyeyle birlikte piyasaya sunduğunuzda, herkes o hikâyenin uydurma olmadığını bilir. Bir saat markasının başka bir markanın hikâyesini alıp kendilerininmiş gibi anlatmaya çalışmasına şahit olmuştum. Saatlerin otantik mirasa sahip olmaları onları özel kılar. Genç saat alıcılarının hatta yeni koleksiyonerlerin vintage’a artan ilgi ve alakalarının sebebi de bu tarihi mirasın gerçekliğine, otantikliğine inanıyor olmaları. Sürdürülebilir ürün peşine düşen genç nesil, İsviçre saatlerinin sahip olunabilecek en sürdürülebilir parçalar olduğunu fark etti. Kimse aldığı saati bir iki sene sonra çöpe atmıyor; ömrü boyunca saklıyor, gelecek nesillere devrediyor. Yaşlı bir saat, yeni bir saatten daha değerli olabiliyor. Buna ek olarak gençler pandemi ile harcadığımız son üç yılda en çok zarar görenler oldular. O yüzden şimdi daha stabil bir yaşam sürmek, daha köklü markaları ve ürünleri tanımak istiyorlar. Vintage saatlerin popülerleşmesinin sebeplerinin başında bunun geldiğini düşünüyorum.
Sürdürülebilir bir marka olarak kalmak için neler yapıyorsunuz?
Swatch Group her yıl bir sürdürülebilirlik raporu yayınlıyor. Bunun sebebi sadece bu terimin son birkaç yılda popülerlik kazanması değil -grup uzun yıllardır bu alanda çalışmalar yapıyor aslında. İsviçre’deki endüstriyel merkezimizde nasıl daha sürdürülebilir bir marka olabiliriz diye yıllardır projeler yürütüyoruz. Ortaya çıkardığımız ürünün kendisi sürdürülebilir olduğundan, onu oluşturan parçaların da bunu desteklemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Biraz da Collector’s Corner uygulamanızdan bahsedebilir misiniz?
İlk kez Cenevre’deki butiğimizde başlattığımız bu uygulama başlarda müşterilerimize şirketin zengin tarihini anlatmaya çalıştığımız bir pazarlama tekniğiydi. Collector’s Corner’ı tasarlarken aslında sertifikalı ikinci el pazarına giriş yapma gibi bir planımız yoktu. Geçtiğimiz yıl lanse ettiğimiz GMT mekanizmalı Longines Spirit Zulu Time ve biraz önce de bahsettiğimiz Spirit Flyback modellerini ilk piyasaya sürdüğümüzde, Collector’s Corner’ı bu modellerin sahip oldukları özellikleri ve tarihi insanlara daha iyi anlatabilmek için kullandık. Şimdi Collector’s Corner aracılığıyla ikinci el pazarından Longines saatlerini satın alıyor, tamir edip yeniliyor ve güncel koleksiyonlarımızdaki modellerden çok daha yüksek fiyata satıyoruz. Elbette bazı modeller zaman içerisinde değerine değer katıyor. Şu anda elimizdeki tüm vintage Longines’ler satılmış durumda; talebe yetişmeye, Collector’s Corner’ı yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Bizim için en önemli şey Longines markasını yeterince tanımayan müşterilere kendimizi tanıtmak.