Bulgari’nin Etkinlik ve Miras Küratörü: Lucia Boscaini

Bulgari’nin Etkinlik ve Miras Küratörü Lucia Boscaini, İtalyan markanın sonsuz bir dönüşüm içerisinde olduğuna inanıyor.

Röportaj: Zeynep Merve Kaya

Son dönemde Bulgari’nin en büyük hedeflerinden biri, markanın kurulduğu şehir olan Roma’yı ve Romalılığını arka plan olmaktan kurtarıp başrole oturtmak oldu. Bu çabanın en güzel örneklerinden biri, geçtiğimiz ay İstinyePark’ta açılan yeni Bulgari butiği olabilir. Roma, Via Condotti’deki meşhur Bulgari butiğiyle benzer kodlar taşıyan yeni butikte mücevher, saat ve aksesuar koleksiyonları yer alıyor.

Bulgari’nin uzun süreli iş birlikçisi ünlü mimar Peter Marino’nun hayal gücünden çıkan butik, gün ışığıyla yıkanıyor, duvarlardaki safran rengi mermer yüzeylerle harika bir kontrast oluştururken, mekânın ortasında tavanda Murano camından gösterişli bir avize göze çarpıyor.Vitrinler arasında denge, uyum ve kozmik düzenin sembolü sekiz köşeli Condotti yıldızı konumlanıyor. Efsaneye göre dünyadaki tüm Bulgari mağazalarında bulunan bu yıldız, “Dünyanın Başkenti Roma” anlamına geliyor. Bulgari söz konusu olduğunda bütün yollar gerçekten de Roma’ya çıkıyor.

İstinyePark butiğinin açılışı için İstanbul’a gelen Bulgari Etkinlik ve Miras Küratörü Lucia Boscaini ile bu güzel atmosferde uzun uzun sohbet etme şansı yakaladık. Marka Miras Departmanı’nın başındaki isim olarak, “Bulgari markası” ile en yakın temasta çalışan isimlerden biri Boscaini. Görevleri arasında markanın Miras Koleksiyonu için arşivde olmayan ikon mücevherlerin peşine düşmek ve bu parçalarla çeşitli sergiler ve iletişim çalışmaları yürütmek de var.

Markanın kodları ve ikonlarına fazlasıyla hâkim olan zarif Boscaini ile Bulgari’nin nasıl sonsuz bir dönüşüm içerisinde olduğunu ve geçmişte dolarak nasıl ilerlenebileceğini konuştuk.

Bulgari’de 20 yılı doldurdunuz. Ekibin bir parçası olduğunuz günden bu yana Bulgari’de neler değişti?

2001’de Bulgari’ye katıldığımda hâlâ kurucu aile tarafından yönetilen bir şirketti. Bir arşiv vardı, evet, ama hem yeterince zengin değildi hem de tam yapılandırılmamıştı. İlk sergimizi 2009’da, mücevher evinin 125. kuruluş yıldönümünü kutlamak için yapmıştık. O dönemlerde sergiler şirket içinde çözülen girişimlerdi ve sadece bu alanla ilgilenen bir departman yoktu. Bu yaklaşım Bulgari ailesinin felsefesini yansıtıyordu; onlar her zaman geleceğe bakarlar, kutlamak yerine tecrübe edinmek isterlerdi. Bulgari 2011’de LVMH tarafından satın alındığında, marka kimliği ve miras olgusu da bir adım ileriye taşınmış oldu: Roma ile olan bağı, yaratıcılığımızın ve zanaatımızın ikonik simgeleri artık daha organik bir yol ile ifade edilmeye başlanmıştı. Küratörlüğümde şekillenen Marka Mirası Departmanı da bu şekilde doğdu. Sergiler şirketin yıllık takvimini doldurmaya başladı ve insanların Bulgari’nin neden ve nasıl İtalyan seçkinliğinin bir sembolü olduğunu anlamalarına yardımcı oldu.

Etkinlik ve Miras Küratörü çok sık duyduğumuz bir unvan değil. İş tanımınız nedir tam olarak?

İletişim aktiviteleri, sergiler ve mağaza içi yerleştirmelerdeki, marka kimliğiyle alakalı tüm mesajların, stil kodlarının ve hamilik projelerinin birbiriyle uyumlu, güncel ve tüm taraflar için etki sağlayacak düzende olması için çalışıyorum. Marka Miras Departmanı’nın yöneticisi olarak ayrıca şirketin tarihi varlıklarıyla, yani Bulgari’nin 19. yüzyıl sonundan günümüze ulaşan bin adede yakın mücevher, 60.000’den fazla doküman, vintage fotoğraflar ve çizimlerden oluşan Miras Koleksiyonu’yla ilgileniyorum.

Bulgari, İstinyePark’ta yeni bir butik açtı. Açıkçası Türkiye’deki butiklerinizin müşterilerinin yarıdan fazlasının Türklerden oluştuğunu duymak beni biraz şaşırttı. Özellikle de ülkemize gelen varlıklı turistlerin sayısı ve alışveriş alışkanlıkları düşünülünce, Türk müşterilerin ekonomik sıkıntılara rağmen Bulgari’yle olan bağlarını koparmamış olduklarını görmek sevindirici. Siz Bulgari’nin Türk pazarıyla olan ilişkisine nasıl bakıyorsunuz? Farklı pazarlarla güçlü bağlar kurmak için ne tür stratejileriniz var?

Farklı ülke pazarlarıyla bağ kurmanın yolunun doğru bilgi aktarımı ve farkındalıktan geçtiğini düşünüyorum. Retrospektif sergiler veya mağaza içlerinde dönen animasyonlar Bulgari tarzının evrimini gözler önüne seriyor, markanın kodları ve ikonları müşterilere köklerimizi ve değerlerimizi anlamaları, kendi zevkleriyle derinlemesine uyuşan bir parça satın almaları için yol gösteriyor. Gerçekten etkileyici bir tarihi hikâyemiz de var: Şirketin kurucusu Sotirio Bulgari, Yunanistan’ın Bizans estetiğine sahip kültürel referanslarla dolu Epir bölgesinden geliyor. Roma’ya geldiğinde tüm bu estetiği ve referansları benzersiz bir mücevher tarzına dönüştürmeyi başarıyor ve Bulgari doğuyor. Belki de Türk arkadaşlarımızı bize çeken şey bu estetik yansımaların hâlâ güncel olmasıdır.

Bulgari, Roma’yı yeniden fethetme planları başladığından bu yana marka için yeni bir çağ başladığını düşünüyorum. Roma ile olan bağlarınız çok kuvvetli. Peki, kim bu yeni Romalı Bulgari? Roma mirasını dünyanın diğer şehirlerinde de yaşatmak için neler yapıyor?

Uzun süre göz ardı edildiğini söyleyebileceğimiz Romalılığımız, tüm tarihi detayları ve yaratıcı değerleriyle yeniden vurgulanmalıydı. Bu sebeple de retrospektif sergilerimiz ve diğer pazarlama girişimlerimiz, yaratıcılığımızın bu cephesini kutlama açısından büyük önem taşıyor. Roma kampanyalarımızda da sık sık boy gösterir oldu ama sadece bir arka plan değil, artık Roma markanın ruhunun derinliklerinin görsel bir dışavurumuna dönüştü.

Roma’daki Condotti caddesindeki ikonik mağazanızın bir bölümünü müze ve sergi alanına dönüştürdünüz. Bu kararın arkasındaki motivasyonunuz neydi?

Condotti mağazası -dünyadaki tüm Bulgari mağazalarının referans noktası- 2014’te yetenekli mimar Peter Mariano’nun vizyonuyla yenilendi. Mekânın ruhuna saygı duyarak onu değerlerimiz ve duruşumuzu simgeleyen bir “tapınak” haline dönüştürdü. Bu projede müşterilerimizin tasarımlarımızın anlattığı hikâyelerin derinliklerine inebilecekleri bir müze alanı da bulunuyordu. Yer sıkıntısı çektiğimizden ve Miras Koleksiyonu’ndaki tüm parçaları aynı anda sergileyemediğimizden dolayı üç dört ayda bir değişen temalı sergiler düzenlemeyi tercih ediyorum. Eskiden müze sadece randevuyla gezilebiliyordu ve ikinci kattaydı. İstek üzerine müze alanını giriş katına taşıdık ve girişleri ücretsiz yaptık. Elbette gruplar ve özel misafirlerimiz için rehberli turlar da düzenliyoruz ama Bulgari’nin geçmişine bakıp şimdiki halini anlamak isteyenler için kapımız herkese açık. İstediğiniz sürede, keyfinize göre müzede dolaşabilir, kitapları, panelleri okuyabilir veya harikalarımız arasında dolaşıp videoları izleyebilirsiniz.

Bulgari’nin Miras Koleksiyonu’nu bir araya getirmek için çok sıkı çalışıyorsunuz, hatta mücevher basını sizin için “mücevher dedektifi” diyor. Gerçekten de kayıp parçaların peşine mi düşüyorsunuz, onları bulduğunuzda ne yapıyorsunuz?

Marka Mirası Departmanı, peşine düştüğü parçaları ya özel koleksiyonerlerden satın alıyor ya da müzayedelerden kazanıyor. Bu parçaların amacı arşivimizi zenginleştirmek yani satın aldığımız hiçbir şeyi bir daha asla satmıyoruz. Özel koleksiyonlara ulaşmak için mağazalarımızda özel etkinlikler düzenliyor ve onlara arşivimizdeki miras parçalarını sergileyerek her birinin markanın sergi ve iletişim çalışmalarının bir parçası olarak nasıl kullanılacağını göstermek istiyoruz. Bazı önemli pazarlardaki önde gelen dergi ve gazetelere ilan vererek de potansiyel satıcılara ulaştığımız oluyor. Bize değerlendirmemiz için bir parça sunulduğunda ilk iş otantikliğini kanıtlamak ve parçayı arşivimizdeki çizimlerle karşılaştırmak oluyor. Ardından, Miras Koleksiyonu’na taşıyoruz araştırmamızı ve sunulan parçanın arşive eklenmeye değer olup olmadığı üzerinde tartışıyoruz. Karar verme aşamamızdaki bir diğer etken ise sunulan parçanın markanın ikonik tasarımlarından birinin ailesinden olup olmadığı; Monete, Serpenti veya Tubogas gibi. Bu değerlendirmenin ardından satıcı ile iletişime geçip parçayı görmek istediğimizi belirtiyor, fiziksel kontrolleri de yapıp bir teklifte bulunuyoruz. Bütçe, önemli bir detay. Ürün geri satın alımı için ayrılmış belirli bir yıllık bütçemiz var yani görevimizin en zor tarafı elimizdeki parayla olabildiğince çok şey alabilmek. Bazen olur da satıcıyla anlaşamazsak veya satmaktan vazgeçerse o parçayı sergilerimizde görücüye çıkarmak için ödünç alıyoruz. Sahip olduğun mücevherin prestijli bir müzede sergilenip, binlerce kişi tarafından hayranlıkla izlenmesi, daha fazla insanın mücevherlerini ödünç vermeyi düşünmelerini sağlıyor.

Hangi modern koleksiyonlar ve tasarımların ileride “miras” kabul edilebileceğini düşünüyorsunuz? Son yıllarda çıkan ürünlerden miras adayı gördükleriniz var mı?

Bundan 20 yıl önce yaratılan tasarımları “miras” kabul etmeye başladık bile. Açıkçası en ilginç adayların, ikon tasarımlarımızın yeniden yorumlamaları olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin; geçtiğimiz yıl Serpenti koleksiyonuna kattığımız Hypnotic Emerald gerdanlık: Daha önce hiç denenmemiş bir tasarımdı, yılan ağzında bir değerli taş taşıyordu. Bu tür yaratımlar ikonlarımızın her daim canlı olduğunu ve yeni tasarımlar ve zanaat parçaları için ilham kaynağı olduklarını ortaya koyuyor.

Miras ekibiyle yaratıcı ekibin beraber çalıştığı oluyor mu? Tasarımcılar sizden arşivlere dalmak için sık sık izin istiyor olmalılar.

Arşivimiz tarzımızın evrimini, günümüzdeki stil kodlarımızın geçtiği estetik aşamaları gözler önüne serer. Bulgari tarzını diğerlerinden ayıran nokta, her zaman markanın temel özellikleriyle uyumlu olmasıdır. Bulgari için bu, renk kullanımı ve Roma’nın görkeminden ilham alan ihtişamlı çağdaş dokunuşlardır. Bu bilgiler ışığında, tamamen yeni ama fazlasıyla da “Bulgari” olan yeni parçalar yaratmak için tasarımcılarımızın çoğu zaman Miras parçalarından ilham aldığını söyleyebiliriz.

Sürdürülebilirlik artık çok geniş alanı kapsayan bir terim fakat Bulgari’nin bu alan içerinde ne tür sorumluluklar aldığını özetleyebilir misiniz?

Kurumsal Sosyal Sorumluluk mutabakatları çerçevesinde Bulgari, daha sürdürülebilir bir gelecek için günümüzde yapılacak inovasyonların ve doğaya, topluma geri vermenin büyük bir destekçisi. Bu sebeple DNA’mıza kazılı olan gelecek algısıyla paralel olması için süreli olarak kurallarımızı ve iş yapış şeklimizi güncelliyoruz.

Bulgari dendiğinde akla güçlü, akılda kalıcı tasarımlar geliyor ama markanın özellikle son yıllardaki mücevher ve saat koleksiyonlarında daha sade ama yine de çarpıcı parçalar da yer alıyor. Bu zıt kutuplar arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Bir kez daha, dengeyi köklerimize sadık kalarak kurduğumuzu söyleyebilirim. Mesela Serpenti’yi düşünelim: Yeni Viper koleksiyonunda, gerçekçi yılan formları ve göz alıcı, nefes kesici tasarım detayları bir araya geliyor. En değerli parçalarımız, Serpenti formunun manyetik çekiciliğiyle dolu. Viper koleksiyonundaki yılan tasarımlarının şık pulları, Serpenti’nin en benzersiz detaylarındandır ve pulların grafik ritmi insanı adeta hipnotize eder. Viper, bir Serpenti’dir; boynunuzu bileklerinizi karizmatik bir şekilde sarar ama her parça farklı bir moda veya mekâna uyum sağlayabilir.

Serpenti’den bahsetmeye devam edelim. 75. yıldönümü önümüzdeki yıl kutlanacak.

75. yıldönümü, en önemli ikonumuzu kutlamak ve geleceğinde ne olduğunu beraber hayal etmek için benzersiz bir fırsat olacak. Mirasımızı, sanatımızı, ilham kaynaklarımızı ve zanaatımızı kutlayan çok yönlü deneyimler planlıyoruz.

Sohbetimiz sırasında Bulgari’nin Türk sanatçı Refik Anadol ile yaptığı iş birliğinden de bahsetmiştiniz. Kendisiyle nasıl bir ilişkiniz var?

Refik Anadol’un şairane tarzı, Serpenti koleksiyonunun ruhuyla çok güzel uyuşuyor: Serpenti de sürekli metamorfoz halinde olan bir tasarım. Bulgari için hazırladığı eser, yapay zekâ tarafından oluşturulan bir iş. Doğada, özellikle de yılanlarda görülen sonsuz dönüşüm olgusunu temsil eden bu iş, sürekli olarak duyularımızı uyarma amacı güdüyor. Refik Anadol için metamorfoz, evrim ve büyüme fikrini temsil ediyor; Serpenti konseptinin arkasındaki ana fikir de aynen bu.

Bir gün Türkiye’de de bir Bulgari sergisi görebilecek miyiz?

İstanbul’da, ileride daha fazla keşfetmek istediğimiz bir şehirde, sergi düzenlemek harika olurdu. İstanbul sihirli ve büyüleyici kontrastlarla dolu bir şehir, deniz manzaralı ve zengin tarihli.

Yakın zamanda başka yıldönümleri de kutlayacak mıyız Bulgari ile birlikte?

Serpenti’nin 75. yıldönümünden sonra 2024’te, Bulgari’nin 140. yaş gününü kutlayacağız. Ve bunun için çok heyecanlıyız!