Richard Mille Ve Frieze Masters İş Birliği

Geçtiğimiz yıl ilk kez bir araya gelen lüks saat markası Richard Mille ve Frieze Masters sanat fuarı, aralarındaki ilişkiyi güçlendirerek hem sanat çevrelerini hem de yüksek saatçilik meraklılarını yepyeni bir deneyime hazırlıyor.

2018 yılında, tam da bu zamanlarda, heyecan verici bir davet almış, Londra’ya doğru yola koyulmaya hazırlanıyordum. Valizimde Londra’yla özdeşleşmiş kasvetli havalara uygun parçaların yanı sıra bir de davetiye vardı. Bu davetiye, dünyanın farklı ülkelerinden sanatseverlerin buluşacağı Frieze Masters sanat fuarıyla ilk kez bir araya gelen Richard Mille’in, fuar alanındaki özel salonuna girişimi sağlıyordu.

Geçtiğimiz yılda Richard Mille ve Frieze Masters arasındaki işbirliği daha da güçlendi, yenilendi. Şimdiyse sıra, bu deneyimi yeniden yaşamadan önce markanın Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgeleri CEO’su Peter Harrison ile bu özel işbirliğinin detaylarını konuşmaya geldi.

Hepimizin bildiği gibi Richard Mille, kurulduğu ilk günden beri sanat, tasarım ve mimari gibi alanlarla yakın bir ilişki içerisinde. Harrison bu durumu, ürettikleri her saati bir sanat eseri olarak görmelerine bağlıyor. Harrison’a göre gövdenin farklı mimari trendlerden ilham alınarak tasarlanan yapısı, el işçiliğinde uzmanlaşmış zanaatkârlar tarafından adeta birer tablo gibi süslenen dekoratif elementler ve her bir parçanın kendisine özgü tasarım diline sahip olması, markanın sanat dünyasıyla iç içe geçmesini doğal bir sonuç haline getiriyor. Bu özellikli tasarım ve üretim süreçleri, lüksün Richard Mille tarafından nasıl tanımlandığını anlatmaya yetiyor.

Henüz ziyaret etme fırsatı bulamamışlar için biraz fuarın kapsamından bahsetmek iyi olacak gibi. Frieze Masters, dünya çapında tanınmış sanatçı ve galerilere ev sahipliği yapan sofistike ve klasik tarzda bir fuar olarak görünürken hemen yanı başında yer alan Frieze London, daha genç ve dinamik bir kitleye hitap ediyor ve yeni yıldızlar yaratmayı amaçlıyor. Richard Mille’in bu iki sanat fuarından Frieze Masters’ta yer alması benim için potansiyel alıcılara ulaşmak ve markayı klasikle’ arasında bir yere oturtmak anlamına gelse de Harrison aslında markanın her iki sanat fuarının da ziyaretçilerinin radarında olduğunu söylüyor ve ekliyor, “Frieze Masters’ta yer alma nedenimiz, fuar kapsamında sunulan ilham verici sanat eserlerinin ve katılım gösteren galerilerin Richard Mille markasıyla daha çok örtüştüğüne olan inancımız.”

Dünya genelinde hem farklı şehirlerde, belirli dönemlerde düzenlenen hem de dijital kürasyonlar sayesinde sanal ortamda sunulan pek çok sanat etkinliği olmasına rağmen Frieze Masters’ın neden bu kadar öne çıktığı aşikâr. Çünkü Frieze Masters, modern ve klasik tablolardan heykellere, çizimlerden enstalasyonlara kadar çok geniş bir yelpazede sanat eserini bünyesinde bulunduruyor. Bu çeşitlilik, Richard Mille markasıyla tanışmış ancak henüz markanın sanat dünyasıyla olan flörtünü keşfedememiş ya da markayla hiç tanışma fırsatı bulamamış geniş bir sanatsever kitleyle buluşmak anlamına da geliyor.

Aklıma takılan bir konuyu Peter Harrison ile paylaşıyorum; Richard Mille’in bugüne kadar hız ve güç gibi kavramlarla özdeşleştirilmesi. Evet, her bir saatin kusursuz çalışması, yüksek saatçilik endüstrisinin altın kuralı. Ancak sanatsal dokunuş da artık bu markanın açıkça konuşmaktan çekinmediği bir özelliği değil mi? Harrison da bu düşüncemi destekliyor ve marka olarak yıllar içerisinde motor sporları dünyasından farklı partnerler edindiklerini, saatlerinin teknik yönlerini öne çıkartmayı amaçladıklarını; ancak, Frieze Masters birlikteliği aracılığıyla birbirinden yetenekli sanatçılar ve sanat çevrelerindeki farklı oyuncularla da bir araya geldiklerini anlatmayı hedeflediklerini söylüyor.

Örneğin, Richard Mille Grubu’nun ayrılmaz bir parçası olarak tanımlanan Éditions Cercle d’Art yayın evi, Pablo Picasso ve George Braque ile yakından çalışmış, bugün bile hâlâ modern sanatın olağanüstü dönemini yaşayan bir mirası temsil ediyor. Ziyaret ettiğiniz Richard Mille butiklerinde, sanat kitaplarına da hayat veren bu yayınevinden çıkan birbirinden ilgi çekici yayınlara ulaşabileceğiniz bir kütüphane bulunuyor. Markanın sanat dünyasıyla olan ilişkisi sadece bunlarla sınırlı değil elbette. Dünya çapında tanınan dansçı ve koreograf Benjamin Millepied ve Paris’te bulunan Palais de Tokyo’yu da içeren işbirlikleri ya da sokak sanatçısı Cyril Kongo ile birlikte geliştirilen RM 68-01 modeli, Richard Mille’in sanata olan tutkusunun birkaç örneği sadece. Harrison, özellikle Kongo ile birlikte 2016 yılında ortaya çıkarttıkları tourbillon modelin ayrı bir yeri olduğunu hatırlatıyor. Çünkü bu model üretilirken sanatçı, saatin her bir parçası üzerinde ayrı bir çalışma yaparak adeta eşsiz bir sanat eseri yaratmış. Süreç öylesine meşakkatliymiş ki, Kongo’nun milimetrik parçalar üzerinde çalışabilmesi için minyatür fırça ve spreyler geliştirilmiş. Ayrıca, kullanılan boyaların mekanizmaya ait parçaların hassasiyetine olumsuz etki yapmaması için özel üretim teknikleri geliştirilmiş.

Peki, yüksek saatçilik dünyasının sınırlarınız zorlayan bu tasarımlar ortaya çıkarken acaba güncel sanat trendleri mi takip ediliyor yoksa Richard Mille kendi estetiğini yeni bir akım olarak sunmayı mı planlıyor? Harrison için bu sorunun cevabı basit; Richard Mille, tasarımı marka kimliğinin eşsiz bir parçası olarak konumlandırdığı için doğal bir şekilde kendisini sanatın en güncel halinin yansıması olarak buluyor. Modern mimariyi yansıtan yalın ve keskin kasa çizgileri, zanaatkârlığın şahikasında sayılabilecek özel işleme teknikleri ve her bir saatin el emeğiyle üretilmesi sayesinde sanat dünyasıyla doğal bir buluşma gerçekleşiyor.

Harrison, profesyonel yaşantısının dışında da sanatla iç içe olmayı tercih eden bir isim. Uzun süredir çağdaş sanatla yakından ilgileniyor, modern tasarımları koleksiyonuna katmaktan keyif alıyor. Saat koleksiyonerliğinin de sanat eseri koleksiyonerliğiyle ortak noktalar taşıdığını düşünüyor. Çünkü satışa sunulan Richard Mille modellerin pek çoğu, sonraki yıllarda açık arttırmalarda boy gösteriyor. Bunun sebeplerinden bir tanesi, elbette saatlerin birer sanat eseri olarak görülmesi. Ancak bir diğer sebepse markaya olan ilginin, yapılan üretim planlamalarının çok üzerinde olması. Bu nedenle meraklıları bu modelleri ele geçirebilmek için ya çok hızlı davranıyor ya da farklı açık arttırmaların yolunu tutuyor.

Gelelim önümüzdeki günlerde gerçekleşecek Frieze Masters 2019 edisyonuna. Richard Mille, fuarla olan işbirliğini tazelemekle kalmıyor, misafirlerine yepyeni bir dünyanın kapılarını aralamayı hedefliyor. Peter Harrison’a göre bu işbirliğinin ikinci yılında, bir saati oluşturan farklı parçalara yakından bakarak markanın özünde yer alan yüksek saatçilik disiplininin sanatsal yönüne odaklanıyoruz. Harrison, Frieze Masters işbirliğinin yeni döneminde koleksiyonunuza katacağınız bir saatin, zamanı göstermekten çok daha fazlası olduğunu bir kere daha ispatlayacaklarını düşünüyor.

Merakımı cezbeden son konuysa, geçen sene fuarı ziyaretim sırasında sorduğum sorunun cevabında bir değişiklik olup olmadığı. Acaba Richard Mille, Frieze Masters özelinde eşsiz bir saat tasarlamayı planlıyor mu? Harrison, cevabın henüz değişmediğini, fuara özel bir tasarımın şu aşamada planları arasında olmadığını söylüyor. Ancak üretim söz konusu olduğunda, yeni bir atılım içerisinde olduklarını eklemeden geçemiyor. Örneğin, 2018 yılında 4.600 adet olan saat üretimi 2019 yılında 5.200 adede çıkartılarak giderek artan talebi karşılamak üzere harekete geçilmiş. Elbette bu atılım bile markaya olan ilgiyi karşılamaya yetersiz. Eminim Richard Mille ekibi de üretime odaklanırken yüksek işçilik ve kalite standartlarından taviz vermek istemiyor.

Ekim ayında Londra’da gerçekleştirilecek Frieze Masters, hem sanat hem de saatçilik dünyalarından heyecan verici, ustalıkla hazırlanmış parçaları hayatlarına katmak isteyen ziyaretçilerini bekliyor.