Renklerin İzinde: Gülten İmamoğlu

Uluslararası arenada ödüller kazanan, Türkiye’nin başarılı soyut ressamlarından Gülten İmamoğlu, sanat hayatı boyunca sanatına ilham kaynağı olan noktaları bizlerle paylaştı.

Röportaj: Zeynep Merve Kaya

Gülten İmamoğlu

Sanatla ilk ne zaman tanıştınız? İlginiz hep resim üzerine miydi?

Kendimi bildim bileli sıradan gibi görünen kimi şekil ve biçimleri dikkatle incelerim. Özellikle çocukluğumun geçtiği Tokat’ın kendine özgü kültürel mozaiği, çeşitli inanç ve etnik kimliklerin çok renkliliği beni derinden etkilemiştir. Anadolu’da kullanım işlevinin ötesinde bir kültür imgesi durumundaki dokuma ürünlerinin yetiştiğim yöreyle özdeşleşmiş desenleri, baskı kalıplarının etkileri hala eserlerimde kendini gösterir. Çok küçük yaşlarımdan itibaren bu renk çeşitliliğini boyamalarımda yansıtmaya çalıştığımı, dokumalar üzerindeki birbirinden farklı motifleri kağıda aktardığımı anımsarım. Tarihi konakların, evlerin mimarisinde, iç süslemeler ve eşyalardaki yaşanmışlıkların izleri tüm hatıralarımda ön plandadır. Bunun yanında doğayı gözlemlemekten de her zaman çok keyif aldım. Çocukken ağaç kabuğu, yaprak ya da salyangozlar gibi doğada, her an gözümüzün önünde olan biçimleri ilginç bularak çamur ya da kağıtlarla onlara benzer şekiller oluşturmaya çalışıyordum. Hatırlıyorum, dikkatimi çeken biçim ve objeleri kalemle kağıda çizmek yetmiyor, sürekli üç boyutlu benzerlerini meydana getirmek için çabalıyordum. Bu çabalarım çok erken yaşlarımda fark edildi ve o günlerden başlayarak tüm eğitim-öğretim hayatım boyunca resme olan ilgim ve yeteneğim ailem tarafından desteklendi. Resmetmeye olan bu ilgime ortaokul yıllarımda şiir de eklendi. Görsel sanatçı olmama rağmen şiire olan ilgim hiçbir zaman azalmadı. Kimi şiirin ortaya çıkardığı duygu yoğunluğu resimlerimi beslerken, kimi zaman resimlerimde deneyimlediğim yepyeni dünyalar coşkuyla mısralara eviriliyor.  

Yetişirken sizi sanat yapma yönünde destekleyen, ilham veren birileri var mıydı hayatınızda?

Ülkemiz sanatının önemli isimlerinden Mustafa Esirkuş, dayımın resim öğretmeniymiş. Mustafa Esirkuş’un yıllarca dayımın resme olan hevesini nasıl desteklediğine yönelik hatıratları dinleyerek büyüdüm. Halamın resme olan yeteneği, el becerileri, onunla birlikte yaptığımız çizimler, beni yönlendirmelerini dün gibi hatırlarım. Orta öğretimim süresince öğretmenlerim resme, çizime olan eğilimimi sürekli teşvik ettiler. Çocukluğum boyunca bu yaşadıklarım gelecekte sanat üzerinde bir kariyer yapma isteği ve arzusu uyandırdı. Resmetmeye yönelik tutkumu istikrarlı biçimde sürdürdüğüme tanık olan ebeveynlerim güzel sanatlar eğitimi almam, sanat alanında bir kariyer yapmam için kesintisiz biçimde teşvik ve destekte bulundu. Sanat kariyerimin temellerinin atılmasında aileme ve desteklerine çok şey borçluyum.

Şimdilerde ilhamınızı nereden alıyorsunuz?

Bahsettiğim gibi çocukluğumdan beri başta doğa olmak üzere dünyayı, çevreyi ve insanları gözlemlemek gibi bir tutkum ve alışkanlığım var. Hayatı bu denli detaylı ve uzun süre incelediğinizde adeta görünen gerçekliğin ardındaki asıl hakikati görmeye başlıyorsunuz. Uzayın sonsuzluğunda gezegenimizin aslında bir noktadan ibaret olduğunu ya da bir avuç toprakta bir galaksiyi aratmayacak zenginlikte yaşamın olduğunu düşündüğünüzde heyecanlanmamak mümkün değil. Dünyada gördüklerimiz dev bir bütünün çok küçük bir parçası. Evrenin, var olduğunu kabul ettiğimiz yasaları makro ve mikro kozmoslarda belki de sandığımızdan çok daha farklı. Öte yandan insan, bir duygu varlığı. Beynimiz dünyadaki şeyleri her ne kadar düşünce zemininde anlamaya çalışsa da asıl anlamlandırma duygularımız çerçevesinde gerçekleşiyor. Duyularımız aracılığıyla bir nesneyi biçimsel olarak deneyimlesek de ona kattığımız ve kazandırdığımız anlamlar duygular ve somut olmayan kavramlar zemininde tamamlanıyor. İnsan için dünyanın ve yaşamın anlamının her an görmeye alıştığımız, tanıdığımızı sandığımız bu biçimlerin ardında olduğunu düşünüyorum. Ben sanatımla, görünen gerçeklik kabuğunun ardına gizlenmiş, ruhunuzla bakıp, hissedip, anlamaya çalışmadıkça hep gizli kalacak hakikati deneyimlemeye çabalıyorum. Bu deneyimleri benim dışımdaki insanlarla da paylaşabilmek adına sadece duygu, düşünce veya anılarla anlamlı hale gelen bir dünya yaratmaya çalışıyorum. Hissedilebilir hale getirdiğim bu dünyayı çalışmalarım aracılığıyla izleyenlerin de deneyimlemesinden heyecan duyuyorum.

Peki, bugünlerde sizi sanatsal anlamda en çok destekleyen kişi kim? Kimi dinler, kimi dinlemezsiniz?

Doğa başta olmak üzere içinde yaşadığım bu dünyayı, şehri ve insanı anlamak için çabalamak, bununla edindiğim deneyimleri ifade etmeye çalışmak beni motive eden temel unsurdur. Dolayısıyla hayatın kendisi hem yaşama amacım hem de en büyük motivasyon kaynağım durumunda. Annem ve babam çocukluğumdan itibaren olduğu gibi manevi anlamda hala en büyük destekçilerim. Kızlarım, yaşamsal ya da sanatsal anlamda boşluğa düştüğümü hissettiğim zamanlarda adeta en yakın arkadaşım, sırdaşım durumundalar. Öte yandan sanat kuramcı Dolunay May sanat projelerimin yönetim ve idaresini bir süredir üstlenmiş durumda. Kendisinin küratöryel ve sanat yönetim deneyimlerinden olduğu kadar, sanat kuramsal bilgi ve düşüncelerinden istifade etmek benim için çok önemli. Görsel sanatçı ve sanat profesörü olmama karşın sanat pratiğine yönelik karşılıklı fikir alışverişinde bulunabileceğiniz birinin sürekli yanınızda bulunması, objektif ve dışarıdan bir göz olabilmesi son derece kıymetli. Ama tüm bunlara karşın eserlerimi izleyenlerin bakışlarında, gözlerinde yaratmaya çalıştığım dünyalara doğru yolcuğa çıktıklarını görebilmek, buna şahit olabilmek belki de en etkili motivasyonumdur.

Hem akademik hem de sanat kariyerlerinizi bir arada yürütmek zor olmuyor mu?

Akademik kariyerime bir süre ara verdim. Akademisyenlikle sanat kariyerini bir arada sürdürmek oldukça zorlayıcı olsa da, öğretim misyonunuz gereği bilgi ve becerilerinizi sürekli güncel ve verimli tutmak zorunda olmanızın avantajları da var. Ama sanat kariyerimin bu aşamasında uzun süredir gerçekleştirmeyi arzu ettiğim kimi proje ve çalışmalara çok daha fazla zaman ayırabilmek istiyorum. Yoğun emek ve konsantrasyon gerektiren bazı teknik ve yöntemleri hayata geçirebilmek için akademisyenliğe ara vermem şart haline gelmişti. Bu günlerde neredeyse tüm zamanımı atölyemde çalışarak geçiriyor oluşum nedeniyle önümüzdeki dönemden itibaren izleyenlerin farklı tekniklerdeki Gülten İmamoğlu eserleriyle karşılaşacaklarını şimdiden söyleyebilirim.

Bol ödüllü bir profesyonelsiniz. Ödüllerle takdir edilmek, profesyonel ve sanatsal yönünüzü ne ölçüde destekliyor?

Ödüller almak özellikle sanat kariyerimin erken dönemlerinde oldukça önemli ve motive edici bir unsur olmuştur. Eserlerinizin, çalışmalarınızın kimi otoriteler ve kurumlar tarafından anlaşılmış olması, takdir görmesi bir sanatçı için son derece önemli. Ama ilerleyen süreçte asıl ödülün sanatınızla toplum tarafından benimsenmenin, eserlerinizin, projelerinizin sanatseverler tarafından düzenli olarak takip edilmesi olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. İnsana temas edebilmek, onun ruh ve duygu dünyasında bir düşünce oluşturabilmek en başta gelen mutluluk ve motivasyon kaynağı. Öte yandan eserlerinizi sergi salonları dışında insanların yaşam ve çalışma alanlarında görmek, onlara yaşamlarının başköşesinde yer verdiklerine şahit olmak tarif edilemeyecek bir deneyim halini alıyor.

Soyut eserler üretiyorsunuz. Kendinizi tanılamanızı rica etsek, nasıl bir ressam olduğunuzu anlatırdınız?

Milyarlarca yıldır var olan bu gezegende yaşam ve canlılığın var olduğu süre çok küçük bir zaman dilimi aslında. Dolayısıyla kimi yasalar üzerine oluşturduğumuz varoluşların ne kadarının gerçek ve değişmez olduğunu söylemek pek mümkün görünmüyor. Emin olabileceğimiz tek şey ise değişimin kendisi. Eserlerimde dünyanın, yaşamın ne olduğuna yönelik önermeler oluşturmayı amaçlıyorum. İzleyenleri, görünürleştirmeye çalıştığım alternatif dünyalarda yolculuklara çıkarmaya çalışıyorum. Elbette bu yolculuklarda her seferinde ben de kendimde yeni şeyler keşfediyor, değişim ve dönüşümlerimi duyumsuyorum. Sanatın da bir yanıyla böylesi deneyimlere imkan yaratmak, her şeyin bir değişim içinde olduğu bu dünyada görünen gerçekliğin ardındaki olası gerçekliklerin görünür hale getirilmesi olduğuna inanıyorum. İzleyenlerin eserlerimi deneyimlerken yaşamın kendisine olduğu kadar kendilerindeki değişim ve dönüşümlere de tanık olmalarını arzuluyorum. Eserlerimi izleyenlerde böylesi tepkilerin ortaya çıktığını gördüğümde sanatımı doğru biçimde yapmış olmanın huzurunu yaşıyorum.

Soyut çalışan sanatçıların renklerle olan ilişkileri herkesten farklıdır. Sizin renklere olan ilginiz ne zaman başladı? Onlarla iletişim kurmaya başlamanız, ne zamana denk geliyor?

Çocukluğumdan beri tüm biçimler, renkler fazlasıyla ilgimi çekmiştir. Özellikle rengin bilimsel olarak ne olduğunu öğrenmeye başlamamla birlikte biçim ve renkleri yeniden oluşturma süreçlerim çok daha farklı ve derin anlamlar kazanmaya başladı. Baktığımız şeylerin kendisinde olan bir özellik değil de renk diye tanımladığımız şeyin atom altı parçacıkların frekans ve dalga boyuna bağlı hareketleri olduğunu düşündüğünüzde aslında sandığımızdan çok daha soyut bir dünyada yaşadığımızı duyumsamış oluruz. Aslında insanoğlu olarak yaşamak için kimi maddi gerçekleri kabul etmek zorunda olsak da özellikle renklerle kendini ifade eden sanat biçimi, yaşadığımız dünyayı derinlemesine anlamak ve anlamlandırmak için neredeyse şart durumundadır. Bu nedenle renkler benim için sadece bir teknik ögeden öte sanatıma ve dünyaya bakışımın temelini oluşturur.

Eserlerinizi şiirlerle eşleştirmeyi seviyorsunuz. Bu güzel düşünceniz hala devam ediyor mu? Ne rehber oluyor eserlerinize?

Sanırım sanat yapabilen bir ruhun diğerlerine göre çok daha fazla ve derinlikli biçimde kendini ve yaşadığı dünyayı ifade etmeye ihtiyaç ve çabası oluyor. Ömrünüz boyunca yaşadıklarınız, deneyimleriniz ve anılarınız kimi kelimelere çok daha fazla duygu ve anlam yüklemenize neden oluyor. Aklınızda beliren, bir yerde gördüğünüz veya okuduğunuz bir kelime sizi engin duygu ve coşku denizlerine bırakabiliyor. Yaşadığınız döneme, çevreye ve psikolojinize göre bu kelime ya da seslerin anlamları, şiddetleri farklılık gösteriyor. Kimi resimlerimi yaparken yaşadığım duygu yoğunluğu ve coşku, fırça hareketlerimin yetişemeyeceği bir şiddete ulaşarak kelimeler halinde dudaktan süzülmesini kaçınılmaz kılıyor. Kimi zaman bir cümle, tek bir kelime onlarca resmin yapımını ateşleyen temel dinamik haline geliveriyor.

Sanatın insanlara iyi geldiğine inanıyor musunuz? Hem yapan hem de izleyenler açısından değerlendirebilir misiniz?

Sanat benim için insan ile eş anlamlıdır. Doğadaki diğer tüm canlılardan bizi farklı kılan bilincimizden öte bilincimiz sayesinde inşa edebildiğimiz anlamlardır. Dolayısıyla diğer tüm canlılar yaşar, ama sadece insan bu dünyayı kendisi için yaşanmaya değer kılar. Özellikle günümüzde iyiden iyiye karmaşıklaşmış, kargaşalı hale gelmiş günlük alışkanlıklarımız biz insanlar için yaşamı değerli kılan kimi temel ilkenin çoğu zaman unutulmasına neden oluyor. Bunları unutmamamız, unutmaya başladığımızda yeniden hatırlamamız için sanat var. Sanatın belki de en temel fonksiyonu budur ve bu anlamıyla insan için iyidir. Ama tüm bunların hatırlanması için kimi zaman insanın titreyerek kendine gelmesi, belki de bir şok yaşaması da gerekebilir. Dolayısıyla sanatın insana iyi gelmesi her sanat eserinin dingin ve huzur verici olması gerektiği anlamına gelmeyecektir.

Eski bir röportajınızda sanatınızı farklı medyumlara genişletme isteklerinizden, dijital sanata olan yaklaşımınızdan bahsetmiştiniz. Var mı heykel yapma veya eserlerinizi dijital ortama taşıma planlarınız?

Renkler ve soyutlamalar aracılığıyla izleyenleri farklı dünyalara yolculuğa çıkarmayı amaçlayan çalışmalarımı bir süredir üçüncü boyuta taşıyorum. Böylece izleyenler sadece duygu ve hisleriyle değil fiziksel olarak da bu dünyaya adım atarak kurduğum dünyayı deneyimleyebilecekler. Üç boyutlu kimi yerleştirmelerime ışık ve ses etkileri de ekleyerek bir anlamda dijital teknikleri fiziksel unsurlarla biraya getiren çalışmalarımı önümüzdeki dönemde sergilemeye başlayacağım.

Yurt dışında pek çok galeriyle çalışıyorsunuz, özel kalıcı koleksiyonlarda yer alıyorsunuz. Bunlardan birkaç örnek verebilir misiniz?

Son dönemde yurtdışı ve yurtiçi sanat kurumlarıyla temsiliyet anlamında işbirliği yapmıyorum. Bir süredir kurumlarla projeye özel ve geçici işbirliği yapmak üzerine karar aldım. Kariyerimin bu aşamasında kimi kısıtlama ve zorunluluklar olmadan çok daha özgür ve yoğun biçimde eserlerime odaklanmak istiyorum. Sanat kariyerimin erken dönemlerinden itibaren kurum ve özel sanat koleksiyonlarında eserlerim yer alıyor. Eserlerimi çocuklarım gibi görsem de onların farklı yaşam alanlarında kendilerine özgü biçimde hayatlara, insana dokunmalarından memnun oluyor ve yeniden gördüğümde oldukça duygulanıyorum.

Sanat dışında nelerle ilgilenirsiniz? Özel hobileriniz, koleksiyonlarınız var mıdır?

Günün çoğu saatleri atölyemde çalışmalarımla geçiyor. Her gün zaman buldukça spor yapmaya çalışıyorum. En yoğun olduğum günde bile uzun yürüyüşlerimi aksatmamaya çalışıyorum. Ama görsel sanatçılar aynı zamanda bedenleriyle çalışan kişiler olduğu için her gün atölyenizde üretiyorsanız zihniniz ve vücudunuz zaten zinde kalıyor. Kendi eserlerim dışında bir süredir toplamaya başladığım resim ve heykellerden oluşan bir sanat koleksiyonum var. Bana iyi gelen, anlamlı bulduğum sanat eserlerini edinerek koleksiyonuma dahil etmeye devam ediyorum. Benim eserlerimle birlikte oluşturduğum sanat koleksiyonunu günü geldiğinde çocuklarıma bırakabilmenin hayalini kuruyorum.

Sizin için en önemli başarınız neydi?

Sanat kariyerimin özellikle bu dönemlerinde ardımda bıraktığım yıllara durup şöyle bir baktığımda annelik konusunda hiç de fena bir iş çıkarmadığımı düşünüyorum. Şükür ki çocuklarım bilinçli, saygılı ve iyi eğitimli bireyler olarak yetiştiler. Yaşarken pek o kadar fark etmiyorsunuz ama sanat yapmak, akademisyenlik ve aynı anda iki çocuk yetiştirmek gerçekten çok kolay değilmiş. Bir konuda en iyisini yaptım demek elbette fazla cüretkar bir ifade olacaktır ama annelik, sanat ve eğitimcilik konusunda en azından elimden gelenin en iyisini yaptığımı düşünüyor ve bundan gurur duyuyorum.

Yakınlarda lanse edeceğiniz bir projeniz, sergi planınız var mı?

Önümüzdeki aylarda Bodrum Belediyesi sergi salonları, Mausolos Artemisia Galerisi ve Ali Hakan Aykan Kültür ve Sanat Merkezi’nde sergilerim olacak. Son dönemde üzerinde çalıştığım üç boyutlu ve enstalasyon eserlerin de ilk defa yer alacağı kişisel sergimi önümüzdeki sonbaharda Kalyon Kültür ev sahipliğinde sergileyeceğim. Önümüzdeki dönem proje ve sergilerde izleyenler farklı malzemelerin kullanıldığı Gülten İmamoğlu eserlerine ilk defa tanıklık edecekler.

2023 planınız nedir? Bu yıl, istediğiniz şekilde ilerliyor mu?

Bu yıl ülkece maalesef eşine rastlanmayacak büyüklükte bir deprem felaketi yaşadık. Bu felaket hepimizin kalbinde, ruhunda derin yaralar açtı. Bu felaketin yaşanmasıyla birlikte en etkili ve güçlü olabileceğim alan olarak öncelikle sanatımla ve diğer maddi ve manevi destek ve katkılarımla bölgedeki depremzedelerin yanında olmaya çalıştım. Sanata, en azından sergileme anlamında ara verdim, ama hem depremzedelere katkıda bulunabilmek hem kendimi de rehabilite etmek adına eser üretmeye devam ettim. İnsan için yaşamak, sadece nefes alıp vermekten çok daha fazlasıdır, yaşamak için iyi bir neden gereklidir. Yaşamı anlamlı kılan sanat, her türlü krize ve felakete rağmen devam etmelidir. Deprem gündeminden bağımsız olarak, kız çocuklarının eğitimine katkıda bulunan vakıflar ile engelli bireylerin yaşamlarına destek olan kurum ve derneklerle bir süredir işbirliği yapıyorum.