Pomellato CEO’su Sabina Belli
Ünlü İtalyan mücevher markasının CEO’su Sabina Belli, İstanbul ziyaretinde Pomellato’nun yeni koleksiyonları ve kadınlar için başlattıkları kampanyalarıyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Pomellato for Women projesini 2017’de başlattınız. Bu projenin hikayesi nedir? Çağımızda kadınları desteklemenin neden önemli olduğunu düşünüyorsunuz?
Pomellato, 1967’de Milano’da doğru. Önemli kültürel ve sosyal devrimlerin başladığı, kadınların hakları için sokaklara döküldüğü, feminizm ve eşitlik adına seslerini yükselttikleri bir dönemdi. Pomellato da o zamana tanıklık ediyordu çünkü markanın kurucusu Pino Rabolini’nin yaratıcı vizyonu, yeni doğan bu feminenlikle eşdeğer ve ona iltifat eden bir koleksiyon tasarlamaktı. Pomellato’nun DNA’sı üzerinde çalışmaya başladığımızda, 1967’de ilk kurulduğunda yaşanan sorunların ne yazık ki günümüzde de devam ettiğini gördük. Benim jenerasyonumdan biri, şimdiye kadar her şeyin değişmiş olacağını düşünürdü ama maalesef ki işler böyle gelişmedi. Ayrıca, kadınlar için çoğu şeyin hala endişe verici olduğunu gördük. Örneğin, iş yerinde eşitlik. Bu, bir kadın CEO olarak benim için de çok önemli çünkü dünyadaki CEO’ların sadece %5’i kadın ve bu gülünç bir yüzde. Çok sayıda kadın, en basit eğitime bile erişemiyor. Kadınlar, aile içi şiddet görüyor, finansal özgürlükleri yok. Kadınları destekleyen pek çok kuruluş, bize kadınların karşılaştığı en büyük sorunlardan birinin, paraları olmadığı için içlerinde bulundukları kötü durum ve ortamlardan çıkamadıkları olduğunu söylüyor. Tüm bu konular, bizim için büyük önem taşıyor. Özellikle de lüks dünyasında markaların ürün üretmek dışında daha önemli görevleri var çağımızda. Bilinirliğimiz medya, reklamlar, sosyal medya kanallarıyla çok yüksek olduğu için bu şansı kadınlara direkt olarak ulaşmak ve Pomellato’nun onları düşündüğünü göstermek istedik. Uluslararası Kadınlar Günü’nde, dünyanın dört bir yanında pek çok girişim başlattık. Bize verilen fırsatları, kadınların yanında olduğumuzu göstermek için kullanıyoruz.
Pomellato’nun kadınlardan aldığı desteği, kadınlara geri verdiğini söyleyebilir miyiz?
Evet, kesinlikle. Pomellato’yu yıllarca destekleyen kadınların kendilerini ait hissettikleri bir topluluk var. 50 yıl önceki kadın müşterilerimizin, şimdilerde 30’larında olan, kendileri de anne olmuş kızlarının da müşterimiz olduğunu görüyoruz. Biz de daha yaşlı jenerasyon olarak onlara “başladığınızda biz buradaydık ve ilerde de sizinle olacağız” mesajını veriyoruz. Yeni, çok genç olan jenerasyona yarının daha farklı, daha toleranslı, daha özgür olacağını söylüyoruz. Ayrıca onlara kendilerine güvenmeleri, inanmaları, bir şey yapmak istemediklerinde “hayır” diyebilecekleri güvenini veriyoruz. Kendilerine fırsat sunulduğunda rahatlıkla “evet” demelerini istiyoruz.
Bu proje dahilinde bir de Pomellato Kız Kardeşlik İnisiyatifi kampanyanız var. Ve bir kez daha kampanya elçisi olarak ünlü blogger ve iş insanı Chiara Ferragni’yle çalışıyorsunuz. Ferragni için “bir başarı öyküsü” diyebiliriz. Onu seçme sebebiniz neydi?
Pomellato olarak kadınların dikkate değer, diğer kadınlara ilham veren bireyler olarak lanse edilmek istediklerini düşünüyoruz. Artık kampanyalarda modelleri veya güzel yüzlü kadınları o kadar da sık görmüyoruz. Kadnların çoğu, “sırf feminenlik sembolü diye neden kendimi bir model ile veya bir film yıldızıyla bağdaştırayım ki?” diye soruyorlar. Bizim kadınlarımız olağanüstü, ilham verici kadınlardan güç alıyor. Pomellato kampanyalarındaki en ilgi çeken kadınlarımızdan biri Jane Fonda; 82 yaşında ve hala en büyük saygıyı o görüyor. Çok farklı bir yüzü olan, çok deneyimli olan ve tamamen kendi olmayı başaran bir kadın o. Tıpkı bundan 30-40 yıl önce olduğu gibi, şimdi de kendini en iyi şekilde ifade etmeyi başarıyor. Pomellato kadınlarının otantikliği, benzersizliği, hayatta yaptıkları seçimler, özgür ruhlu olmaları bizi ilgilendiriyor.
Chiara Ferragni de bize göre dünyadaki tüm kızlara sunulan inanılmaz fırsatları simgeliyor. Diyor ki; “eğer ben başardıysam, sen de başarabilirsin.” Çünkü Chiara sıradan bir kızdı, İtalya’nın küçük bir bölgesinden geliyordu, sıradan bir ailesi vardı. Şimdi ise bir iş insanı, anne, eş ve güzel bir kadın, ayrıca zengin de. Ama tüm bunlara rağmen her zaman “gerçek” kalmayı başarıyor. Kendisi için önemli olan bir şeyi dünyayla paylaştığında mutlu oluyor. Hiçbir filtresi yok, hem en iyi hem de en kötü zamanlarını göstermekten çekinmiyor. Takipçilerini, kendi deyişiyle ailesi, arkadaşları olarak görüyor. Bir insan olarak, çok etkileyici bir kadın. Milyonlarca takipçisi olmasına rağmen, çevrimiçi zorbalara karşı çok dayanıklı durabiliyor.
Pomellato dendiğinde, akla renkler geliyor. Büyük mücevher markalarının çok azı değerli renkli taşları, Pomellato kadar ağırlıklı olarak kullanıyor koleksiyonlarında. Sizce renkler, Pomellato için ne ifade ediyor?
Bulunduğunuz yeri hazmedebilmek ve izleyeceğiniz yolu çizebilmek için, nereden geldiğinizi unutmamanız gerekiyor. Pomellato, İtalya’nın ve dünyanın moda, endüstriyel tasarım, çağdaş sanat ve fotoğraf gibi konseptler açısından gelişmeye başladığı yıllarda kuruldu. Pop art ve op art sanatlarının, Andy Warhol gibi sanatçıların zamanında… İtalya da tasarımcılara ilham veren renklerle dolu bir ülke. Sanırım marka da şans eseri tüm bu elementlerden ilham aldı kuruluşunda. Ama diğerleriyle aramızda bir fark var: Pomellato, en başından beri tüm ilgisini geleneksel safir, yakut gibi klasik renkli değerli taşlara değil, daha özel ve tasarımcılarımızın ilgisini çeken diğer renkli taşlara, minerallere verdi. Ametist, topaz, sitrin, kuvars gibi taşlara baktığınızda çok fazla farklı tonları olduğunu görürsünüz. Ve bu da size yaratıcı olmak için çok geniş bir palet sunuyor. Örneğin, Nudo yüzüklerimizde tek bir rengin pek çok farklı tonu var; bunları bir araya getirip özgürce takabiliyorsunuz. Kontrast renkleri bir arada kullanabiliyorsunuz. Bu olasılıklar kreatif direktörlerimizi çok heyecanlandırıyor.
Pazarın taşlara verdiği değerden ziyade, mücevherlerle kurulan duygusal bağı daha fazla önemsiyoruz. Gün sonunda, fiyatları kim belirliyor? Bir elmasın, bir safirden daha pahalı olması gerektiği fikri kime ait? Bazı taşlar o kadar abartılmıştı ki, birileri bir yerde sınır çekmek gerektiğini düşünmüş olabilir. Sonuçta, bir plajda bir parça cam bulsanız, kolye yapsanız, onun değeri başka hiçbir şeyle değiştirilemez.
Her zaman, mücevher sektöründe yeterince kadın olmadığını düşünmüşümdür. Mücevherlerin asıl tüketicileri kadınlar, ama arka plana baktığınızda, kadından çok erkek çalışan görüyoruz. Bir kadın CEO olarak, sektöre ne kattığınızı düşünüyorsunuz?
Parmak bastığınız bu nokta tüm sektörler için geçerli. Basit verilere baktığınızda, daha önce de belirttiğim gibi dünyadaki CEO’ların sadece %5’inin kadın olduğunu görüyorsunuz. Doğru niteliklere sahip olup, o noktaya yerleşmesi gereken pek çok kadın var ama bir sebepten dolayı bunu gerçekleştiremiyorlar. Bence problem görünenden çok daha büyük. Yüksek bir mevkide olmak için şimdilerde yaklaşık 20 yıllık bir kariyere sahip olmanız gerekiyor. Bu da yaşınızın 40-50 civarında olması anlamına geliyor. Bu yaşlardaki insanlara baktığınızda, aslında bulundukları sektörlerin eskiden kadınlara pek görev vermediğini de görebiliyorsunuz. Kadınları genellikle pazarlama, insan kaynakları gibi mevkilerde görüyorduk ve birikimleri, yönetici koltuğuna oturmaları için yeterli olmuyordu. Bir başka açıdan bakacak olursak; erkekler kadınların bazı işleri yapmak için yeteri kadar kalifiye olmadığını düşünüyor. Çünkü hayatın gerçeği şu ki, erkekler kadınları bir otorite figürü olarak görüyor. Muhtemelen kadınlar onlara annelerini hatırlatıyor ve hiç kimse annesi tarafından yönetilmek istemez.
Mücevher sektörüne baktığımızda, diğerleriyle arasında pek fark olduğunu düşünmüyorum. Evet, son zamanlarda bazı şirketlerin başında kadınlar olduğunu görüyoruz. Ben kendi patronumla konuştuğumda, “bu pozisyon için en uygun kişiyi seçtiğini” söylüyor; “ve bu kişi bir kadındı.” Dünyanın pek çok kesiminde kadınlar “ürünlere” erkeklerden daha yakın duruyor. Örneğin, ben bir kadın olarak, ürünlere kendimi daha yakın görüyorum; çünkü onları kullanan benim, son tüketici benim. Yine de erkeklerin de mücevhere farklı yaklaşımlar sunduğuna inanıyorum. Kreatif Direktörümüz Vincenzo Castaldo bir erkek ve kadınlar için tüm bu güzel ürünleri o tasarlıyor.
2019 için pek çok yeni koleksiyon hazırladınız. Aralarında favorileriniz var mı?
Biliyorsunuz, her zaman iki beynim arasında bir denge kurmak zorundayım. Ticari bir favorim olması gerekiyor çünkü marka değerini yükseltmek için çalışıyorum. Bu sebeple hem para getiren favorilerim hem de kişisel olarak bağlandığım parçalar var. Eğer estetik açıdan bakarsak, Iconica serisini çok beğeniyorum. Pomellato’yu temsil eden, minimal, duygusal yuvarlak hatlı parçalarla dolu, kusursuz bir koleksiyon. Ayrıca Nudo’nun başarısı da beni sevindiriyor. Nudo taşlarını kullanarak, ikonik yüzük tasarımımızı kolyeye çevirdik bu sezon.