Oğuzhan Süral ile Kahve Molası
Hastane dışı tüm sağlık alanlarında (iş sağlığı ve güvenliği) faaliyet gösteren Wellpoint İcra Kurulu Üyesi Oğuzhan Süral, Tip 1 diyabetli ve aynı zamanda çölyak. Ancak o, “hastalık” kelimesini hayatından çıkardığından bu yana yaşamını değiştirmiş nadir insanlardan. Her şeyden önce diyabeti yaşam tarzı olarak benimsemiş biri. Ve tam da bu yüzden belli bir gusto sahibi. Kendisiyle Fairmont Quasar Istanbul’da bir araya geliş nedenimiz de bu. Süral ile bu kez, puro ve viski grubundan gastronomiye, yatlardan saatlere, sanata olan tutkusuna dek farklı alanlarda konuştuk.
“Gerçek lüks” tanımınız nedir, öğrenebilir miyiz?
Urla’ya dönüp, kocaman camları olan bir evde çim kokusuyla uyanmak. Sebzelerini bahçeden topladığım bir kahvaltı, öğleden sonra atv’ye binmek. Gün batımını teknede geçirip, akşam dostlarla sohbet etmek. Kızlarımla keyifli sohbetler yapmak ve haftada üç gün üniversitede derse girmek, ayrıca ayda bir başka bir ülkede seminer vermek ve orayı gezmek.
Sık seyahat eder misiniz?
Evet, iş seyahatlerime mutlaka sosyal programda koymaya çalışıyorum. Gittiğim yerin en iyi yerel restoranına gitmeye çalışırım. Puro içtiğim için ve yasaklar gittikçe arttığından asistanım bir hayli zaman harcıyor araştırmaya. Sırf hobilerim için ettiğim seyahatler de var, Küba gibi. Afficianado adlı grubumuzla belli dönemlerde orada puro buluşmaları düzenliyoruz hatta birisi abarttı artık orada yaşıyor.
Yatlara ilginiz var mı?
Kendim sahip olana kadar düzenli olarak kiralardım. Daha sonra bir Antares 8 satın aldım, ama sattım. Hedefim Antares 30 almak.
Profesyonel hayatınızı besleyen özel bir hobiniz var mı?
Belli aralıklarda düzenli olarak toplandığımız bir puro grubumuz var. Bu grupta dünyanın birçok yerinden farklı kariyerlerde kişiler var. Londra İtfaiye Müdürü, Hollanda Ticaret Bakanı, CEO’lar, Adana’dan güçlü bir çiftçi gibi… Dünyadaki ekonomik durum, ülkelerin siyaseti, sektörel bakışlar gibi konularda uzun uzadıya sohbet ediyoruz.
Kendinize örnek aldığınız; “gurum” dediğiniz bir isim var mı?
Öyle tek bir insan yok. Ama birkaç insanı birleştirip bir guru yarattığım doğrudur. Biyografi kitaplarına ve belgesellerine çok meraklıyım. Topluma iyi örnek olmuşların da kötü örnek olmuşların da hikâyelerini büyük ilgiyle okudum. Örneğin, Hitler’in Kavgam kitabını okuduğumu gören bir arkadaşım beni çok eleştirmişti. Ama oradan da bir sürü ders çıkarabiliyorsunuz. Eski Mossad başkanının profesyonel kariyeri de çok etkileyiciydi. Eski patronum Mehmet Ali Aydınlar’ın da kafamdaki gurumda yeri vardır. Bir kitap yazacağım yakında, bu sorunuzun cevabı tüm ayrıntıları ile orada olacak.
Otomobil kullanmak mı, yoksa arka koltuk keyfi mi?
Çok genç yaştan beri otomobil kullanıyorum ve ciddi düşkünlüğüm de var. Kaç otomobilim oldu hatırlamıyorum çünkü çok değiştirdim. En uzun kullandığım otomobil, üç sene ile Mercedes E350. Kendim kullanmak her zaman büyük zevk ama İstanbul trafiği nedeniyle son yedi yıldır şoför kullanıyorum.
Klasik mi çağdaş sanat mı?
Bunu ikiye bölebiliriz: Müzikte klasik; görsel sanatlarda çağdaş sanatları seviyorum. Hatta 17 Mart’ta Viyana’da Verdi’nin 17. operası Rigoletto’ya gidecektim, Koronavirüs her şeyde olduğu gibi buna da engel oldu. Klasik müzik koleksiyonum oldukça geniş. Daha çok akşamları ve ofiste yalnızken dinlemeyi seviyorum. Spotify’da en çok Ludovico Einaudi favorim. Görsel sanatlarda ise Takashi Murakami en büyük favorim.