Mutlaka Görülmesi Gereken 5 Yer

NAPA VADİSİ

Napa Vadisi’ni “şanslı” diye nitelendirmek kulağa ilginç gelebilir. Zira, kontrol edilemeyen bir yangın, Kuzey Kaliforniya’da 80 bin hektardan fazla alanı harap edip, binlerce eve ve düzinelerce yaşama mal olduğunda bu saygı değer üzüm bağları diyarının talihi tepetaklak oldu. Ama sonunda alevler söndürülüp duman temizlendiğinde vadi zemini sanki ilahi bir el değmişçesine hiç bozulmamış durumdaydı. Kavrulmuş yamaçlara ve yanmış ağaçlara rağmen üzüm bağlarının doğal güzelliği ve büyüleyici resort’larıyla Napa, inanılmaz bir şekilde her zamanki kadar pitoresk görünüyor.

 

 

Şans bir tarafa Napa Vadisi zorlukların altından dirayetle kalkan sadık sakinlerine ve yangına müdahale eden ilk ekiplerin azimli çabalarına çok şey borçlu. Şef Thomas Keller’dan tasarımcı Ken Fulk’a dek birçok halk önderi ve bağ sahibi yangından zarar gören insanları ve yerleri desteklemek amacıyla bir araya geldi. Şimdilerde bu meşhur vadi dünyaya bir mesaj veriyor: Geri döndük ve burayı ziyaret etmeniz için artık bir dolu yeni nedeniniz var.

 

Napa Vadisi’nin yeni otelleri arasında 68 odalı Las Alcobas Napa Valley de var.

 

Restoran cephesinde vadide en çok bahsi geçen ismin Oslo merkezli Snøhetta tarafından yakın zamanda gösterişli bir restorasyondan geçirilen üç Michelin yıldızlı restoranı French Laundry ile Thomas Keller olması pek şaşırtıcı değil. Ancak burada, Christopher Kostow’un şık gündelik restoranı Charter Oak’tan Chris Cosentino’nun rafine Acacia House’una kadar ilgi görmeyi hak eden birçok yeni mekan da var. Vadide bağcılık konusunda kendini kanıtlanmış saygın ailelerinden Harlan’ın tadım seansları düzenlediği ilk girişimi zarif Promontory de çıtanın yükselmesine katkıda bulunuyor.

 

Four Seasons Resort and Private Residences Napa Valley

 

Öte yandan bu listeye bol miktarda otel de ekleniyor. Las Alcobas Napa Valley, Luxury Collection Hotel meşe panelli 68 geniş odası ve suit’iyle (her biri özel teraslarla donatılmış) vadinin en parlak yeni mekanı. Yountville’in Vintage House’u Fransız kır evi havasını bungalow tarzındaki 80 odasına taşıyan restorasyon çalışmasının ardından ışıl ışıl parlıyor. Four Seasons Resort and Private Residences Napa Valley’nin Calistoga’daki Silverado Yolu’nda üzüm bağları arasında inşa ettirdiği 20 konutun hizmete girmesiyle kayda değer açılışlar bu yıl da devam edecek.

 


BUENOS AIRES

Yoldan çekil Miami; artık Amerikan sanat dünyasının yeni bir sevgilisi var. Buenos Aires, bu yıl dünyanın en büyük sanat fuarlarının arkasındaki devlerin Arjantin’in başkentindeki yerel sanat camiasını spot ışıklarının altına taşıyan yeni küresel girişimi Art Basel Cities’e ilk kez ev sahipliği yaparak kültürel zenginliğini dosta düşmana kanıtlıyor.

 

 

Uzun yıllar sürecek olan bu ortaklığın ilk adımları 2018 boyunca çeşitli etkinlikleri ve atölyeleri ağırlayan Retiro semtinde, sanat galerileri ve kafelerin arasında konuşlanan Art Basel Cities House’un 2017’nin Kasım ayında açılmasıyla atıldı. Art Basel Cities’in New York’taki High Line’dan küratör Cecilia Alemani yönetiminde bir hafta sürecek bir program düzenlediği Eylül ayı çok başarılı geçti. Program, Buenos Aires’teki 80’den fazla galerinin yanı sıra La Boca ve Barracas gibi yeni gelişen sanat ve tasarım semtlerini de ön plana çıkardı. Sanat etkinliklerine şehre dağılan birçok proje eşlik ediyor; aralarında en büyüğü Buenos Aires’i Güney Amerika’nın önde gelen seyahat merkezi haline getirmeyi hedefleyen 200 milyon dolarlık liman imarı projesi. Limanın hemen yanı başındaki Puerto Madero, şehrin grande dame’ı Alvear Palace’ın sahiplerinin yeni oteli Alvear Icon ile seçkinliğine seçkinlik katıyor. Barrio Norte’de ise bu yaz iki 18. yüzyıl yapısı arasında açılacak olan 113 odalı MGallery by Sofitel, Buenos Aires’in gelenekselle moderni harmanlayan çarpıcı karışımını gözler önüne seriyor.

 


 

LUCERNE GÖLÜ

İsviçre’deki Lucerne Gölü için için kaynıyor. Yapımı dokuz yıl süren ve 500 milyon doları aşkın bir fiyata mâl olan Bürgenstock Resort –bir zamanlar Sophia Loren ve Audrey Hepburn gibi isimleri baştan çıkaran İsviçre’nin tarihi oteli– Avrupa’da eşi benzeri görülmemiş devasa bir göl kıyısı kompleksi olarak yeniden doğuyor. 60 hektarlık bir alanda dört otel, 12 restoran ve bar, dokuz delikli golf sahası, özel rezidanslar ve modern bir sağlık merkezini kapsayan projenin tamamı bu ilkbaharda büyük bir açılışla hizmete girecek.

 

Bürgenstock Hotel

 

Bürgenstock’ta seçenekler arasında geçmişi 19. yüzyıla uzanan ve restore edilip yenilenerek eski görkemine kavuşan Palace Hotel; Arana mermerleri ve Amerikan ceviziyle dekore edilmiş 102 modern odası ve süitiyle Bürgenstock Hotel; koruyucu sağlıktan operasyon sonrası dinlenme dönemine dek neredeyse aklınıza gelebilecek her türlü hizmeti sunan programlarıyla İsviçre’nin en kapsamlı medikal spa’larını barındıran Waldhotel var. Bürgenstock’taki birinci sınıf tenis kortları, curling sahası, yedi helikopter pisti, özel bir açık hava yüzme havuzu, 70 kilometrelik yürüyüş ve bisiklet parkuru ise aktivite meraklılarını bekliyor.

 


 

ST. BARTS

2017’de St. Barts’ta art arda açılan yeni oteller Eden Rock ve Isle de France gibi köklü favorilerle tatlı bir rekabete girişmişti. St. Barth Gurme Festivali tüm yıldız şeflerin Paris’ten Eric Frechon yönetiminde bir araya geleceği etkileyici bir yıla hazırlanıyordu. Guy Martin’in Aux Amis’i ve Shellona’nın Saint-Tropez şubesi adanın restoran sahnesine yeni bir soluk getirmek üzereydi. Ardından Irma patladı. Kategori 5 düzeyindeki kasırga geçen eylülde Karayipler’in bu Fransız adasında toprak kaymalarına yol açarak en sevilen mekanları ve otelleri harabeye çevirdi.

 

 

Öte yandan St. Barts, 2018’e büyük umutlarla girdi. Çoğu mağaza ve restoranın işletmeye açılması ve en gözde villaların halihazırda rezervasyon almaya başlamasıyla adanın fiyakalı denizcilik organizasyonları da –Marttaki Bucket Regatta ve Nisandaki Les Voiles de Saint Barth dahil– planlandığı gibi yapıldı. Adanın yenileri Villa Marie Saint-Barth ve Hotel Christoper St.Barth her iki organizasyon için kapılarını tam zamanında yeniden açtı.

 

St. Barts’ın kasırganın ardından toparlanma süreci yeni otellerden Hotel Le Toiny gibi köklü resort’ların restorasyonuna kadar hayli gösterişli geçiyor.

 

Ancak en önemli açılışlar sene sonunda gerçekleşecek: Hem sekiz yeni villayla (her birinin özel havuzu var) donatılan Hotel Le Toiny hem de bünyesinde barındırdığı Fransa’nın Le Fouquet restoranının şubesi ve Biologique Recherche spa’sıyla hayli merakla beklenen Hôtel Barrière Le Carl Gustaf 2018’in sonunda açılacak. Zaten St. Barts’ta her açılış büyük bir şenlik demek.

 


 

ANTARKTİKA

Drake Boğazı’ndan korkmayın. Güney Amerika’nın güney ucuyla Antarktika arasında uzanan kötü şöhretli boğaz efsanevi olduğu kadar değişkendir de –bir gün azgın, diğer gün cam kadar pürüzsüz– ama Antarktika’yı görmek isteyenler için başka çare yok. Ancak bu yıl yolcuları Drake’ten geçiren yeni gemiler öyle stil sahibi ki, dalgalarla biraz boğuşmayı dert etmeyeceksiniz.

 

 

200 yolcu kapasiteli Scenic Eclipse iki helikopteri, yedi kişilik denizaltısı ve kutup keşiflerine özel tasarlanmış 12 Zodiac botunun yanı sıra spa, kapalı yüzme havuzu ve butler servisi gibi konfor unsurlarıyla Antarktika macerasını yeni zirvelere ve derinliklere taşıyor. Öte yandan Silversea’nın yeni gemisi Silver Cloud Expedition bire bir olan mürettebat/yolcu oranı ve Relais & Châteaux restoranıyla denizleri epeyce dalgalandırıyor. Bu yıl kuzeyde parlayan diğer yıldızlar arasında Fransız seyahat gemisi acentesi Potant’ın yolculara gemileri çevreleyen suların manzaralarını sunacak sualtı lounge alanları barındıran iki keşif gemisi Le Champlain ve Le Laperouse da var.

 

Antarktika’ya denizden ve gökyüzünden ulaşmanızı sağlayan seçenekler arasında Silversea’nin yeni Silver Cloud Expedition gemisi de var.

 

Bir çift yeni özel jet yolculuğu ise Drake Boğazı’na uğramak istemeyenleri gökyüzünden yedinci kıtaya ulaştıracak. Naya Traveler’ın sekiz günlük seyahat programı Güney Kutbu’nda penguenlerle dolu Atla Körfezi’nde molaları ve lüks iglo’larda konaklamayı kapsıyor. Beyaz Çöl’de hızlı bir macera tercih edenler Natural World Safaris’in One Day Antarctica Adventure programında yer ayırtarak sekiz saat boyunca kıtanın destansı peyzajını keşfe çıkabilir.