Mobilitenin Geleceği
Pandemi sonrasında ulaşım sektörünü neler bekliyor?
Ulaşım ve mobilite sektörü, daha çevre ve insan dostu, daha uygun maliyetli yeni çözümler sunan talep bazlı mobilite hâline evriliyor. Ancak, bir anda ortaya çıkan Covid-19 krizinin dünya çapında sebep olduğu sokağa çıkma yasakları, otomobil satışlarındaki sert düşüş ve üretimde azalma gibi zorluklar insanların otomobillerle olan ilişkilerinde de köklü bir değişikliği beraberinde getirdi. Otomobil üreticileri ve tedarikçileri, tüketicilerin yeni satın alma davranışlarına uyum sağlayarak, uzaktan çalışmayı operasyon genelinde uygulayarak ve doğru kararlar almak için gerçek zamanlı olarak doğru verilere erişmelerini sağlayacak süreçlere yatırım yaparak çevikliklerini gösterdiler. Krizin atlatılmasıyla birlikte şirketlerin üç ana konuya odaklanması gerekiyor: Uzaktan çalışma, hızlı çalışma, güvenli çalışma.
OEM sahnesinin yeni oyuncularından Lightyear, güneş enerjisinden faydalanarak dünya çapında herkes için yeni nesil temiz mobilite çözümleri tasarlıyor. Misyonları ise enerji dönüşümü sürecinde olumlu bir etki yaratmak ve sorumluluk almak. Dünyanın ilk uzun menzilli güneş enerjili otomobili olan Lightyear One’ı 2035 yılına kadar piyasaya sürmeyi planlıyorlar. Şirketin Kurucu Ortağı ve Teknolojiden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı (CTO) Arjo Van Der Ham, bulut tabanlı 3DEXPERIENCE platformu sayesinde Lightyear ekiplerinin evden çalışmaya kolayca geçiş yaptığını söylüyor. Sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemde her ne kadar fiziksel prototip çalışmaları ve testlerinin önünde engeller olsa da toplantı verimliliğinde, iş birliğinde, üretkenlikte, teslim sürelerinde ve çeviklikte ilerleme kaydettiler. Sanal bir 3DEXPERIENCE ikiziyle bağlantıda kalarak, dünyanın her yerinden gelen verilerle bir paylaşımlı zekâ oluşturarak ve güçlü bir proje planlaması yaparak çalışmalara kesintisiz bir şekilde devam ettiler. Lightyear, uzaktan çalışmaya ve insan kaynağına yeni yetenekler katmanın ve dünyanın dört bir yanından insanları işe almanın yeni yollarını keşfetmeye devam ediyor. Bundan sonraki süreçlerde paydaşlardan, gelecekteki müşterilerden ve tedarikçilerden oluşan tüm ekosistemin platform ve bulut tarafından desteklenen bu yeni ilişkiden faydalanabileceğini öngörüyorlar.
Dassault Systèmes’in Ulaşım ve Mobilite Endüstrisi Çözüm Direktörü Frédéric Merceron ise simülasyonun çevikliği teşvik etmeye ve hızlandırmaya katkıları üzerinde duruyor. Günümüzde piyasada fark yaratmanın yolu, sürücü ve yolcuların konforuna ve refahına olumlu yönde bir katkı yapmaktan geçiyor. Örneğin; ön camın buğulanmasını göz önüne alarak görünürlüğü simüle edebiliyor ve hava kalitesini ve genel hava akışı sirkülasyonunu nasıl iyileştirebileceğimize odaklanabiliyoruz. Büyük önem taşıyan kabin konforu günden güne daha da karmaşık bir hâle geliyor. Araç içi bilgi ve eğlence sistemleri ve elektronik kontroller deneyimin bir parçası. Çok sayıda araç bileşeni ve performans birbirine bağlı olduğu için simülasyonlar da bir o kadar zorlu bir hâl alıyor. Kabin konforunu sağlamak için de enerji gerektiği düşünüldüğünde, minimum enerji tüketimi ile en iyi konforu optimize etmek önem taşıyor.
Dassault Systèmes bir dizi yenilik vasıtasıyla simülasyonu herkes için kullanılabilir hâle getirmek istiyor. Mühendislerin ve tasarımcıların en iyi sonuçlar elde etmek için etkileşime girebilecekleri bir ortam oluşturmak ve gerektiğinde üst düzey uygulamalara ve uzmanlara daha fazla erişim sunmak amaçlanıyor. Son olarak, dağıtım konusunda ise uygun maliyetli ve uygulaması kolay dijital çözümlerle şeffaflık ve sadelik gerekiyor. 3DEXPERIENCE platformu müşterilerle birlikte geliştirilen, kullanıma hazır simülasyon çözümleri sunuyor. Kullanıcı dostu arayüzler ve çözümler, isteğe bağlı simülasyon ve bulut tabanlı bilgi işlem kapasitesi, gerektiğinde uzmanlar tarafından uzaktan sağlanan kalite desteğiyle müşterilerin sadece ihtiyaç duydukları şeyleri ihtiyaç duydukları zamanda satın almalarına imkan sağlıyor.
Üretimde, daha çevik ve esnek olmak için öngörülmesi gereken, kritik öneme sahip kısıtlamalar ve riskler bulunuyor. Dassault Systèmes’in Ulaşım ve Mobilite Endüstrisi İş Danışmanlığı Direktörü Henri Beringer, verimlilikten ödün vermeden güvenliği artırırken çevikliği bir norm hâline getirmeye ilişkin bir değerlendirmede bulundu. Öncelikle fabrikaların ve üretim varlıklarının doğru bir şekilde incelenmesi gerekiyor.
Uygulanabilir bir dijital modelin (bir 3DEXPERIENCE ikizi) üretilmesi, mevcut üretim sürecini sekteye uğratmadan gelecekteki alternatif operasyon senaryolarını incelemek için faaliyetteki tesisin doğru bir şekilde simüle edilmesine olanak tanıyor.
Tesisleri daha hızlı anlamayı ve iyileştirmeyi, maliyetli aksaklıklardan kaçınmayı ve değişikliklerin olası etkilerini öngörmeyi sağlayan 3DEXPERIENCE ikizleri, verimlilik kazanımlarında kilit rol oynuyor. Yeni ürün devreye alma süresini %50, piyasa sürme süresini %30, üretim ve lojistik maliyetlerini yaklaşık %20 oranında azaltması ve işçi güvenliğini daha az iş kazası ve daha düşük hastalık oranlarıyla %25 oranında iyileştirmesi avantajları arasında yer alıyor. Sanal 3DEXPERIENCE ikizi ayrıca, tamamen yeni ürünler için bir üretim süreci geliştirmek gibi gerçekleştirilmesi gereken daha köklü değişiklikleri hızlandırabiliyor.
Hâlihazırda tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 krizi muhtemelen karşılaşacağımız en son kriz olmayacak; olsa da endüstri sahip olduğu esnekliği kanıtladı. Hizmet olarak yazılım, bulut, uzaktan çalışma ve destek, ürün davranışını tahmin etmek ve düzeltmek için kullanılan simülasyonlar, verimli ve güvenli üretim gibi hepsi 3DEXPERIENCE platformu üzerinden sunulan yeteneklerle artık sektör daha donanımlı.
Avrupa’nın sayılı yazılım devlerinden Dassault Systèmes’in Türkiye organizasyonunu yöneten Elif Gürdal, bilgisayar mühendisliği okuduktan sonra Türk Telekom, Borsa İstanbul, Oracle gibi firmalarda çalıştı.