Luxurys Kulüp: Sarp Evliyagil

Sarp Evliyagil, çağdaş sanat tutkusunu sanat severlerle paylaşmaya devam ediyor.

Birkaç yıl önce, 23 yaşından bu yana koleksiyonunu yaptığı Türk çağdaş sanatı eserleriyle Ankara’nın ilk modern ve çağdaş sanat müzesi Müze Evliyagil’i kurdu. Sanata ve insanları sanatla buluşturmaya olan tutkusu bitmedi, eylül ayında Dolapdere Evliyagil galerisini hayata geçirdi. Ajans Türk Şirketler Topluluğu sahibi Sarp Evliyagil, sanat sevgisinin işin içine girdikçe, okudukça, gördükçe, gezdikçe arttığını savunmaya devam ediyor.

Evliyagil Dolapdere, tam da Arter’in karşı kaldırımında açıldı. Mekân seçimi stratejik bir hamle miydi?

Stratejik hamle demeyelim ama Arter gibi bir çekim merkezine yakın olmak için Dolapdere’de üç yıl önce yer ararken, tam karşısındaki bu noktayı buldum. Görünürlüğü ve tarifi kolay olduğu için de karar vermem zor olmadı.

Müze Evliyagil ve Evliyagil Dolapdere’de düzenlenecek sergilerin planlama aşamasına ne kadar dâhil oluyorsunuz?

Sergilerin planlama aşamasına neredeyse hiç dâhil olmuyorum. Benim dahlim, sergilerin kim veya kimler tarafından planlanacağı yönünde oluyor.

Beral Madra ile daha önce müzede birlikte çalışmıştınız. Dolapdere’nin açılış sergisini de ona emanet ettiniz. Kendisiyle nasıl bir ilişkiniz var?

Beral Hanım oldukça sevdiğim, birlikte vakit geçirmekten çok zevk aldığım ve çok saygı duyduğum birisi. Ankara’da Müze Evliyagil’de geçen sene kapsamlı bir sergi yaptı. Dolapdere’de de yaklaşık sekiz aydır birlikte çalışıyoruz. Dolapdere’de bizimle çalışmayı kabul etmesi benim için büyük bir onur. Karmaşık Sorular, Büyüleyici Yanıtlar’ı açılış sergimiz olarak belirleme fikri de ona aittir.

Dolapdere’nin sanat mekânları sayesinde birkaç sene içinde değişim geçirip kalkınacağını düşünüyorsunuz. Hatta burayı, Miami’nin, galerilerinin gelmesiyle birlikte evrim geçiren Wynwood semtine benzetenlerin de sayısı çok fazla. İleride Dolapdere’ye taşınmak isteyen oluşumlar ve bu mekânları gezmek için gelmeyi düşünen sanatseverler için neler söylemek istersiniz?

Dolapdere, Arter’in açılması ile birlikte kısa ve orta vadede bir değişim ve dönüşüm yaşayacaktır. Miami Wynwood veya New York West Village ve High Line’ın yaşadığı dönüşümlerin benzeri olabilir. Burasının avantajı, şehrin merkezindeki ana arterlerden birisinin üzerinde olması ve Taksim gibi bir merkeze çok yakın olmasıdır. Bu ulaşım kolaylığı, kısa vadede en çok sanatseverlerin işlerine yarayacaktır.

Evliyagil Dolapdere ile Müze Evliyagil arasında, kurucusu olarak sizin açınızdan ne gibi farklar var? Müzecilik ile galericilik arasındaki farkları hissetmeye başladınız mı?

İkisi de kökende “kâr amacı gütmeyen” işler. Temel farkları; Müze’de daha çok koleksiyonumuza ait işlerden oluşan sergilere yer veriyoruz. Dolapdere ise tamamen karma ve solo sergiler ev sahipliği yapıyor.

Bir önceki röportajımızda sanat tutkunuzun, ilk eserinizi aldığınız 23 yaşında ortaya çıktığından, Ajans Türk’te basılan sanat kitapları sayesinde ateşlendiğinden bahsetmiştiniz. Aradan geçen 30’a yakın yılın ardından, şu sıralar sanat sevdanızı ne ayakta tutuyor.

Sanat sevgisi ve tutkusu diyelim, işin içine girdikçe, okudukça, gördükçe gezdikçe ve öğrendikçe artıyor. Ya da bende böyle oldu… Şu sıralar en yeni bebeğimiz Dolapdere ve oradaki sergiler, en çok ilgili olduğum alan.

Bu sıralar hem Türkiye’de hem de dünyada özel müzelerin sayısında bir artış var; buna sebep olarak da koleksiyonerler sahip oldukları eserlerin depolarda gözden ırak yaşlanmalarına razı olmayıp, halkla paylaşma kararı almalarını gösteriyor. Sizce özel müzeler ileride de sayıca artmaya devam edecek mi/ etmeli mi?

Kesinlikle edecek ve etmeli. Koleksiyonlar, sergiler, yayınlar, ne kadar çok toplumla paylaşılırsa, toplumun kültür düzeyi o denli yukarılara çıkacaktır. 15 milyonluk İstanbul’da iki üç adet modern ve çağdaş sanat müzesi olması trajikomik! Beş milyon kişiye bir müze düşüyor.

Eylül başında Eskişehir’de açılan Odunpazarı Modern Müze’nin (OMM) de bize yeniden hatırlattığı üzere, İstanbul dışındaki şehirlerimizin de sanata yakın olması büyük bir ihtiyaç. Müze Evliyagil de Ankara’daki varlığıyla bu konuda bir öncü kabul edilebilir. Sizce bu örnekler, ileride diğer şehirlerin de sanatla buluşmasına önayak olur mu?

OMM’ın açılışına gittim; binanın mimarisine ve çevre ile ilişkisine hayran kaldım. Bilhassa metrekare olarak çok büyük olmamasına rağmen çok espaslı bir bina. Yüksek tavanları ve yüksek galerileri sayesinde olduğundan çok daha heybetli duruyor. Projeyi hayata geçirenleri kutlarım. Koleksiyonla ilgili bazı olumsuz eleştiriler dolaştı ortalıkta ve buna da çok üzüldüm. Bu eseri hayata geçirenler, kendi doğduğu topraklara çok değerli bir hizmet yapmışlar. Keşke her iş insanı bunu yapabilse. Dolayısı ile bardağın boş kısmına odaklanmak yerine, dolu kısmını görüp, alkışlamalıyız. OMM gibi, Evliyagil gibi örnekler çoğaldıkça başkalarına da örnek teşkil edecektir diye düşünüyorum.

Türk sanat piyasasının son dönemlerdeki durumunu nasıl buluyorsunuz?

Türk sanat piyasası bence her geçen gün gelişim ve büyüme kaydediyor. Yeni galeriler, yeni müzeler, yeni insiyatiflerle sürekli dinamik bir gelişim halinde.

En yoğun günleriniz nasıl geçiyor? Boş zamanlarınızda neye vakit ayırmayı tercih ediyorsunuz?

Ankara’da olduğum zamanlar yoğun çalışıyorum. Bazen akşam 20.00’a kadar… İstanbul’da ise daha çok ailemle, dostlarımla birlikte oluyorum. Boş zamanlarımda okurum. Her iki evimde de tek başıma vakit geçirdiğim bir kütüphanem var.

Sanat dışında tutkuyla bağlı olduğunuz veya koleksiyonunu yaptığınız bir şey var mı?

Tutku demeyelim ama otomobil sevgim var. Eski otomobillerden oluşan 12-13 araçlık bir koleksiyonum var. Bunların yaklaşık yarısı, eskiden kullandığım ve satmaya kıyamadığım araçlar.