Karun Kıraç’ın Koleksiyon Tutkusu
Tasarımlarıyla devlet adamlarından Hollywood yıldızlarına kadar birçok kişiye ulaşan Karun Kıraç’ın en az tasarım kadar güçlü bir başka tutkusu var: Koleksiyon. Tespih, çakı, müzik sistemi, tablo, eski radyo gibi birçok başlıkta koleksiyon yapan Kıraç’ı Kınalıada’daki evinde ziyaret ediyoruz.
Tasarım yapmak, yaratıcılık gerektiriyor kuşkusuz. Mücevher tasarımlarıyla dünyanın hayranlığını kazanan Karun Mücevherat’ın kurucusu Karun Kıraç, bu kez koleksiyoner yönüyle karşımızda. Kendisinin bugüne dek tasarladığı ya da topladığı her bir parça, aslında yaratıcılık veya zanaatkârlığın izlerini taşıyor. Tespihten tabloya, müzik sisteminden eski radyolara kadar birçok koleksiyona sahip olan tasarımcıyı Kınalıada’da, deniz kıyısındaki evinde ziyaret ettik.
Özellikle Kanada ve Paris’teki antika fuarlarını gezmeyi çok sevdiğini söyleyen Karun Kıraç ve eşi Sinem Kıraç bizi farklı bir heyecan içinde karşılıyor. İkili ilk bebekleri için gün sayıyor. Dış kapının ahşap seçiminden, tasarımına ve salondaki üç metrelik masanın çizimine, yapımına ve hatta cilasına kadar evin her şeyiyle yakından ilgilenen çift, farklı köşeler yaratmayı, buralarda sanat ve teknolojiyi buluşturmayı da başarmış. Akıllı ev sisteminin uygulandığı, hayatı hayli kolaylaştıran ev, Kıraç’ın oyun alanı gibi, çünkü birçok koleksiyonun büyük bir bölümü burada yer alıyor. Denize nazır uzanan bahçesine çıktığımızda ise ailenin sevimli köpeği Paşa karşılıyor bizi.
Tespih, Çakı ve Çakmak
Paşa’nın da bize eşlik ettiği, ada rüzgârıyla serinlediğimiz bahçede kısa bir molanın ardından içeri geçiyoruz. Bize önce tespih ve çakılarını gösteriyor Kıraç. Tespih sayısı hayli şaşırtıcı, karşımızda tam teşekküllü bir koleksiyon yatıyor. Büyük bir bölümü kasalarda duran 80.000 tespihi var ve tamamının tasarımı kendisine ait. Tespihlerin taşları kehribar, katalin, oniks, pırlanta, ay taşı, sıkma kehribar, agattandan oluşuyor. Bazı tespihlerin kendisine uğur getirdiğini söylüyor Kıraç: “Oyuncak arabalar ve misketlerin yerini benim için tespih aldı. Tespihler aslında avuç içi oyuncaklarıdır ve tespih çekmek meditasyondur. Ben Galatasaraylıyım. Özellikle Galaasaray’ın Avrupa’daki maçlarında, bazı tespihlerim yanımdaysa kaybetmiyoruz. Bunlar benim uğur tespihlerim. Tespihlerin tamamının imamelerini, parçalarını toplayıp tasarım, dizilim ve tıraşlamasını yapıyorum.”
Sigara kullanmadığını ancak çakmak topladığını belirten Kıraç, “Çakmakta eskileri seviyorum. Koleksiyonumda Cartier ve Dunhill gibi markalar da, markasız harika çakmaklar da var. Markayı seviyorum, biliyorum ki kolay marka olunmuyor. Marka olunmuşsa mutlaka güçlü bir hikâye vardır ardında. Ancak ‘markaysa kesinlikle iyidir’ düşüncesine katılmıyorum. Bazı çok kaliteli, markasız ürünler de karşıma çıkıyor. Böyle parçalar bulduğumda harika oluyor. Çakılara gelirsem… Her birinin sapları özel ve el yapımı. Saplarında kehribar, abanoz ağacı, bufalo boynuzu kullanılmış olanları tercih ediyorum. Ancak şunu belirtmeliyim ki hiçbir canlı hayvandan gelmiyor bu malzemeler. Her zaman eski ve kullanılmış, yani hâlihazırda işlenmiş malzemeleri değerlendiriyorum. Hayvanlara karşı duyarlıyım. İki kedim ve bir köpeğim var. Paşa sekiz yaşında bir İngiliz çoban köpeği. Sekiz yıl benimle işe gidip geldi ama bu sıralar annemlere adaya bırakıyorum” diyor.
Tablolar ve Fotoğraflar
Evde çok sayıda özel tablo var ve her biri durduğu yere çok yakışmış. Tablo koleksiyonunu müzayedelerden aldıklarıyla oluşturduğunu söyleyen Kıraç, evdeki tüm özel tabloların adını zikretmese de, “Çağdaş dönemde yaratılmış eserlerden ziyade klasikçiyim ben. İstanbul manzaraları çalışan -ki ben hem resimde hem fotoğrafta eski İstanbul’u görmeyi çok seviyorum- Mıgırdiç Civanyan, yine bir başka manzara resminin ustası İvan Ayvazovski’yi çok seviyorum.
Fotoğraf koleksiyonumun en önemli parçaları ise Ara Güler’in eserleri. Kendisi eskiden sık sık benim dükkânıma gelip giderdi. Eşi hanımefendiye hediyeler bakardı, alırdı. Farklı kişilerin çektiği kendi resimlerini de bana ‘Selamlar’ imzasıyla vermiştir. Kendisine ait 15-20 parçalık çok özel bir koleksiyonum var” diyor.
Anfiler, Hoparlörler ve Radyolar
Müzik konusu hayatında özel bir yerde Karun Kıraç’ın. Setin başına geçip sevdiklerine müzik yapmaktan hoşlanan -bizim için çekim sırasında seçtiği şarkıları sevdik- ve DJ’liği hobi olarak yapan Kıraç’ın Kınalıada’daki evinde 20 hoparlörü, 10 adet anfisi ve seslerine hayran olduğu, tamir ettirip çalışır durumda tuttuğu birçok eski radyosu bulunuyor. Ancak bu buz dağının görünen kısmıymış. Nişantaşı’ndaki evdekilerle birlikte hoparlör sayısının 100’ün üzerinde olabileceğini söyleyen Kıraç, bu konuya olan tutkusunu biraz da esprili bir dille şöyle anlatıyor: “Her biri oyuncaklarım gibi. Ödünç bile veremem açıkçası, kimse kusura bakmasın. Görüyorum ki günümüzde her şey ‘kullan ve at’ oldu. Neredeyse tüm cihazlar teneke gibi. Eskiler çok daha özel tasarımlara sahipler ve sağlamlar. Eski bir hoparlör 40-50 kilogram geliyordu. Artık her biri çok çok hafif. Müzik sistemi konusunda seçimlerimi markaya göre değil anfi ve hoparlörün dizaynına göre yapıyorum. Nişantaşı’ndaki Karun Mücevharat’a gelen dostlarımın çok yüksek fiyatlara yaptığı bir müzik sistemi setini -örneğin 300-400 bin euro- ben 15-20 bin euro’ya toparlayabiliyorum.”
Bugüne kadar severek yaptığı her şeyde başarılı bulunduğunu söyleyen Karun Kıraç, evrendeki çekim kanunu kendi hayatında deneyimlemekten ise hayli memnun.
Yazı: İlknur Eşsiz
Fotoğraflar: Erhan Tarlığ