Kahve Molası: Özge Gürkan

İçindeki sanatçıyı anne olduktan sonra keşfeden, eserlerine hat sanatını da entegre ederek yurtdışındaki fuar ve galerilerde varlık gösteren soyut ekspresyonist sanatçı, son dönemlerde, kadınlara dayatılan baskılara başkaldıran eserler üzerinde çalışıyor.

Anne olduktan sonra içinizdeki sanatçıyı keşfettiğinizi duyduk. Bu doğru mu?

İçimdeki sanatçı hep oradaydı. Fakat anne olduktan sonra kendini açmaya karar verdi demek daha doğru olacak. Yoksa resim ve yazı hayatım boyunca benimleydi, sadece onları sunmak konusunda bazı çekincelerim vardı. Anne olduktan sonra oğlumun bir sözü sayesinde bu çekingenliğimi kırdım. O andan itibaren de bir daha kendimi hiç saklamadım.

Sanat alanında kendi yolunuzu bulmanız neden bu kadar uzun sürdü?

Bunun birkaç farklı sebebi var aslında: Hayatımın daha erken dönemlerinde kendimi başkalarına açmak konusunda yeterince cesaretli değildim. Sanatın içinde var olmak -hem resim hem edebiyat alanında- benim için bir çıplaklık hali. Kendini, arzularını, korkularını, zaaflarını, tüm iç dünyanı sansürsüz bir şekilde ortaya koymak… Ve bunu yapabilmek için belli bir olgunluğa gelmen, kendi içinde pek çok savaş vermen ve güçlü bir duruş sergileyebilmen gerekiyor. Ben bu cesareti oğlumun, “Hayallerini erteleme anne” sözünde buldum. Benim için doğru zaman annelikle geldi.

Edebiyat okumak, sanatınıza ne gibi katkılar sağlıyor?

Benim için sanat bir bütün ve sanatın tüm dallarında iç içe geçmişlik ve bir sentez söz konusu. Benim hem resim hem yazıdaki önceliğim insan ruhuna dokunmak, duygular üzerinden hareket etmek. Bu anlamda her ikisi de birbirini besliyor ve destekliyor. Edebiyat benim sözcükler üzerinden kendi içime dönüş hikâyem, resim yapmak ise içimde saklı tuttuklarımı en özgür şekilde dışa vuruş biçimim. İkisini birbirinden ayrı düşünemiyorum.

Hat sanatıyla da ilgileniyorsunuz. Nasıl keşfettiniz?

Rus Dili ve Edebiyatı eğitimi aldığım yıllarda, Kiril alfabesini öğrenirken yazı diline duyduğum hayranlık daha fazla arttı. Babamın da eski Türkçe ve Osmanlıcaya hâkim olması ve bizi sürekli farklı diller öğrenme konusunda yönlendirmesinin de etkisiyle hat sanatına ilgim o yıllarda doğdu ve bu yönde de eğitimler aldım. Şu anda hat sanatını yaptığım soyut resimlerde modernleştirerek yine soyut formda kullanmayı tercih ediyorum. Yazıda da resimde de yenilikler, farklılıklar, çeşitlilik ve alışılagelmiş biçim, form ve kuralların dışına çıkarak hareket etmeyi seviyorum. Sanırım bu benim alametifarikam.

Resimlerinizin, tarzınızın ait olduğu akımı nasıl nitelendirirsiniz?

Ben soyut ekspresyonist bir sanatçıyım. Resimlerimde izleyicimi düşündürmeyi, vermek istediğim mesajları hissettirmeyi, kişilerin kendi sınırlarını da zorlamalarını seviyorum. Teknik olarak farklı malzemeleri karıştırarak alışılmışın dışında renkler, dokular, katmanlar oluşturmak benim tutkum.

Sizce, günümüzde her şey birbirine karışmışken, sanat alanında da tek bir şeye takılı kalmak doğru mu?

Tek bir şeyle sınırlı kalmak, olanı tekrar ya da taklit etmek, benim sanat anlayışımı desteklemiyor. Asıl sanat kendimizi özgürce ifade edebildiğimiz, öğretilerin dışına çıkabildiğimiz, kendimize ait bir dil, bir teknik, bir manifesto ile hareket ettiğimiz noktada amacına ulaşıyor. Ben kendi adıma hep bu yolda ilerledim ve ilerliyorum. 

Resimlerinizin her biri pek çok katman barındırıyor. Sizin de katmanlarınız var mı? Varsa altlarında neler var?

Elbette. Resimlerimde gördüğünüz her katman bana dair. Benim özüme dair… Aslında kendim bile bunun sınırlarını hâlen tam bilemiyorum. Pek çok rengim var, kimi görünür ve yüzeye çok yakın, kimi ise hâlâ çok derinlerde, ben de resimlerimle her geçen gün bu katmanları keşfediyor ve keşfettiklerimin tadını çıkartıyorum. Ama şu dönem ortaya çıkan en baskın ruh halim; biz kadınlara dayatılan baskılara, kısıtlamalara karşı kendi özümden feragat etmeden başkaldırma ve isyan duygusu diyebilirim. 

Yurtdışındaki fuarlarda ve galerilerde de varlık gösteriyorsunuz, çok başarılı bir grafiğiniz var. Bu maceraları sizin kaleminizden dinleyebilir miyiz?

Öncelikle çok teşekkür ederim. Çok severek ve tutkuyla yaptığım bir mesleğim var, geri dönüşler bunun yansıması olabilir. Yurt dışında Hub Design New York ile bir işbirliğim var, New York ve Paris başta olmak üzere önemli sanat merkezlerinde ve dünyadaki önde gelen sanat etkinliklerinde beni ve çalışmalarımı temsil ediyorlar. Rebel isimli eserim 1 Şubat’ta başlayan Contemporary Venedik Uluslararası Sanat Fuarında 21 Şubat 2021’e kadar sergilendi. Bu çalışmamda kadının kanayan yaralarına ve kadının içinde kaldığı karanlık zamanlara dikkat çekmek istedim.İstanbul 360, Love Festival’de ve Four Seasons Hotel Bosphorus’ta çalışmalarım yer alıyor. Venedik sergisinin hemen ardından 2021 Mart ve Nisan ayları boyunca Subliminal isimli resmim Canvas London International Art Fair’de yer alacak. Subliminal’de siyah üzeri altın ve gümüş renklerle çalıştım, bu resimde kadının karanlığı bastıran güzelliğini kendi yorumumla anlatıyorum. Mart ayında Atölye Cer’de gerçekleşecek sergide yer alacağım ve nisan ayında Contemporary Istanbul’da Broken isimli çalışmam sergilenecek. Yine bu sene içinde New York ve İstanbul’da kişisel sergilerimi açmayı planlıyorum. Gelecek sene yurt dışında beni çok heyecanlandıran çok önemli bir projede yer alacağım, bu projenin detaylarını önümüzdeki dönemde paylaşacağım.

Eserleriniz dile gelseydi, size ilk söyleyecekleri şey ne olurdu? Şikâyet ederler miydi sizce?

Bu soruya bayıldım! Eserlerim çok şey anlatıyor ve sürekli konuşuyorlar aslında. Eğer dile gelselerdi kadınlara hayatta dimdik durmalarını, hayallerinin peşinden koşmalarını, kendi ayaklarının üstünde, kendi doğrularıyla yaşamalarını söylerdi. Bazen zincirlerini kırmak, konfor alanının dışına çıkmak, alışılagelmiş olanı bozmaktan korkmamak gerekiyor. Bana da, “Aynen böyle devam et, sakın değişme” derlerdi.

Şu anda ne üzerinde çalışıyorsunuz?

Son dönem çalışmalarımda soyut kafesler ve zincirler var. Bu kafeslerin altında katman katman duygular, renkler mevcut. Hepsi zincirlerimizi kırıp renklerimizi özgür bırakmamız için sessiz çığlıklar atıyor.

Stüdyoda, resim yapmak dışında en çok ne yaparsınız?

Ben hem dostlarımla vakit geçirmeye hem de kendi alanıma ve özgürlüğüme çok düşkün bir insanım. Kendime ait bir dünyam var. Çok fazla dostum, arkadaşım olsa da yakınım olan herkes benim belli bir noktada kendimle baş başa kalmaya ihtiyaç duyduğumu, belli sınırlarım olduğunu bilir. Bu, çocukluğumdan beri böyledir. Yalnız başıma yürüyüş yapmak, sessiz bir ortamda kitabımı okumak, tek başıma deniz kenarında vakit geçirmek gibi rutinlerim vardır. Kendimle arkadaşlığımdan hiçbir koşulda ödün vermem.

Sabah ilk yaptığınız şey nedir?

Sabah uyandığımda ilk iş gökyüzüne bakarım. Çocuklarımı öper ve hemen kahvemi içerim. Sonra da hızlı bir şekilde güne başlarım.

Neye para harcamaktan çekinmezsiniz?

Benim için herhangi bir şeyin değerini benim ona yüklediğim anlam belirliyor. Bende yarattığı heyecan ve uyandırdığı his önemli. Bu anlamda beğendiğim şeyler için para harcamaktan çekinmem. Bu bazen bir sanat eseri, bazen bir obje, bazen de bir aksesuar olabilir. Ama beğenilerimde oldukça seçiciyim ve trendlerden uzak bir yaklaşımım var. En çok evime para harcarım. Yaşadığım ortamı önemserim. 

Geçtiğimiz yıl, her şeye rağmen sizi en çok mutlu eden şey ne oldu?

İçinden geçtiğimiz bu süreç hepimize önceliklerimizi hatırlattı. Çıkarmamız gereken dersler vardı ve ben bunlarla yüzleştim. Sanatsal anlamda da çok üretken olabildiğim bir süreçti. İyilik için Sanat Derneği ile birlikte pandemiye rağmen Atölye Cer bünyesinde pek çok sergi ve organizasyonda yer aldık. Çevrimiçi platformlarda da sergiler, keyifli sohbetler gerçekleştirdik. Hub Design New York ile yurt dışı çalışmalarımızı tempomuzu hiç düşürmeden devam ettirdik. Dernek çalışmalarımızda gerçekten yetenekli öğrenci ve sanatçıları desteklemeyi, diğer taraftan sanata olan ilgiyi canlı tutmayı önemsedik. Böylesi zor zamanlarda dahi hem sanatçıların hem sanatseverlerin sanata olan ilgisinin canlılığı, heyecanı beni çok mutlu etti. Sanat iyileştirir, bu zor günleri atlatırken sanata tutunmak, bizlere hala güzel şeyler de olduğunu hatırlattı ve “Umudunuzu kaybetmeyin, yine eski güzel günlere az kaldı” dedirtti.

Subliminal, Mart ayında sergilenmeye başlayıp, nisan ayında da devam edecek London Art Fair’de yer alacak eserinin ismi.

Broken, Nisan ayında Contemporary Istanbul’da sergilenecek eserinin ismi.

Rebel, 1 Şubat’ta kapılarını ziyaretçilerine açan dünyanın önde gelen sanat etkinliklerinden biri olan Contemporary Venedik Uluslararası Sanat Fuarında 21 Şubat 2021’e kadar sergilenen eserinin ismi.

Röportaj: Zeynep Merve Kaya

Fotoğraf: Erhan Tarlığ