Kaan Berkan ile Kahve Molası

Stratejik iletişim danışmanlığı, içerik üretimi, etkinlik yönetimi, dijital ve sosyal medya iletişimi konularında hizmet veren Golin İstanbul Ajans Başkanı Kaan Berkan iletişimde farklılık yaratmayı başaran projelere imza atıyor. Pandemi sonrası teknoloji nedeniyle 7/24 ulaşılabilir olmanın mümkün hale gelmesi ve iş saatlerinin genişlemesi nedeniyle iş ve yaşam dengesini önemsiyor. Yoğun çalışma temposu sonrası kitap okuyarak, çocuklarıyla zaman geçirerek dinlenmeyi seçen Berkan, çağdaş sanatçıların eserlerinin, mekanik robotların ve farklı materyallerdeki fillerin koleksiyonlarını yapıyor.

Sektörün liderlerinden biri olarak Golinİstanbul’un olmazsa olmaz prensipleri nedir?

Dünyanın en önemli iletişim şirketlerinden birinin Türkiye ofisi olarak; dürüstlük, şeffaflık, insana ve doğaya önem vermek temel ilkelerimiz. İnsan sağlığını ve doğayı tehdit eden hiçbir sektöre hizmet vermiyoruz. Kurum kültürünü önemsiyoruz lokal ve global olarak etik değerlerimize sahip çıkıyoruz.

Teknolojinin kullanımında kırmızı çizgiler olmalı mı?

Teknolojiyi hayatımızda içselleştirirken özel hayat ile iş dengesinin kurulması gerektiğini düşünüyorum. Bu bir kırmızı çizgi sayılabilir belki, çünkü çizgi belirsizleşirse denge kaybolur, denge kaybolursa da verim ve tatmin düşer.

Uzaktan çalışma imkânı halkla ilişkiler sektörünü nasıl etkiliyor?

Pandemi sonrası uzaktan çalışma sürecine hızlı uyum sağlayabildik. Dijital dönüşümü müşterilerimizle birlikte uyum içinde birlikte yaşadık. Tüm çalışanlarımızın katıldığı ajans toplantılarını her hafta gerçekleştiriyoruz. Hizmet verdiğimiz her marka özelinde iç WhatsApp grupları kurarak hız ve verimi arttırdık.

Küresel ısınmanın tetiklediği doğal afetler iletişim stratejilerini nasıl etkiliyor?

Doğal afetlerin hayatımıza damga vurduğu, keyfimizi kaçırdığı bir yıl oldu. Bu süreç bizim ülkemizin “birlik” duygusunun altını çizdi diye düşünüyorum. Kurumsal firmalar da bu birlik duygusunun ağır basmasıyla elini daha fazla taşın altına koyar oldu, daha fazla sorumluluk aldı.

Distopik gelecek senaryolarına inat, ütopik olmasa da iyimser bir gelecek kurmak için kendinize ne söylüyorsunuz?

Biz bu topraklarda doğmuş, Atatürk gibi bir liderle yoktan var olmuş bir neslin parçasıyız, ben bununla gurur duyuyorum. Her karanlığın ardından gelen ışığa kendi adıma güveniyorum. Gelecekle ilgili endişeye kapıldığımda aklıma Atatürk’ün “muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” sözü gelir ve hedefime doğru emin adımlarla ilerlerim.

Bu dönüşüm içinde İstanbul’un cazibesinin korunması için önerileriniz ne olur?

İstanbul cazibesini asla yitirmeyecek bir şehir, ekonomik sıkıntılar, pandeminin getirdiği depresyon eğilimine rağmen “bir olmak” bizim topraklarımızın DNA’sında var. Yaralarımızı sarıp, doğaya sahip çıkıp, daha sürdürülebilir bir hayat çizgisini sahiplenip, İstanbul’un cazibesini önce kendimize sonra dünyaya anlatmalıyız. İstanbul’un hikâyesini ne kadar anlatsak bitmez, herkese ilham vereceğine eminim. Doğru şekilde olduğu gibi anlattığımızda İstanbul’un marka algısını hak ettiği yere çekebiliriz ve turizm açısından da lokomotif hale getirebiliriz diye düşünüyorum

Yoğun çalışma temposu sonrası dinlenmek için neler yapıyorsunuz?

Yoğun çalışma temposu sonrası bol kitap okuyarak, çocuklarımla kaliteli zaman geçirerek, müzik dinleyerek ruhumu dinlendiririm. Sık sık seyahat etmek, farklı kültürleri tanımak, keşfetmek beni çok besler, mutlu eder. Bunun dışında koleksiyon merakım var; yıllardır çağdaş sanatçıların eserlerini, mekanik robotları ve farklı materyallerde filleri topluyorum.

Hayalinizdeki tatil yeri neresi?

Hayalimde buzullar erimeden Alaska’yı ziyaret etmek var. Onun dışında Los Angeles sık seyahat ettiğim, hayal ettiğim bir yer. Bir de Mars’a gitmek isterdim, uzaydaki o sonsuzluğu deneyimlemek için. Neden olmasın!

En çok kullandığınız uygulamalar neler?

Bundle, Instagram, Twitter, Spotify, Netflix, Workplace.

En sevdiğiniz kitap hangisi?

Why Not, The Art of War ve Golin’in kurucusu Al Golin’in Trustor Consequences, en sevdiğim ve ilham aldığım kitaplar.

Röportaj: Neşe Mesutoğlu