İyi Bir Yaşam İmkânsız Değil

Bütünsel sağlık, wellbeing, ayurveda… Son yıllarda sıklıkla duyduğunuz bu terimler hakkında neler biliyorsunuz?

Hazırlayan: Ebru Şinik

Bütünsel sağlık hem özel hem iş hem de sosyal hayatımızda fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak kendimizi dengede, huzurlu, mutlu, dinç, enerjik ve dingin hissetmemiz; fizyolojik sistemlerimizin, zihinsel faaliyetlerimizin ve psikolojimizin denge ve uyum içerisinde olması demektir. Sadece fiziksel bedenimize özen gösterip, sağlıklı bir beslenme biçimi ve ideal bir rutinde fiziksel aktivitede bulunmak tüm bedenlerimizde denge yaratmak için yeterli değildir. Muhakkak ki madde ve enerjiden oluşan fiziksel beden sağlığımızı dengeleyici bir yaşam tarzı zaruridir. Fakat fiziksel beden son derece sağlıklıyken eşzamanlı olarak zihinsel kargaşa, psikolojik çöküntüler ya da ruhsal problemler baş gösterebilir. İşte o zaman tüm bedenlerimizde bir uyum ve dengeden söz etmek mümkün olmaz.

Bütünsel sağlık yaklaşımını klasik tıptan ayıran en önemli nokta, insanın sadece fiziksel beden sağlığı üzerinde durmayıp, duygusal, zihinsel ve ruhsal boyutlarının da sağlığın temel taşları olduğunu göz önünde bulundurmasıdır. Bütünsel sağlık için koruyucu tıp uygulamalarının içinde yer aldığı bir yaşam tarzını mümkün oldukça hayatımıza entegre etmek büyük önem taşır.

Sağlığın garantisi sadece düzenli hareket etmek veya sağlıklı beslenmek ile sağlanamaz. İnsanın özellikle zihinsel kargaşadan kurtulması ve stres yönetimi yapabilmesi, bunun yanı sıra sirkadiyen ritimlere uyum sağlayarak bir yaşam kurması oldukça belirleyicidir. O yüzden bütünsel sağlığımıza yönelik yatırım yapmak wellaging denilen iyi yaş alma sürecinin temelidir.

Wellbeing; fiziksel, zihinsel ve ruhsal beden sağlığımız ve dengesinin yanı sıra, iş hayatımız, sosyal hayatımız, finansal durumumuz ve yaşadığımız sosyal çevre içerisinde tam anlamıyla denge ve uyumlu bir yaşamı ifade etmektedir. Wellbeing kısaca “bütünsel sağlık, mutluluk ve iyi olma hali” olarak tanımlanabilir.

Genel yaşam kalitesi wellbeing halinin en açık göstergesidir. Epigenetik bilimine göre günlük yaşam tarzı sağlığın, beden ve zihin dengesinin ve genel wellbeing halinin en önemli belirleyicisidir. Yani daha iyi hissetme hali basit, önemsiz veya minik gibi duran günlük seçimlerimizle direk bağlantılıdır.

Bilim insanları sağlıklı, zinde, enerjik ve mutlu bir şekilde, yaşlanma emarelerine kapılmadan yaş almanın temelinin “yaşam tarzımız” olduğunu belirtiyor. Yani sağlığı kaybetmeden önce “sağlığı” korumanın önemini kavramak ve bu doğrultuda bir yaşam tarzı tesis etmeyi amaçlamak, uzun yıllar boyunca wellaging süreci olan “sağlıklı ve iyi yaş almayı” da beraberinde getiriyor.

Ayurvedik yaşam şekli ise en net ve kısa tabiriyle kendine iyi bakma ilmidir. Hem Koruyucu hem de bütüncül bir tıp sistemi olan ayurveda’nın rehberliğinde günlük rutinlerimizi düzenlemeye başladığımızda sağlıklı ve mutlu yaş alma sürecimizi başlatmış oluruz.

Ayurveda’nın ana amacı; kişinin doğuştan sahip olduğu bünye tipini (beden ve zihin birleşimi neticesinde oluşan fıtrat/dosha) belirleyerek, bu doğrultuda hayat boyu dengede kalmasını sağlayacak olan; gündelik rutinler, mevsimsel rutinler, ideal gıda seçimleri, baharat kullanımları, beslenme tarzı ve yemek pişirme şekilleri, pranayama nefes teknikleri, meditasyon teknikleri, aromaterapi, masaj teknikleri, fiziksel aktivite, müzik alternatifleri gibi bilgiler doğrultusunda kişilerin genel sağlık, zindelik ve esenlik haline olumlu ivme kazandırarak, yaşamda daha mutlu, daha huzurlu, daha sağlıklı, daha yaratıcı olmamızı sağlayan hakiki harmoniyi yaratmaktır.

Ayurvedik yaşam tarzı, bilincimizi yükselten, genel sağlık halimize olumlu ivme kazandıran, yaşlanmayı geciktiren, gıda seçimi, aromaterapi ve sportif aktivitelerimize yön verme gibi faydalarının yanı sıra genel olarak yaşam kalitemizi yükselterek daha mutlu, daha huzurlu ve daha tatminkâr olmamızı sağlayan etkileri barındırır. Tüm bunlar ile beraber trend olan nefes tekniklerinden bahsedelim. Nefes insanoğlunun sahip olduğu birincil detoks sistemidir. Eğer nefesinizi doğru kullanmayı öğrenirseniz, zihninizi de kontrol edebilirsiniz. Zihni sakinleştirmeye başladığınızda ise merkezi sinir sistemi başta olmak üzere, enterik sinir sistemi, kardiyovasküler sistem, endokrin sistemi -bizi yönetenler hormonlarımız- ile tüm fizyolojinizde bir denge yaratmak mümkündür. Hepimiz nefes alıp veriyoruz zaten, bir de bunun doğrusu var mıymış demeyin sakın… Yaşadığım ağır anksiyete ve depresyonu düzenli nefes teknikleri ve meditasyon uygulamaları ile şifalandırınca benim gibi analitik bir insan bile ikna oldu ve kendimi yıllardır bu işin bilimsel alt tarafını incelemeye ve uygulamaya adadım. Öğrendiklerim beni her seferinde ciddi bir şaşkınlıkla sarstı… Nefes alıp-vermenin bu derece yaşamımızı etkilediğini asla tahmin edemezdim. Eminim eskiden benim olduğum gibi bu yazıyı okuyan çoğunuz da bunu bilmiyorsunuzdur.

Dünyada hızla gelişen Yeniçağ Tıbbı olarak adlandırabileceğimiz Beden-Zihin Tıbbı ve wellbeing uygulamaları şüphesiz özellikle pandemi sonrası en çok rağbet gören ve önümüzdeki yıllarda en hızlı gelişecek konular arasında zirveye oturdu. Peki bu tam olarak ne demek oluyor? Bu harfiyen şu demek; günlük yaşamınızda yaptığınız en basit gibi görünen seçimler uzun vadede immün sisteminiz ve merkezi sinir sisteminiz başta olmak üzere zincirleme reaksiyonla tüm fizyolojik sistemlerinizin ana belirleyicisidir.

Yani bütünsel sağlık, mutluluk, denge ve enerji kaynağınız günlük rutinlerinizle direkt ilişkilidir. Buna epigenetik bilimi çok net bir açıklama getiriyor. “Hastalıkların %5’lik bir bölümü genler ile ilişkilendirilirken, %95’lik kısmı ise epigenetik aracılığı ile kontrol edilebilmektedir.”

Peki Nefesimiz bunun neresinde yer alıyor? Tam da temelinde! Neden mi? Çünkü günümüzde batı tıbbının tanımladığı 45.000 hastalığın ortalama %95’i stres kaynaklı. Yani eğer gündelik yaşamınızda stresinizi yönetemiyorsanız, uzun vadede her türlü hastalığa kapılarınızı açıyorsunuz demektir.

İşte günlük olarak yaşamınıza adeta diş fırçalamak gibi entegre edeceğiniz, yoga ilmine dayalı burundan alınıp verilen kontrollü ve ritmik nefes egzersizleri olan pranayama teknikleri bedenimizdeki stres tepkisini veren en ilkel organımız olan amigdala’yı terbiye ediyor. Ve yaklaşık altı haftalık düzenli uygulamadan sonra eskiden üzüldüğünüz, sinirlendiğiniz, çok strese girdiğiniz olaylar karşısında amigdala bedende stres hormon salgısını tetikleyen o tepkiyi vermemeye başlıyor.

Ve sonuç: Daha dingin, daha dengeli, daha berrak bir zihin neticesinde optimal seviyede düzenlenmiş beden fonksiyonları. Yoga ilmine dayalı olan, burundan alınıp kontrollü ve ritmik nefes egzersizlerinin günlük uygulama neticesinde uluslararası saygınlığı olan bilimsel kurumlarca kanıtlanmış faydaları saymakla bitmiyor: Travma sonrası stres bozukluğu belirtilerini iyileştiriyor, hastanın beyin dalgalarını normalleştiriyor, farklı bağımlılık problemleri olan kişilere yardımcı oluyor, stres hormonu olan kortizolu düşürüyor, uyuma düzenini iyileştiriyor, genel olarak huzur ve iyilik duygusunu geliştiriyor, “iyi oluş/wellbeing hormonu” olan prolaktin serumunu arttırıyor, uzun vadede standart antidepresan ilaç kürleri kadar etki gösteriyor, limbik sistemi iyileştiriyor.

(Yükselen Çağ Wellbeing Academy kurucusu Ebru Şinik, wellbeing uzmanı ve ayurveda eğitmeni. Wellbeing ve wellaging sertifika programları da veren Şinik, bütünsel sağlık alanında yazılar ve kitaplar da kaleme alıyor.)