İrem Kınay ve Nevbahar Koç’un Turquoise Coast Kitabı

İrem Kınay ve Nevbahar Koç’un birlikte kaleme aldığı Turquoise Coast, Ege’nin güzelliklerini gözler önüne seriyor.

Ne zaman Bebek’teki Cevdet Paşa Caddesi, No:25’teki Assouline’den içeriye girsem bambaşka bir dünyaya giriyormuş gibi hissederim. Bu hissiyatın oluşması burasının “normal bir kitapçı” olmamasıyla ilintili. Çünkü Assouline Bebek mağazası, kitabı, verilebilecek en güzel hediye olarak konumlandırır; bunu da her fırsatta dile getiririm.

Zira, masa üstü kitaplarının Türkiye’de sevilmesinin ardında, bu vizyonun rüzgârı var aslında. Ve bir de Assouline’in Türkiye marka sahibi İrem Kınay’ın… Bu kez, bir kez daha Assouline’de bulunma nedenimiz İrem Kınay ve Nevbahar Koç’un birlikte kaleme aldıkları Turquoise Coast (Mavi Yolculuk) kitabı. Fotoğraflar ise Oliver Pilcher’a ait. Yanı sıra, Mert Alaş ve Missoni Ailesi’ni fotoğraflayan Polat Uyal’ın da kareleri var içeride. Türkiye’nin global arenada tanıtımına büyük destek olacağını düşündüğüm bu projenin detaylarını Kınay ve Koç’tan dinledik.

Turquoise Coast kitap projesi fikri nasıl çıktı?

İrem Kınay: Mavi Yolculuk kitabı esasında iki sene evvel yapmak istediğim ve Assouline’in desteklediği bir projeydi. O dönemde ülkemizin şartları uygun olmadığı için ertelemek durumunda kalmıştık. Bosphorus Private kitabı sürecinde bu proje tekrar gündeme geldi ve Nevbahar’a bu projeden bahsedince, kısa zamanda beraber yapmak üzere kolları sıvadık.

Nevbahar Koç: 2-3 yıl evvel İrem’in düşündüğü bir fikirdi. Bosphorus Private kitabımızın proje sürecinde, stilimiz ve vizyonumuz benzerlik gösterdiğinden çok iyi bir uyum yakaladık ve birlikte devam ederek Turquoise Coast kitabını yapmaya karar verdik.

Aslında sizleri bu projede bir araya getiren en önemli unsuru merak ediyorum. 

İ.K.: 2010 senesinde Assouline’i Türkiye’ye getirdiğim dönemde Bebek’ten dünyaya açılan pencere misyonumda Türkiye’yi, kültürümüzü ve ülkemizin güzelliklerini dünyaya tanıtabilmek üzere vizyonumun parçasıydı. Bu çerçevede çok sayıda kitap yaptık Assouline Türkiye olarak. Önce Bosphorus Private ve şimdi de bu kitapta Nevbahar’la bizi birleştiren vizyon da bu oldu esasında. Türkiye’yi yurtdışında doğru mecralarda, en güzel taraflarıyla ve bizim bakış açımızla tanıtabilmek ortak hedefimizdi. Türkiye’nin dünyada tanıtımına katkı sağladığına inandığımız bu iki eseri hayata geçirmiş olmaktan dolayı gururluyuz.

Şimdiye kadar Assouline Türkiye olarak dokuzuncu kitaba imza attınız. Hepsini bir proje niteliğinde siz yönettiniz. Ancak bu sefer bir fark görüyoruz. Turquoise Coast kitabının yazarlığını da üstlendiniz. Bu nasıl gelişti?

İ.K.: Öncelikle şunu söyleyebilirim ki Turquoise Coast’un içeriği benim en büyük tutkum ve yakın hissettiğim bir konu. Ve uzun zamandır hayalini kurduğum bir proje… Daha önce birlikte mavi yolculuk deneyimi yaşadığımız Assouline’in sahipleri Martine ve Prosper de bu konunun anlatımı için en doğru isim olduğumu düşündü ve beni cesaretlendirdi.

Kitabın içeriğinden bahsedebilir misiniz?

İ.K.: Kitap bir mavi yolculuk hikâyesi. Cevat Şakir ve arkadaşlarının yaptığı rotayı takip eden, fakat zamanla değişmiş ve bugünü yansıtan bir mavi yolculuk hikâyesi. Bodrum ve Kekova arasında yapılan bir mavi yolculukta bizim gözlemlediğimiz, hissettiğimiz, yasadıklarımızın bir sinematik kaydı.

Kitapta yer alan fotoğraflar kime ait? Bu isimle çalışmaya nasıl karar verdiniz?

İ.K.: Bu kitapta hem doku, hem evler, hem de insanlar olsun istedik. Normalde fotoğrafçıların iyi olduğu belli alanlar vardır. Ve biz gerçekten böyle bir sinematik gözü olan bir fotoğrafçı arayışına girdik. Yurtdışından birkaç isim öne çıkıyordu. Oliver ile Assouline olarak daha evvel hiç çalışmamıştık. Fakat Condé Nast Traveller’da çıkan bazı islerini biliyordum ve kendisine projeyi anlatan bir mesaj attığımda hemen projeye dâhil olmak istediğini belirtti. Onunla çalışmak istediğimizi ilk söylediğimizde, ailesiyle defalarca Türkiye’ye gelip, mavi yolculuğu yapmış olup, bu sahillere aşık olduğunu bilmiyorduk. Conde Naste Traveller ile çalıştığı için tam aradığımız sinematik gözdü.

Oliver’ın yanı sıra çektikleri fotoğraflarla kitaba büyük katkısı olan isimler oldu. Bunlardan biri alanında dünyada isim yapmış ve bizim gurur kaynağı olan Sevgili Mert Alaş oldu. Missoni Ailesi’ni fotoğraflayan Polat Uyal’ın karesi de en sevdiklerimiz arasında…

N.K.: Fotoğrafları Condé Nast Traveller’ın baş fotoğrafçılarından Oliver Pilcher çekti. Birlikte çalışmaya karar vermemizin nedeni ise, fotoğraflarının bizim istediğimiz gibi sinematik ve aynı zamanda hayal gücünü tetikleyen bir yumuşaklık hissi barındırıyor olması. Mert Alaş zaten alanında en iyi sanatçılardan biri. Fotoğrafa dokunuşu, hissi bambaşka, sahilleri onun gözünden görmek büyük bir keyifti. Ayrıca, Polat Uyal da bizim için bir fotoğraf çekti.

Turquoise Coast’un Türkiye’nin tanıtımına sağlayacağı faydalar hakkında neler söylemek istersiniz?

İ.K.: Tüm Assouline kitaplarında olduğu gibi hedef bir rüya kurdurabilmek. Bu kitapta yine Türkiye sahillerine gelmek üzere bir rüyada hissediyorsunuz. Ayrıca bu kitabın tanıtımı çerçevesinde tüm yaptığımız lokal ve global PR çalışmalarında -hem düzenlenecek davetler hem medya iletişiminde- kitapla beraber Türkiye’yi tanıtmış olacağız. Kitap ayrıca tüm dünyada satışa sunulacak.

N.K.: Bazılarının çok gelmek istediği, bazılarının hiç bilmediği, bazılarının ise gelmekten çekindiği bir zenginliği, kitabımızda kendi gözleri ile görüp, hayatları için ilham almalarını ve kendi yolculuklarını tecrübe etmelerine bir kapı açmak istedik.

Kitabın hazırlanış sürecinde gerçekleştirdiğiniz araştırmalar, çıkılan yolculuklar, karşılaştığınız ilginç hikâyeler varsa paylaşabilir misiniz?

İ.K.: Kitabı hazırlama sürecimiz esasında Nevbahar ve tüm ekiple Bodrum Kekova arasında yaptığımız iki mavi yolculuk. Biri 2018 yılında haziran başı, diğeri ise farklı bir ışığı yakalamak üzere eylül ayındaydı. Bu yolculuklar sırasında günlerimiz hep sabah günesin doğusuyla başlayıp, güneş batışıyla bitti. Bizler bu sahilleri çok iyi bilsek de her seferinde tekrar büyülendik. Onun dışında kitabi yazarken tarihte bu sahil boyunca Cevat Şakir dışında esasında ne kadar çok yolculuklar olmuş. Karya, Pers, Bizans, Osmanlı dönemlerinde sahillerdeki seyahat hikâyeleriyle karşılaşıyoruz. Benim özellikle ilgimi çeken bir sürgün tesadüfü var… Cevat Şakir bu sahillere sürgün olarak gidiyor ve onu oraya gönderenler, esasında onu cennete gönderdiklerinin farkında değiller. Ayni şekilde seneler evvel Karyalıların Girit Adası’ndan gelmesinde de yine bir sürgün hikâyesi var. Korsanlıkları ile ün yapmış olan Karyalıları Kral Minos tarafından yine sürgün olarak yolladıkları yer yine bu cennet sahiller…

N.K.. Yolculuğumuzu sanki bu rotayı ilk defa yapıyor ve deneyimliyormuşuz gibi her şeye bambaşka bir gözle, bambaşka bir heyecanla bakarak tamamladık. Yeni keşiflerimiz ve tecrübelerimiz de oldu. Yepyeni bir bakış açısı ve güzel anılarla bu kitabı yaptık.

Kitabın hazırlanış aşamasında araştırmaktan, yazmaktan keyif aldığınız en çarpıcı bölüm hangisi?

İ.K.: Bu sahillerde tarih boyunca gerçekleşmiş diğer yolculuklar… Mark Antony ve Kleopatra’nin bu sahillerde yaşadığı aşk hikâyesi ve Mısır’dan Sedir Adası’na özel getirdiği kumlar…

N.K.: Bizi ağırlayan yerel halkın yaşadığı evler, hayatlar, yaşam tarzları, dekorasyon anlayışları ve esin kaynaklarını konu etmek (deneyimlemek) çok ilginç ve keyifliydi.

Turquoise Coast’tan kaç adet basılacak? Sınırlı üretim versiyonu da olacak mı?

İ.K.: Kitabın sınırlı üretim versiyonundan sadece 500 adet basıldı. Trade edition ise diğer kitaplarımız gibi tüm dünyada satışta olacağından daha fazla sayıda… Fakat bu kitabin diğer Light of Istanbul, Ottoman Chic veya Bosphorus Private gibi tekrar tekrar basılacağından eminim.

Kitapta yer verilen sahil şeridi hakkında ne düşünüyorsunuz? Seyahat programınızı oluştururken en çok hangi destinasyonlarda bulunmaktan keyif alırsınız?

İ.K.: Bu sahil boyunca yapılan mavi yolculuk aslında tam tanımıyla bir rüya. Bu sahiller farklı kişilere hitap edebilecek her şeyi bir arada sunuyor. Doğa, tarih ve aynı zamanda tercih edildiğinde modern hayatın getirdiği tüm konforu içermekte. Günlerce karaya ayak basmadan yıldızların altında sessizce geçirebileceğiniz bir ortam, sahil boyunca sahilde veya sahilden arabayla çok rahat ulaşabileceğiniz arkeolojik kazılar sayesinde tarihi bir doku, dünyada benzeri olmayan oteller, unutamayacağınız tatlar, dokular, sesler… Benim için cuma-pazar kaçışları bile bir haftalık tatile bedel.  Özellikle Hisarönü ve Bozburun her seferinde beni büyüler ve hayatımın en unutulmaz güneş batışları buradadır.

N.K.: Bu sahillere sık sık gideriz. Özellikle, Göcek’te olmaktan büyük keyif alırım.   

Fotoğraf: Erhan Tarlığ