İç Mekânlarda Değişim Furyası

Son zamanlarda eve taşınan hayatlar, yaşam alanlarımızın evrim geçirmesine sebep oluyor.

Pandemi ile birlikte hayatımızın büyük bir kısmı evimize taşınırken hayatımızın merkezi de evimiz olmaya başladı. Yaşam tarzımızın eskisine göre oldukça değiştiği bu dönemde iç mekân tasarımı da yükselen trendler ile bir hayli değişti.

İş ve yaşam dengesini kurgularken çalışma alanlarının önemi büyük. Evden çalışmanın artması, iç mekânların hem yaşam hem de çalışma alanı gibi tasarlanmasına yol açtı. Bir mekânı tasarlarken çalışma alanı yaratmak veya var olanı işlevselleştirmek ilk sırada geliyor. Genel olarak bu mekânları tasarlarken, işlerin yürütülebileceği, aynı zamanda da rahatlığın sürdürülebildiği fonksiyonel tasarımlar öngörüyoruz. Böylece ofislerimizden uzakta geçirdiğimiz bu süreçte home office’lere olan ilgi artacak.

Eğitimin de çevrimiçi işlemesi çocuklara yönelik tasarımları da beraberinde getiriyor. Aynı mekânda birden fazla çalışma alanına olanak sağlarken yine göz önünde bulundurulması gereken şey mekânın net ve ferah olması.

Önceden kalabalık olarak nitelendirebileceğimiz evler şimdilerde ise detoks yöntemiyle fazlalıkları eledikçe fonksiyona yönelik olmaya başlıyor. Geniş çalışma yüzeyleri, rahat çalışma koltukları ve genişletilmiş depolama alanları yükselen trendler arasında. Bej ve beyaz tonlarda tasarlanan mekânların gün ışığını da olabildiğince almasıyla, üretkenlik de doğru oranda artıyor.

Birden fazla kullanıcıya uzun süre cevap vermesini beklediğimiz mekânlarda esneklik ve taşınabilirlik önem kazandı. Kargaşadan uzak, kullanıcı odaklı ve kişisel alanların yaratılmasında modüler mobilyalar ön planda. Bu tarz mobilyalar iç mekânın monotonluğunu kırmamızı sağlayarak gün içerisinde değişik atmosferler yaratmamıza olanak tanıyor. Doğaya olan özlemi gidermek için doğayı iç mekânlara taşımak da pandemi sonrası gelişen trendler arasında. Yeşil ve açık tonların kullanıldığı, ayrıca iç mekân bitkilerinin eşlik ettiği ferah ve sade mekânlar doğanın dinginliğini evlerimize taşıyor. Yeşilin yanı sıra trend yaratan renkler arasında terracotta, kırmızı ve tonları en başta yer alıyor. Daha cesur ve çarpıcı sonuçlar veren bu tonlar bu süreçte içimizde biriken enerjinin biraz da tasarıma yansıması aslında. Dikkatimizi çeken ve ilgimiz arttıran bu tonlara tam da bu süreçte ihtiyacımız var. Dozunda kullanıldığı sürece çok olumlu mekânlar elde ettiğimiz terracotta, yaşam alanlarını daha sıcak yerlere dönüştürmekte birebir. Doğanın yanı sıra tatil ve gezme planlarının askıya alınması iç mekânlara oldukça yansıdı. İnsanların bulunmak istedikleri fakat pandemi sebebiyle gidemedikleri tatil alanlarını da bütün rahatlatıcılığıyla evlerimizde sağlamak mümkün. Rattan, meşe, jut ve hasırlarla yazlık ev konseptlerini yakalayabileceğimiz alanların kullanıcılarına tatil havası sağlaması gayet mümkün. Birçok yaşam alanında eğlencenin bir trend hâline geldiğini görebiliriz. Mekânların kendi fonksiyonlarının yanı sıra gün içerisinde eğlenmek için de kullanılması pandemi sürecinde birebir; özellikle de sürekli evde bulunmanın en büyük dezavantajını yaşayan çocukları düşünürsek. Bunun için çocuklara özel tasarlanan mekânlarda yaratıcılığın ve eğlencenin ön plana çıktığını görüyoruz. Çocuklar için içinde bulundukça keşfedebilecekleri oyun alanları sunmak aynı zamanda onların hareket etmesine de olanak sağlıyor.

Yazı: Serra Özbay

Pek çok restoran, otel ve konut projesinde görev alan iç mimar Serra Özbay, 2016 yılında kurucusu olduğu SOS Interior firmasıyla çalışmalarına devam ediyor.