Hublot’dan İstanbul Saati: Classic Fusion Aerofusion Bosphorus
İsviçre’nin ünlü saat markalarından Hublot’nun İstanbul’a özel tasarladığı Classic Fusion Aerofusion Bosphorus modelini, geçtiğimiz günlerde saatin lansmanı için türkiye’ye gelen Hublot Doğu Avrupa, Fransa, Belçika, Lüksemburg, Birleşik Krallık, İrlanda & İskandinavya Genel Müdürü Benoît Lecigne’den dinliyoruz.
İstanbul için bir saat tasarlama fikri nereden aklınıza geldi?
Hublot, İstanbul’a ve şehrin müşteri kitlesine büyük saygı duyuyor. Bu sebeple limitli üretim bir saat tasarlamak bizim için kendiliğinden gelişen bir fikirdi. Classic Fusion Aerofusion Bosphorus Türkiye’den ve ülkenin en önemli simgelerinden birinden ilham alıyor.
Model, 34 adetle sınırlı ve bu numaranın İstanbul için büyük önem taşıdığı aşikar. Saatte, şehirle ilgili başka ne gibi detaylar var?
Saatin canlı mavi renkteki kasası, Boğaz’ın zengin renklerinden ilham alıyor. Mavi pamuklu chino kumaşı ve kauçuktan yapılan kordonu da öyle. Saatin yansıma önleyici camında da “İstanbul” kelimesini görebiliyorsunuz.
Şu sıralar Hublot yeni inovasyonlar ve yeni materyaller üzerinde çalışıyor mu?
Hublot’da sürekli olarak tasarımdaki inovasyonları ve metalürjiyi takip ediyoruz. Eminim ki Mart 2019’daki BaselWorld fuarında tanıtacağımız yeni modellerimizden çok etkileneceksiniz.
Classic Fusion serisini diğer Hublot serilerinden ayıran özellikler neler? İstanbul’a adanan saatinizin bir Classic Fusion olmasına nasıl karar verdiniz?
Classic Fusion, 1980’lerdeki orijinal koleksiyonu yeni serilerin modernliğiyle harmanladığı için Hublot’nun en sevdiğimiz serilerinden biri. İstanbul saatine gelirsek; saatin güzelliğinin ön planda olmasını istedik ve Classic Fusion Aeurfusion kronografının, Boğaz’ın benzersizliğini gösterebilecek kusursuz model olduğunu gördük.
Türk saat piyasası hakkında bilgi sahibi misiniz? Hublot’nun Türk müşteriyle olan ilişkisi nasıl?
Türkiye’deki distribütörümüz DSaat ile yakın iletişimim var ve çalışmalarını çok beğeniyorum. Türkiye’de düzenlenen Hublot etkinliklerinde pek çok müşterimizle tanışma fırsatı da yakaladım ve zarafetlerine ve zevklerine hayran kaldım. Türkiye, çok kültürlü, muhteşem bir ülke ve Hublot olarak bizim de yapmaya çalıştığımız şey, en iyiyi ortaya çıkarmak.
Bu aralar çoğu saat markası yüzünü geçmişe dönüyor ve yeni modelleri için ilhamı, eski tasarımlarında arıyor. Hublot’nun köklü geçmişi, yeni saat tasarımlarını etkiliyor mu?
Kısa ama çok gösterişli bir tarihimiz olması dolayısıyla Hublot, saat sektörünün benzersiz markalarından. Kısa zamanda çok yol kat ettik ama markamızın “ilk, tek ve %100 farklı” mottosunu da hep koruduk. Yeni koleksiyonlarımız, 1980’ler Hublot’sunu onurlandırırken, modern dokunuşlar taşıyor elbette. Saatçiliğin en önemli detayı, firmanın ruhuna ve markanın köklerine bağlı kalmaktır.