Granada: La Bobadilla

Bana güzellik ve duygu olarak görünen Granada’yı istiyorum -Isaac Albeniz, İspanyol besteci, piyanist.

Granada, İspanya‘daki en sevdiğim şehirlerden biri. Beni etkileyen şey, ülkenin başka hiçbir yerinde olmayan, Kuzey Afrika ve Avrupa‘nın eşsiz kültür, sanat ve fikirlerinin çarpıştığı bir karışım sunuyor olması.

La Bobadilla (lhw.com), 30 yılı aşkın bir süredir İspanya’nın en iyi lüks otellerinden biri olan, Endülüs’ün kalbinde yatan yakışıklı bir konaklama adresi. Zeytin ve meşe ağaçlarının bulunduğu, bin dönümlük özel bir arazi üzerinde yer alan otelin yoluna girdiğimde, uzaktan gördüğüm kümeleşmiş beyaz badanalı evler, kiremitli çatıların oluşturduğu manzara adeta geleneksel bir Akdeniz köyünü andırıyor. Yol, beni ortasında romantik bir çeşmenin bulunduğu güzel bir avluya getiriyor. Karşımda, çarpıcı bembeyaz bir konak! Son derece ağır ahşap kapısının arkasında büyüleyici bir giriş var. Mermer sütunlar ile bağlantılı at nalı şeklindeki yüksek tuğla kemerler bana Granada’nın büyük camii-katedralinin çarpıcı mimarisini hatırlatıyor.

Eko-farkındalığıyla dikkatimi çeken La Bobadilla’nın çevre dostu ilk lüks otel olduğunu öğreniyorum. Otel şaşırtıcı yeşil kimlik bilgilerine sahip. Hasat edilen zeytinlerden, sürdürülebilir zeytin-taşı biyokütle yakıtını, sıcak su için bir enerji kaynağı olarak kullanması etkileyici. 350 hektarlık kırsal arazinin etrafı çevreleyen sayısız noktayı, yürüyerek, bisiklet, dağ bisikleti, biniciliğe kadar çok çeşitli canlandırıcı seçeneklerle keşfetmek mümkün. Eski maden demir yolları güzergâhını ya da vahşi doğanın içinden geçen Via Verde, yani Yeşil Yol’u takip etmek tabiatın keyfini sürmek isteyenler için iyi seçenekler. Ben Via Verde’yi tercih ediyorum. 10 kilometrelik ormanlık alanda yürüyüş yaparken, şefin lüks mutfağı için yarattığı organik, gurme bahçeleri gözümden kaçmıyor. Akşam için otelin restoranı La Finca’da ayırdığım tenha masaya geçiyor, Endülüs’ün muhteşem tepelerine, dağlarına, eteklerine bakan huzuru ve lezzetli mutfağın tadını çıkarıyorum. Yaşadığım deneyim hem ruhumu hem de karnımı doyuruyor. Sabah, Endülüsün göz kamaştıran ışığına uyanacak olmanın düşüncesiyle yüzümde bir tebessüm beliriyor.

Granada’dayken…

  • Sierra Nevada sıradağlarının eteklerini taçlandıran, dünya çapında bilinen zarif Elhamra Sarayı, 250 yıldan fazla bir süre hüküm süren Müslüman yöneticilerin ikamet yeriymiş. Dolayısıyla dünyanın en iyi İslami mimari ve zanaatkârlık örneklerinden biri olan heybetli saray muazzam bir tarihi de içinde barındırıyor. Çarpıcı komplek; Nasrid Sarayları, Alcazaba ve Generalife bahçeleriyle birlikte bir UNESCO Dünya Mirası Sit Alanı. Nasrid Sarayları bugün Meksus, I. Yusuf ve Aslanlar adında üç saraydan oluşuyor. Meksus’un geometrik oymalı ahşap tavanlarına, I. Yusuf’un sarayındaki Altın Oda’ya, Aslanlar Sarayı’nın avlusundaki 12 mermer aslan çeşmelerine hayran kalmamak elde değil. 13. yüzyılda inşa edilen Alcazaba kalesinin merdivenlerinden yukarıya doğru tırmanınca ulaşılan zirvede, panoramik Granada manzarası izlemek mümkün. Mimarın Bahçesi denilen Generalife, eski Nasrid Emiri’nin yazlık malikânesi. Bahçelerdeki fıskiyelerin sularının yumuşak sesi eşliğinde, aklınıza gelebilecek her renkteki çiçeklerin arasında huzur dolu bir yürüyüş yapıyorum. Hatırlatmakta fayda var, Generalife’a giriş biletinizi ziyaretinizden birkaç hafta önce almak iyi bir fikir. Aksi takdirde sadece bahçelerin etrafında dolaşmayı göze almalısınız. alhambradegranada.org
  • Granada seyahatinde, ABD’li yazar Washington Irving’in yazdığı Elhamra: Endülüs’ün Yaşayan Efsanesi kitabını okumanızı öneririm. Yazarın, Granada’da yaşadığı dönemde konakladığı sarayda, kendisi anısına olduğu gibi yaşatılan odaları ziyaret etmek mümkün!
  • Granada’daysanız günübirlik ziyaret edebileceğiniz, gurme çevrelerde ismi hızlıca yayılan küçük bir kasaba olan Riofrio, dünyanın en lezzetli ve ilk ekolojik havyarının üretildiği yer.