Funda Arkas ile Kahve Molası

Yaşamını Çeşme’de sürdüren Funda Arkas, hem mimarlık firması FD Architecture hem de konsept mağazası Rue 1387 ile mimari ve dekorasyonun farklı alanlarına dokunmayı seven bir iç mimar. Alaçatı’dan Avrupa’ya uzanan bir yelpazede projeler gerçekleştiren Arkas, ilhamını geçmişten almayı seviyor. İç mimari projeleri dışında metruk yapıları günümüze kazandırmasıyla da bilinen Arkas’ın özgün stilinin temelinde, aldığı eğitiminin ve seyahatlerinin izlerini de görmek mümkün.

Meslek seçiminizde sizi en çok etkileyen şey neydi?

Görsellik ve estetik, hayatta her zaman ilgi duyduğum konular oldu. Çocukluğumda da stilist ya da mimar olmak isterdim. Buna rağmen üniversite hayatıma ilk olarak Dokuz Eylül Üniversite’sinde İşletme okuyarak başladım fakat sonra bölümün bana göre olmadığını anlayarak Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Mimarlık eğitimimi tamamladım. Mezuniyetimin hemen sonrasında, 1997’de, hiç vakit kaybetmeden iş hayatına atılarak FD Architecture’ı kurdum. Mimarlığın insanın içinden gelen bir yetenek ve tutku olduğuna inanıyorum ve insanın tutkuyla yaptığı işlerin kişinin kendisini çok daha başarılı, azimli ve mutlu kıldığına inanıyorum.

Evlerin yanı sıra otel, restoran ve tekne dekorasyonu da yapıyorsunuz. Birbirinden farklı yaşam alanlarında çalışmak mimari bakış açınızı genişletiyor mu?

Farklı projeler üzerinde çalışırken mimari bakış açısından çok, teknik anlamda yaşanan farklılıklar ve engeller sizi daha çok geliştiriyor ve katkı sağlıyor. Mimari bakış açısı olarak FD Architecture senelerden beri oturmuş tarzıyla her türlü alanda kendini yaşatmaya devam ediyor. Ben ve ekibim için bir alanı yaşanacak hale getirirken dikkat ettiğimiz en önemli konu, mekânın hâlihazırda sahip olduğu ruhu ve dokuyu anlayarak, onu ne tür bir stil ve detaylarla harmanlamamız gerektiği oluyor.

Meslek yaşamınızda daha önce benzer bir proje yapmadığınız ama kesinlikle tasarımını yapmak isterim diyeceğiniz bir yapı, mekân var mı?

Özel bir gezi sırasında Vatikan’ın kütüphanesini dolaşma fırsatı bulmuştum. Oldukça etkileyici bir mekân. Bunun gibi bir yapı inşa etmek her zaman hayalimdir. Aynı zamanda uzun zamandır hayalini kurduğum, büyük heyecan duyduğum ve Alaçatı’ya değer katacağını düşündüğüm yeni projemizin 2020 ilkbaharında tamamlamasını planlıyoruz.

Funda Arkas, “Bir yapıyı incelerken bu enerjiyi alabilmek ve bitmiş halinin hayalini kurabilmek, bir projeye başlamamızda yeterli oluyor. Çeşitli teknik engeller olsa bile büyüsüne kapıldığımız yapılar için elimizden gelenin fazlasını yaparak ve hatta zaman zaman sınırlarımızı zorlayarak yapının orijinaline sadık bir şekilde restorasyon projelerimizi tamamlıyoruz” diyor.

Siz aynı zamanda, restore etmek amacıyla, yenilenmeye uygun yapıları alıyor ve onları sıfırdan inşa ediyorsunuz.

En büyük ilham kaynağım, tarih ve tarihi dokular. Bu sebeple daha önceden yaşamış, ruhu olan mekânları restore etmek ve onları yaşanılabilir kılmak, işimin en sevdiğim kısmı. Çeşme’de yaşayan biri olarak Alaçatı bu konuya son derece açık yapılara sahip bir bölge. Her bir sokakta birbirinden farklı tarihleri ve dokuları olan yapılar yer alıyor.

Örneğin, Alaçatı’daki eski bir papaz evi veya benzer şekilde Rumlardan kalan tescilli ve anıtlara kayıtlı olan orijinal taş evleri alıyor ve yine orijinaline sadık kalacak şekilde tamamen yeniliyoruz. Yapıyı komple söksek bile mevcut sökülen taşları numaralandırarak orijinaline sağdık kalma koşuluyla tekrar inşa ediyoruz. Bu işlemler sırasında yaşadığımız en büyük zorluk, yara almış dokuları kurtarmaya çalışmak oluyor. Tarihi çok geçmişlere dayanan ahşapları, kolonları, taşları sağlam bir şekilde nasıl hayatta tutabileceğimiz konusuna oldukça zaman ve emek harcıyoruz.

Rue 1387 butiklerinizde yer alan ürünleri de kendiniz seçiyorsunuz…

Rue 1387 için her yerde rastlanmayan ve kullanıldığı mekânda varlığını gösteren parçaları seçmeye özen gösteriyorum. Daha doğrusu bir seyahatte veya fuardayken bu parçalar beni seçiyor da diyebiliriz! İkinci Dünya Savaşı’nda askerlerin özel eşyalarını muhafaza etmek amacıyla kullandığı sandıklar gibi tarihin bir parçası olmuş olan ürünler özellikle ilgimi çekiyor.

Rue 1387’nin İzmir butiklerine İstanbullu müşterilerin ilgisi yoğun olsa da İstanbul’da kalıcı bir mağaza açmayı düşünmediğinizi söylemiştiniz; fikriniz değişti mi?

Geçtiğimiz senelerde birkaç kez düşünüp, kısa sürede vazgeçtiğim bir konu Rue 1387’yi İstanbul’a taşımak. Kalıcı bir mağaza yerine bir süre daha çeşitli alışveriş etkinliklerinde veya dönemlik açtığımız pop-up mağazalarla İstanbul’da yer almayı planlıyoruz.

Rue 1387 butiklerinde; Eski Louis Vuitton valizler, dünyanın farklı yerlerinden toplanmış özel tasarım objeler, 1940’lardan vintage mobilyalar, Fransa’da bir şatodan çıkartılan, 1800’lerden kalma aile birey portreleri bulmak mümkün.
 

Yeni İstanbul Havaalanı’na da lounge tasarımlarınızla katkıda bulundunuz.

Bu proje bizim için hem işleyiş hem de teknik açıdan farklı ve zorlu oldu. Fakat en sonunda içimize sinecek şekilde tamamladık. İstanbul Havaalanı, Türk Hava Yolları Dış Hatlar CIP Lounge’larının hem batı hem doğu kanadını tasarladığımız projemizde ülkemizi yansıtacak iki konsept üzerine odaklandık. Yeşil bazlı bir renk paletinin hâkim olduğu, Karadeniz bölgesini yansıtan çay salonunda bölgenin kültürel dokusunu yansıtan detaylar yer alıyor. Diğer bir bölümde ise Ege bölgesinin simgeleşen taş dokuları, mavi tonlar, ketenler ve zeytin ağaçlarıyla bölgenin öne çıkan estetik değerleri vurgulandı.

En çok seyahat etmeyi sevdiğiniz yer neresi?

İlham kaynağı kapsamında düşündüğümde sanırım bu şehir Roma. Roma’nın yanı sıra FD Architecture olarak tarzımıza yön veren ve benim de seyahat etmeyi çok sevdiğim yerler arasında Toskana, Provence, Marakeş ve New York’u sayabilirim. Aynı zamanda, var olan kültürel zenginliğin yaşatılması ve değerini kaybetmeden muhafaza edilmesi, bu sene çıktığım Güney Afrika seyahatinde gezdiğim bölgeler de beni büyüledi ve bana farklı bir bakış açısı kazandırdı.

İstediğiniz bir zaman diliminde yaşama şansınız olsa, bu hangi dönem olurdu?

Ortaçağ. Reenkarnasyon varsa hep bu dönemde yaşadığımı düşünürüm. Roma’yı ve Ortaçağ kasabalarını seviyor olmamın en büyük sebepleri bence o dönem oralarda bulunmuş olmam. Yapıların dokuları, kıyafetler ve insanların hayata karşı verdikleri mücadeleler o döneme ait hep beni etkileyen konular olmuştur.

Dekorasyonda oluşturduğunuz eklektik stil günlük giyiminize yansıyor mu?

Ne mimari açıdan ne de moda anlamında hiçbir zaman sıkı bir trend takipçisi olmadım. Tarzım çok bellidir. İşim gereği sürekli şantiyelerde bulunmam sebebiyle tahmin edersiniz ki günlük giyim tercihlerimde konfor ve sadelik ön planda oluyor ve tabi ki siyah renk de vazgeçilmezim.