Milli Cimnastikçi Ferhat Arıcan ile Tanışın

Zirveye ulaşmak hiç kolay değil; azim, istikrar ve kararlılık timsali milli cimnastikçi Ferhat Arıcan ile tanışın.

Başarı asla tesadüfi değildir. Özünde azim, kararlılık ve elbette çok çalışmak yatar. Milli cimnastikçi Ferhat Arıcan da başarılı olmanın tüm bu gerekliliklerini yerine getiren, alanında söz sahibi bir sporcu. Üstelik Türkiye’de cimnastik sporunun git gide ilgi görmesinde de katkısı büyük. Nasıl olmasın? Kendisi, geliştirdiği iki hareketle “Ferhat Arıcan Hareketleri” tabirini dünya cimnastik literatürüne sokmayı başarmış. Her ne kadar pandemiden ötürü tarihinde ilk kez ertelenen olimpiyatlara katılamasa da 2021 Avrupa Artistik Cimnastik Şampiyonası’nda altın madalyanı sahibi oldu. Bu galibiyetle birlikte, üst üste ikinci kez Avrupa şampiyonluğunu da elde etti. Peki ama Arıcan, cimnastik sporuyla nasıl tanıştı? Sayısız galibiyetlerle taçlandırdığı bu tutkusunu daha da ileriye taşımak için neler yapmayı planlıyor? Arıcan ile bir araya gelip zirveye nasıl ulaştığını konuştuk.

Bildiğim kadarıyla cimnastiğe oldukça erken yaşta başlamışsınız.

Benim cimnastikle tanışma hikâyem aslında biraz ilginç. Beden eğitimi öğretmenim teneffüste beni ellerimin üzerinde yürürken gördüğünde “bu çocukta bir terslik var” diye düşünüyor. Cimnastiğe olan ilgimi de yeteneğimi de o keşfediyor aslında. Cimnastik tüm sporların temeli olduğu için genellikle çocuklar üç dört yaşlarında cimnastiğe yönlendiriliyor ve sonrasında ya bu alanda kariyerlerini sürdürüyorlar ya da temel spor eğitimini almış bir şekilde farklı branşlara yönlendiriliyorlar. Ben cimnastiğe biraz geç sayılabilecek bir yaşta, 10 yaşında başladım. Yaşıtlarımla aramda bariz bir şekilde seviye farkı vardı ama hiçbir zaman vazgeçmeyi düşünmedim, hep çok çalıştım. Onların önümde olması ekstra bir motivasyon kaynağı oldu benim için. Kendimi daha çok zorlamam gerektiğini biliyordum ve öyle de yaptım. Sahip olduğum dezavantajı avantaja çevirdim diyebilirim.

Cimnastik sporunun avantaj ve dezavantajları neler?

Kararlılık ve özgüven, başarıya ulaşmak isteyen her insanın taşıması gereken özelliklerin başında geliyor. Bu iki özelliğin küçük yaşta kazanılmasında sporun, bilhassa cimnastiğin çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Çünkü cimnastikte bir hareketi kusursuz bir şekilde yapabilmek için o hareketi sayısız kez tekrarlamalısınız. Bu tekrarlar sırasında defalarca hata yapabilir, düşebilir ve başarısız olabilirsiniz. Ama çok önemli bir şey var: Bir cimnastikçi asla pes etmez. Tıpkı başarı için her şeyi göze alması gereken insan gibi. Bizler şampiyonalarda sergileyeceğimiz bir seri için her gün defalarca tekrar yapıyoruz. Tek bir hareketi en ince ayrıntısına kadar çalışıyoruz. Çünkü cimnastik, hata kaldırmayan bir spor. Seri sırasında yapacağınız en ufak bir hata sizi madalyadan edebiliyor. Anlayacağınız yıllarca süren hazırlıkların, antrenmanların ve yapılan sayısız fedakarlıkların karşılığı bir dakikadan bile az sürecek bir seriye bağlı. Öğrenmek bir süreçtir ve bir cimnastikçi bu sürecin kendisini geliştirmek için ne kadar kıymetli olduğunu bilir. Bazı şeylerin zaman aldığını da çok iyi bilir. Cimnastik sporuyla küçük yaşta tanışmış çocuklar öğrenmenin sabırla yürütülmesi gereken bir süreç olduğunun farkında olarak büyürler. Bu süreç içerisinde iniş ve çıkışların olduğunu ancak kararlılıkla mücadele ettikten sonra karşılarında hiçbir şeyin duramayacağı fikri her zaman akıllarının bir köşesinde olur.

Bu sporu yaparken hiç zorlandığınız ve “pes etmek” istediğiniz anlar oldu mu?

Özellikle biri çok keskin olmakla beraber kariyer yolculuğumu etkileyen virajlar elbette oldu. Kariyerimin en iyi dönemlerinden birini yaşarken, çok talihsiz bir sakatlık geçirdim. Koluma platin takıldı. Doktorlar bu şekilde cimnastiğe devam edemeyeceğimi söyledi. Haberi aldığımda kafamdan aşağı kaynar sular boşaldı tabii. Ama sonrasında “Hayır hikâyem henüz bitmedi.” dedim kendi kendime, düştüğüm yerden kalkacak ve en iyisi olmak için yeniden mücadele edecektim. Doktorun kariyerimle ilgili yaptığı yorumun üzerine benim ilk sorum bir sonraki turnuvanın tarihiydi. O platin kolumda altı ay kaldı. Bu süre zarfında çok kısıtlı şekilde antrenmanlarıma devam ettim. Platin çıktıktan bir ay sonra Türkiye Şampiyonu’ydum.

“Arıcan Hareketleri”nden de söz edelim biraz… Dünya jimnastik literatürüne bu sporda daha önce hiç olmayan hareketleri yazdırdınız. Bu durumu “buluş” olarak adlandırabilir miyiz?

Kesinlikle benim için cimnastik literatürüne yeni bir hareket kazandırmak bir buluş, bir keşif yapmakla eşdeğer. Bir hareket buluyorsunuz ve o hareket cimnastik literatürüne sizin soyadınızla geçiyor, adınızın ölümsüzleşmesi harika bir duygu, tarifsiz bir gurur.

Peki, bu hareketleri biraz daha detaylı anlatabilir misiniz bize? Kaç hareketten oluşuyor, özellikleri neler?

Cimnastikte serimiz sırasında yaptığımız her hareketin bir ismi var. Daha önce hiç yapılmamış bir hareketi yaptığımızda bu hareket onaylandığı takdirde kendi soy ismimizi taşıyor ve dünya jimnastik literatürüne geçiyor. Benim jimnastik literatürüne kazandırdığım iki hareketim var. Bunlardan biri paralel bar aletinde 2008 yılında gerçekleştirdiğim bir hareket. İki hareketin birleşimiyle oluşuyor. Paralel barın üzerinde alta dalıştan yukarıya ağır amut çıkış gibi görünüyor. İkincisi ise 2013 yılında atlama masası aletinde gerçekleştirdiğim bir hareket. Dört farklı hareketin birleşimiyle gerçekleştirdim. Oldukça komplike ve atlama masası için zorluk derecesi oldukça yüksek.

Başarılı olmak, motivasyonunuzu her daim üstte tutabilmek için neler yaparsınız?

Çok güzel bir soru. Aslında bu sorunun cevabını bir cümle ile verebilirim; her zaman hayal kurarım. Başarımın sırrı bu. Kariyerim boyunca hayallerimi hedeflerime dönüştürmek için çalıştım. Kurduğum hayaller için büyük kararlılıkla hep çok çalıştım. Çalışmanın karşılığında da hayallerimi gerçekleştirme fırsatı yakaladım… Tabii ki hayallerimin hepsine henüz ulaşmış değilim, onlar için de tüm gücümle çalışmaya devam ediyorum.

Antrenmanlarınız nasıl geçer? Kendinizi zorlamayı sever misiniz?

Günde 6-7 saat antrenman yapıyorum. Kendimi zorlamak, yeni hareketler denemek hoşuma gidiyor. Her antrenmanda güncel performansımın üzerine neler koyabilirim diye çalışıyorum. Jimnastik, mükemmelliğin sınırlarında gezdiğimiz bir spor. Her antrenmanda kusursuza ulaşmak için çalışıyoruz. Ben de bu doğrultuda kendimi zorlamayı seviyorum. Zorlandığım, kendi kendime “Daha ne kadar çalışacağım acaba!” dediğim anlar elbet oluyor. Ama bir şekilde kendimi tekrar motive etmeyi başarıyorum.

Cimnastik sakatlanmaya da çok açık bir spor dalı. Kendinizi nasıl koruyorsunuz?

Bu konuda kesinlikle size katılıyorum. Yanlış bir hareket, yapacağımız herhangi bir hata bizi madalyadan etmesinin yanında büyük sakatlıklara da yol açabiliyor. O nedenle her hareketimizi titizlikle gerçekleştirmek zorundayız, her zaman tetikte olmalıyız ve yapacağımız her hareketi kusursuz bir şekilde gerçekleştirmeliyiz. Cimnastik hata kaldıran bir spor kesinlikle değil.

2021 Avrupa Artistik Jimnastik Şampiyonası’nda altın madalya sahibi oldunuz. Bu, aynı zamanda üst üste ikinci kez Avrupa şampiyonu oluşunuz. Bu şampiyonaya nasıl hazırlandığınızı dinleyebilir miyiz?

Turnuvaya yaklaşık 25 günlük bir süre kala Covid-19 testimin pozitif çıktığı haberini aldım. Milli takım olarak Avrupa Şampiyonası için kampa girmeden bir gün önceydi. Cimnastikte bir gün bile antrenman yapmazsanız bu sizi geriye atar. Her gün en iyi performansınızla alete çıkıp antrenmanınızı yapmak durumundasınız. Zorunlu izolasyonum nedeniyle uzun bir süre antrenman yapamadım. Ama karantina sırasında kendime bir söz vermiştim. Avrupa Şampiyonası’na yetişecek ve elimden gelenin en iyisini yapacaktım. Benim bu şampiyonada en büyük motivasyonum kendime verdiğim bu söz oldu. Karantinadan çıkar çıkmaz çok yoğun bir antrenman temposuyla Avrupa Şampiyonası’na hazırlandım ve mutlu sona ulaşan isim oldum.

Bu denli önemli dereceler gurur verici. Peki siz, bu spor dalının Türkiye’de yeterince ilgi gördüğünü düşünüyor musunuz? Gençler ve hâlihazırda bu spor dalıyla uğraşanlar için ne yönde teşvikler yapılmalı?

Dünyanın her yerinde bazı spor branşları her zaman daha popüler olmuştur. Futbol, basketbol, tenis her zaman en çok izlenen branşlar olmaya devam edecek. Örnek başarılar, izleyici kitlesini de genişletiyor. Son yıllarda cimnastikte kazandığımız başarılarla birlikte ülkemizde cimnastiğe olan ilgi her geçen gün artıyor, bunu görmek de beni oldukça mutlu ediyor. Daha fazla haber oluyoruz, yarışmalarımız daha fazla izleniyor. Bu da bizi mutlu ediyor. Zamanla daha da gelişeceğine inanıyorum. Öte yandan amatör branşlarla ilgili ülkemizde çok değerli yatırımlar yapılıyor, cimnastik de bu branşlardan biri. Spor yapmak isteyen ve hâlihazırda cimnastikle uğraşan gençlerin bu tesislere erişimi geçtiğimiz yıllara oranla kesinlikle artış gösterdi. Hem Gençlik ve Spor Bakanlığı hem de federasyonumuzun bu konuda çalışmaları var. Bizler de elde ettiğimiz başarılarla branşımızın tanınmasına katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Tüm bunların yanında lokomotif branşları futbol ve basketbol olan kulüplerin amatör branşlara verdiği değer de arttı. Kendi kulübüm Göztepe Spor Kulübü’nü örnek olarak gösterebilirim. Özellikle olimpiyat yolunda çalışmalarını sürdüren bizler ve gelecek nesillerin önünü açmak için değerli çalışmalar yapıyorlar. İlerleyen dönemde ülkemizden çok değerli cimnastikçilerin çıkacağına inanıyorum.

En büyük hayaliniz nedir?

Çok fazla hayalim var. Bunlardan en çok değer verdiğim iki hayalimi sizlerle paylaşmak isterim. İlki; olimpiyatlarda ülkemi en iyi şekilde temsil ederek kürsünün en üst basamağında yer almak ve altın madalyanın sahibi olmak. Olimpiyatlara katılmak her sporcunun hayalidir. Sporun zirvesinden bahsediyoruz, nasıl olmasın (gülümsüyor). 2020 yazında Tokyo’da gerçekleşecek Olimpiyatlar için son hızla çalışmalarıma devam ederken Covid-19 tüm dünyayı etkisi altına aldı ve Olimpiyatlar, tarihinde ilk kez ertelendi. Bu dönemde ümitsizliğe kapılmadım desem yalan olur. Ama düştüğüm yerden hayallerim sayesinde vakit kaybetmeden kalkmasını bildim. Olimpiyat madalyası hayalimden vazgeçmedim, yalnızca bu hayalimi bir yıl kadar ertelemek durumunda kaldım. Şimdi ise çalışmalarımı en iyisi olmak için sürdürüyorum. Umarım Olimpiyatlar bu yaz gerçekleşir ve hayalini kurduğum altın madalyanın sahibi olurum. Bir diğer hayalim; ulaşabildiğim kadar çocuğa ulaşıp, onların sporla iç içe büyümelerine katkıda bulunmak. Spor kültürüyle büyüyen genç nesillere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. İzmir’de Kolektif Akademi adında bir cimnastik akademim var. Orada çocuklara temel cimnastik eğitimi veriyorum. Saha içi eğitimlerin yanında sporun hayatımıza kattıklarını da konuşuyoruz. Ana amacımız altyapı sporcusu çıkartmak değil, spor kültürüyle büyüyen genç nesillerin oluşmasına katkı sağlamak.

Kendinizle baş başa kaldığınız anlarda en çok ne yapmaktan keyif alırsınız?

Günümüzün, hatta haftamızın çok büyük bir bölümü antrenmanlarla geçiyor. Profesyonel sporcu olmak, hayatınızda çok fazla fedakârlık yapmanız anlamına geliyor. Zaman zaman sosyal hayatımızdan da kısmamız gerekiyor. O nedenle kendimle çok sık baş başa kalamıyorum ama kaldığımda da çevre ve toplumsal konularla ilgili okumalar yapmaya, belgeseller izlemeye çalışıyorum. Ve bu konuda bir sporcu olarak nasıl aksiyon alabilirim sorusu üzerine planlar yapıyorum. Bu noktada profesyonel bir ekiple çalışıyorum. Saha dışındaki tüm kariyerim onlara emanet.

Birlikte oluşturduğumuz yol haritası doğrultusunda sosyal sorumluluk projelerine imza atıyoruz. Biz sporcuların, sporun evrenselliğinden faydalanarak sesimizi çok geniş kitlelere duyurabileceğimizi düşünüyorum. Sporun eşsiz bir gücü var. Her zaman dünyamızın ve ülkemizin iyiliği adına, daha aydınlık bir gelecek için neler yapabilirim diye düşünüyorum. “Tek başıma ne yapabilirim” demeden üzerime düşeni en iyi şekilde yapmak en büyük motivasyon kaynağım. Buradan hareketle de UNDP ve SosyalBen Vakfı’yla farklı noktalara dikkat çekmeye çalıştığımız projelerimiz var. 4 Nisan Dünya Mayın Bilinci ve Mayın Faaliyetine Destek Günü’nde mayın temizleme faaliyetlerinin gerektirdiği yoğun dikkat, adanmışlık, denge ve yön bulma becerilerinin cimnastik sporu ile olan benzerliğine vurgu yapmak için gerçekleştirdiğimiz bir projemiz oldu örneğin. SosyalBen Vakfı ile yaptığımız çalışmada da çocuklarla hem spor yapıyoruz hem de sporun hayatımıza katabileceği birbirinden değerli özelliklerin üzerinde duruyoruz.

Go Luxurys, odağına lüksü alan bir mecra. Buradan hareketle sizin “lüks” tanımınızı öğrenebilir miyiz?

Ben lüksü, insan hayatına bir konfor katan her şey olarak tanımlarım. Çünkü toplum çok hızla değişiyor, alışkanlıklarımız farklılaşıyor ama ne olursa olsun insan kendi hayatına konfor katan şeyleri arıyor. Özellikle pandemi döneminde tüm alışkanlıklarımız değişti. Çok uzun süre kendileriyle baş başa kaldı insanlar. İhtiyaçları da değişti. Değişmeyen tek şey insanın kendi hayatında yaratabileceği konforlar. Benim yeni lüks tanımım bu.

Ferhat Arıcan’ın lüksleri nelerdir?

Teknoloji ve modayı yakından takip ediyorum. Tüm teknolojik aletler ilgilimi çekiyor. Çocukluktan gelen oyuncak merakı biraz da. Sadece tüketim tarafından bakmıyorum; araştırmayı, öğrenmeyi de seviyorum. Aldığım her teknolojik aletle birlikte yeni bir teknolojiyi de öğrendiğimi hissediyorum. Okuyorum, tüm özelliklerini kullanarak öğrenmeye çalışıyorum. Onun dışında modayla yakından ilgileniyorum. Trendleri ve moda haftalarını fırsat buldukça takip ediyorum. Hatta bu konunun uzmanlarından da eğitim alıyorum. Bir de otomobil tasarımları ilgimi çok çekiyor.

Röportaj: Gülay Koç