Luxurys Kulüp: S&S Motors Genel Müdürü Ferhat Albayrak
Ortak paydası adrenalin olan spor otomobiller ve elektronik müzik, Ferhat Albayrak’ın vazgeçemediği iki tutkusu.
Röportaj: Gülay Koç
Profesyonel hayatlarını daha verimli kılmak üzere hobilerine odaklanan iş insanlarının hikâyelerini mutlaka okumuşsunuzdur. S&S Motors’un Genel Müdürü Ferhat Albayrak, bu isimler arasında belki de en sıra dışı olanı. Çünkü kendisi hem lüks ikinci el otomobil satıyor hem de DJ setinin başına geçip elektronik müzik tutkunlarını ‘uçuruyor’. Yaptığı bu iki farklı iş, aslında onu tamamlıyor diyebilirim. Zira ortak payda ‘adrenalin’ olunca, gerek spor otomobiller gerek elektronik müzik bu duyguyu fazlasıyla hissettiriyor.
S&S Motors’da lüksün ikinci elini satıyorsunuz. Size göre lüksün karşılığı nedir, öğrenebilir miyiz?
En basit haliyle bütçeniz ve ihtiyaçlarınız doğrultusunda alabileceğiniz en iyi ürün ya da hizmet. Lüks, 1 milyar doları olan birisi için gökdelen satın almak olabilir; ama öte yandan 500 lirası olan biri için de akıllı telefon sahibi olabilmektir. Bana göre lüksün tanımı bütçenize göre değişir.
Peki, söz konusu otomobiller olduğunda ‘lüks’ neye göre değişiyor?
Lüks otomobil kavramı bana göre bir miktar havada kalıyor. Onun yerine segment demek daha doğru. Örneğin Dacia, bir çiftçi için lüks olabilir. Öte yandan bir multi milyarder için Mercedes-Benz lüks olmayabilir. Zaten bu yüzden otomotiv sektöründe ‘premium’ segment doğdu. Bugün BMW ya da Audi’nin daha ulaşılabilir modelleri var. Bu araçları kullandığınızda gerçek anlamda pahalı bir otomobile biniyormuş gibi hissediyorsunuz. ‘Pahalı otomobil’, bir markanın en üst versiyonundaki modellerini kapsıyor artık.
Pahalı otomobillerden söz açılmışken… Tesla’nızla birlikte şehirde kısa bir deneyim yaşadık sizinle. Nasıl başladı Tesla’ya olan tutkunuz?
Markayı 2008 yılından bu yana takip ediyorum. İlk kez 2009 yılında Cenevre Fuarı’nda da Tesla Roadster’ı inceleme fırsatı buldum. Markaları insanlarla özdeşleştiririm ve aslına bakarsanız dünyadaki bütün markalar bir ya da birkaç insan tarafından ikonikleştirilmiştir. Eğer bu insanlar markalardan ayrıldığında yarattıkları ‘ikoniklik’ yok olursa markaların da sürekliliği kayboluyor. Tesla’da böyle bir durum var. Elon Musk, ikonik bir yönetici. Yarattığı marka onun bu özelliği sayesinde farklı bir kulvarda ilerliyor.
Sizinki hangi model? Bu aracı şehirde kullanmanın avantajları neler?
2015 model bir Model 3’ü kullanıyorum bir süredir. Tesla’nın elektrikli olması başlı başına avantaj tabii. Yanı sıra tamamen otonom bir araç. Kullandığım modelde 3. seviye otonom sürüş özelliği var. Ve bütün sistemleri internete bağlı çalışıyor. Diğer markalarda düşünülmeyen küçük detaylar da onu cazip kılıyor açıkçası. Sonuçta diğerlerinden daha hızlı, daha güvenli. Bu özellikler başka bir modelle ilgilenmenizin önüne geçiyor, aynı zamanda sizi de kanaat önderi yapıyor.
Performansa mı yoksa konfora mı odaklanıyorsunuz lüks spor otomobillerde?
Spor otomobiller sadece performanslarıyla değil, hissettirdikleriyle de özeldir. Zira duygularımıza hitap ettiklerini düşünüyorum. Bütün stresinizi alıyor. Sizi sarıp sarmalıyor. Sadece onu sürmek mevcut durumdan uzaklaştırıyor, kafanızı dağıtmanızı sağlıyor. Sadece aracınıza odaklanırsınız. Spor otomobil kullanmanın güzelliği de budur.
Spor otomobil kullanıcısının aracını deneyimlerken yaşadığı hisler markaların limitlerini zorluyor mu?
Kesinlikle. Önceleri ‘milyon dolarlık otomobil’ denildiğinde, “Nasıl olur!” diye sorgulardık. Bugün tabiri caizse ortalık milyon dolarlık araçtan geçilmiyor. Dünyanın ve dolayısıyla insanların zenginleşmesi, hizmet ve ürün sağlayan markaların limitlerini de zorlamasına yol açtı. Sonuçta bu otomobilleri satın alanlar var. Bu noktada da sadece performans değil, içlerindeki lüksler de arttı. Kullanılan materyaller otomobilleri bambaşka hale getirebiliyor. Bu durum elektrikli otomobil üreticilerinde de aynı. Örneğin Sırp menşeli Remac diye bir marka var ve 1,5 milyon euro’ya otomobil satıyor. İçine yüz tanıma sistemiyle binebildiğiniz bir model bu.
Spor otomobilleri, özellikle hız tutkunuz varsa, şehirde kullanmak zorlayıcı. Böyle bir tutkunuz varsa nerede kullanıyorsunuz?
Size şunu söyleyebilirim: Şehirde spor otomobil kullanmak ‘kendinizi göstermekle’ ilgili bir durum. Ben tabii ki şehir dışında rahat yollarda, ya da sizinle Tesla’yı deneyimlediğimiz gibi İstanbul’da 3. Köprü yolunda kullanmak zevkli. Araç trafiğinin olabildiğince nadir olduğu alanlarda… Ama elbette yarış pistleri, otomobillerin gerçek oyun alanları.
Daha önce pist deneyiminiz oldu mu?
Yarışmadım ama çok fazla pist aktivitesine katıldım. Hem Türkiye’de hem yurtdışında ileri sürüş eğitimleri aldım. Öte yandan pistte otomobil kullanmayı da çok severim.
S&S Motors bünyesinde müşterilerinize özel sürüş deneyimleri sunuyor musunuz?
Bünyemizde farklı modeller olduğundan müşteri kitlemiz de çok farklı. Tek bir markaya odaklanamadığımız için hepsini bir araya toplayamıyoruz. Aslında bir araya getirmemek daha doğru çünkü bir taraf mutlu olurken, diğer taraf mutlaka mutsuz olacaktır.
Türkiye’de özellikle otomobilde lüksün ikinci el algısı nasıl?
Çok yüksek. Bunun nedeni de Türkiye’de vergi yükünün oluşu. Bünyemizdeki otomobiller de genellikle düşük kilometrelerde olduğundan sıfıra yakın bir araç almak daha kârlı ve cazip oluyor. Bir de şöyle avantajı var ikinci elin: Her zaman hazır. Bugün lüks bir otomobil almaya kalktığınız zaman –sipariş verildiğinden– mutlaka beklemek zorunda kalacaksınız, üstelik bekleme süresi uzadığında fiyatı da değişecektir. İkinci elin asıl cazibe noktası bu konu aslında. Türk insanı çok fazla beklemeyi sevmiyor.
En çok hangi model satılıyor?
Mercedes-Benz ve Range Rover satıyoruz.
S&S Motors’da klasik otomobil satışı da var bildiğim kadarıyla. Sizin ilginiz var mı klasiklere?
Çok seviyorum. Koleksiyonum yok ama olmasını çok isterim. S&S Motors’da da mümkün olduğunca klasik otomobilleri sergiliyoruz. Şu an Türkiye’de en fazla klasik otomobil stoğu bizde diyebilirim. Klasik otomobilin sadece eski bir otomobil olmadığını, aslında yatırım aracı olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Gerçekten de öyle. Geçenlerde 1963 model bir Ferrari 250 GTO, 80 milyon dolara satıldı. Düşünebiliyor musunuz, bir klasik otomobil için ödenen en yüksek fiyat olarak tarihe geçti. Ve aynı araç, sadece iki sene önce 56 milyon dolara satılmıştı. Neredeyse %50’den fazla değer kazanmış. İşte tam olarak bu, klasik otomobilleri yatırım araçlarına dönüştürüyor.
Hâlihazırda en özel klasik modeliniz hangisi peki?
1963 model Ferrari 250 GT. 450 bin euro’dan sergiliyoruz. Her müşterimize aynı şeyi söylüyorum: Bu otomobil iki sene sonra 1 milyon euro’ya alıcı bulacak. Bugün hangi otomobili alırsanız alın değer kaybedecektir. Bu normal çünkü, otomobil yatırım aracı değildir. Ama klasik otomobil öyle değil. Şunu da unutmamak gerekir ki, her otomobil de klasik değildir. Döneminde makbul olan araç klasik olur.
Otomobillerin yanı sıra müzikle de ilgileniyorsunuz. Nasıl başladı?
Ortaokul yıllarında… O zamanlar plak biriktirirdim. Ardından radyolarda DJ’lik yapmaya başladım. İlk profesyonel deneyimim 1996 yılında Beyoğlu’ndaki Next adlı kulüpte oldu. Sonrasında da İstanbul’daki bütün kulüplerde, festivallerde çaldım. 22 senedir bu işi profesyonel olarak yapıyorum. 2009 yılında da kendi plak şirketim Jeton Records’u kurdum. Böylece kendi çalışmalarım da etiket sahibi oldu. Son üç senedir de kendi organizasyonlarımızı yapıyoruz. Bu bağlamda geçtiğimiz yıl Zorlu PSM ile anlaştık. Eylül ayından hazirana kadar burada organizasyonlarımız olacak.
Elektronik müzik ve otomobilin ortak paydası ne sizce?
İkisi de bana aynı heyecanı veriyor. Çok büyük adrenalin salgılatıyor. Büyük ve coşkulu bir kalabalığın önünde çalmak olağanüstü bir keyif. Sanki dalgaların üzerinde sörf yapıyormuş gibi. İnsanların o enerjisini almak keyifli oluyor. Otomobil kullanırken de aynı adrenalin söz konusu. Motorun, şanzımanın, direksiyonun, şasinin size verdiği geri bildirimlerle yolla bütünleşmeniz; kendi limitlerinizle otomobilin limitlerini zorlamaya başlamanız farklı bir adrenalin salgılatıyor. Ben mesela otomobilde sadece son sürat gazlamayı pek de sevmiyorum. Bana hissettirdikleriyle ilgileniyorum. Müzik ve otomobiller bambaşka iki dünya.