Etro İle Bir Jenerasyon Yaratmak
Hayat dolu tasarımlarıyla geleneksel değerlerini kaybetmeden moda sahnesinde varlığını sürdüren Etro, 50. yaşını kutluyor. Bu dönüm noktasını şal desenine ithaf edilmiş bir sergiyle kutlayan markayı, Kreatif Direktörü Victoria Etro’dan daha iyi kimse anlatamaz.
“Yer, zaman, kökler ve kültür.” İtalyan moda evi Etro’nun, 23 Eylül-14 Ekim arasında Milano’daki Mudec – Kültürler Müzesi’nde gerçekleşen Generation Paisley sergisinin, ‘Choose Your Roots’ (Köklerini Seç) mottosuyla desteklenen manifestosu bu kelimelerle başlıyor. Hem bu –bir retrospektiften çok daha fazlası olan- moda sergisini, hem de markanın 50. yılını konuşma şansına eriştiğimiz Etro Kreatif Direktörü Victoria Etro’nun verdiği cevapların her cümlesinde de bu kelimeler yankılanıyor adeta. Kumaş ve desen ustası Etro ailesinin markalarının merkezine oturttuğu, kökleri Mezopotamya’ya ulaşan, uzun yaşamın ve doğurganlığın simgesi olan paisley deseni, her yeni koleksiyonla birlikte özünü kaybetmeden yeniden yorumlanıyor. Veronica Etro’nun üzerine basarak belirttiği ‘zamansız olma’ isteği, bu ünlü desenin temsil ettiği değerlerle de birebir örtüşüyor.
2017’de verdiğiniz röportajlardan birinde, paisley desenine odaklanan bir sergi açma fikrinin güzel olabileceğini belirtmiştiniz. Bu yıl hayalleriniz gerçek oldu! Generation Paisley sergisi neyi simgeliyor?
50. yıla ulaşmak, özel bir şekilde kutlamak istediğimiz önemli bir dönüm noktasıydı. Bu sebeple, etnik gruplar ve uzak ırklara her zaman kucak açan ve marka kimliğimizle de uyuşan Mudec’te bir sergi açmaya karar verdik. Buna ek olarak, daha önce hiç moda markalarıyla işbirliği yapmayan bir müzenin ilklerinden biri olmak da bizim için önem taşıyor.
Sergi bir moda retrospektifinden çok daha fazlası, Etro ailesinin hikâyesini merkeze alan bir fikir. Aileniz geleneklerini, inançlarını ve tarzını markanın DNA’sına işlemeyi nasıl başardı?
Markanın kalbinde, ailemizin kaliteli kumaşlar ve üzerinde çok araştırma yapılmış desenlerle olan geçmişi yatıyor. Her zaman, trend ve yeni olan ile geleneksel olan arasında denge kurmaya çalışıyoruz. O an moda olan trendleri takip eden koleksiyonlarla değil, zamansız kıyafetlerle ilgileniyoruz. Deneysel olmak istiyoruz ama ayaklarımızın yerden kesilmesi taraftarı da değiliz. Modern, ama zamansız olmalıyız. Çok ince bir çizgide dengede duruyoruz, ama şirketimizi benzersiz kılan da bu. DNA’mızın da birçok parçası var: Zaman içinde paisley deseninin geçirdiği değişimleri, yorumlanmalarını düşünün. Etnik kültürleri, sanatı, doğayı, renkleri düşünün. Wunderkammer denilen merak odalarını ve eklektik mizanpajlarını düşünün. Seyahatleri, seyyahları düşünün. Sıkılmadan oynayabileceğim o kadar çok şey var ki…
Bir koleksiyon yaratırken, ne kadarına kişisel dokunuşlarınızı, hislerinizi ve felsefenizi katıyorsunuz?
Koleksiyonun temasını, üzerinde çalışmaya başladığınız ilk günlerde formüle etmek imkânsız. Hislerinizden, anılardan başlarsınız, filmlere, sergilere gidersiniz; sürekli zihninizi kurcalayan duygulardan değil, telefonunuzdaki rastgele fotoğraflardan ilham alırsınız. Örneğin, Japonya’ya gidiyorum, orada eski bir kimono görüyorum ve onun desenlerinin verdiği ilhamla kafamda renk skalası oluşmaya başlıyor. Genelde sonuç, başlangıç noktasından farklı oluyor. Yine de düşünmek için hâlâ çok az vaktim var!
Etro’nun Sonbahar/Kış 2018-19 koleksiyonundan bahsedelim. Farklı kültürlerden farklı dokunuşlar barındırıyor. Sizi köklerinizin bulunduğu İtalya’dan, bu kadar uzak diyarlara çeken şey ne oldu?
Bu sezonun teması Folkdeco. Podyumda sergilenen kıyafetlerde, Avrupa dekoratif sanatlarının grafik öğeleriyle çevrelenmiş Batı manzaralarını barındıran figürler ve desenler, kompleks bir birliktelik içinde. Koleksiyonun markamızı sembolize etmesi gerekiyor; 1920’lerin Art Deco’sunu, 30’ların etnik motifleriyle birleştiriyor.
Bugünlerde pek çok moda evi trendleri kovalıyor, insanlara kısa sürede tüketebilecekleri tasarımlar vermeye odaklanıyor. Fakat Etro hep kendine sadık, kadınların gardıroplarını hem trend hem de zamansız parçalarla doldurmayı başarıyor. Her sezon ilgi çekmenin sırrı nerede yatıyor?
İkonik paisley deseni sabit kalıyor, ama her yıl yeniden yorumlanıyor, yeniden çiziliyor ve farklı desenlerle karıştırılıyor. Elbette ki renk, baskı, çok renkli kumaşlar ve kumaş araştırmaları DNA’mızın önemli bir parçası. Tıpkı düğmeler, yakalar, astarlar ve bitişler gibi. 50 yıl içinde şirketimiz, diğer markalara baskı ve kumaş tedarik eden bir kumaş şirketi olmaktan, kadın ve erkekler için kıyafet koleksiyonları, ev ve mobilya koleksiyonları üreten bir markaya dönüştü. Dediğim gibi, moda olanın değil, zamansız kıyafetlerin peşindeyiz. Çok ince bir çizgide dengede duruyoruz, ama şirketimizi benzersiz kılan da bu.