En Büyük Lüks: Sağlık
Sağlığın trendi olmaz, modası geçmez ancak sağlıklı olma, sağlığı koruma yöntemleri her an güncelleniyor. Öncelikle bu yılın sağlık konseptinin denge olduğunu söylemekte fayda var. Kaliteli bir yaşam için standartlar sürekli yükselirken; gündemi sağlıklı olma trendleri belirliyor. Böylelikle benim de nisan ayı gündemim; yepyeni sağlık ve fitness trendlerini mercek altına almak ve akla en yatkın, içime en çok sinenlerden bir “Top 10” listesi oluşturup sizinle paylaşmak oluyor.
Yazı: Bengü Arslan Esin
1. Metropol yaşamının yeni bileşeni: Wellness
Artık “çok” çalışmak yüceltilmiyor. Yüklendiğimiz iş stresini, adeta övünülecek bir şeymiş gibi lanse etmenin modası çoktan geçti. Zira ruhsal ve bedensel sağlığımız hakkında artık çok daha bilinçliyiz. Bu bilinç, günlük hayatımıza iyi alışkanlıklar katmamıza sebep oluyor. Bu nedenle, artık daha iyi yaşam için hafta sonunun gelmesini veya tatile gitmeyi beklemek zorunda kalmak istemiyoruz. Geçtiğimiz yıl lüks wellness denildiğinde akla ilk gelen markalardan biri olan Aman’ın New York’un kalbi Manhattan’da açtığı şehir otelinin ardından bu yılın favorisi, sağlık konseptiyle öne çıkan Six Senses’in Roma şehir oteli olacak gibi görünüyor.
2. Giyilebilir teknolojinin ve uyku teknolojisinin nimetlerinden faydalanın!
Giyilebilir teknoloji ve uyku teknolojisi son yıllarda çok yol kat etti. Ayrıca, artık iyi bir gece uykusu almanın önemi daha geniş çapta kabul görüyor ve yeni teknoloji tam da bunu iyileştirecek gibi görünüyor. Akıllı saatlerden ve kondisyon takip cihazlarından sağlık izleme sensörleri ile donatılmış giysilere, hatta mücevherlere kadar uzanan bu cihaz yelpazesinin her ürünü artık oldukça gelişmiş durumda… Şüphesiz biz de bu teknolojiyi yaygın olarak kullanacağız. Böylelikle nabızdan uyku düzenine, stres seviyesinden hidrasyona kadar sağlığımıza ilişkin her veri hem elimizin altında hem de kayıt altında olacak. Giyilebilir teknoloji ve uyku teknolojisi, bireyleri, kendi sağlıkları hakkında bilinçlendirmenin yanı sıra doğru karar vermelerine de yardımcı oluyor.
3. Çevre dostu bir HIIT programı ile sürdürülebilirliği destekleyin
Henüz tanışmayanlar için “HIIT nedir?” sorusuna yanıt vererek başlayayım. HIIT, İngilizce “High Intensity Interval Training” kelimelerinin baş harflerinden oluşur ve yüksek yoğunluklu aralıklı antrenman anlamına gelir. Hiçbir fitness etkinliğinin %100 çevre dostu olamayacağını kabul etmek lazım. Ancak her alanda yükselen trend olan sürdürülebilirliğe destek olmak için seçiminiz pekala “Green HIIT” (Yeşil HIIT) olabilir ve karbon ayak izi bırakmadan, sağlığınıza ve istediğiniz vücuda kavuşabilirsiniz. Unutmayın! Sürdürülebilir üretim anlayışına sahip bir markadan satın alacağınız yoga matı ve sizin harcadığınız enerjiyi dönüştürerek kullanan motorsuz fitness cihazlarına sahip bir spor merkezine kayıt olmak pekâlâ mümkün.
4. Sağlıkla buluşma; 4 iklimde, 7 kıtada…
Ülkemiz medikal turizm anlamında bir süredir çok popüler; kaliteli medikal hizmetleri, sıra beklemeden ve uygun fiyata sunuyoruz. Benim önerim; sizin de ülkemizde olmayan sağlık hizmetlerinden faydalanmanız olacak. Bildiğiniz gibi dünyanın pek çok noktasında son derece lüks tıbbi inziva merkezleri var. Bu merkezlerde, damar yolu ile enjekte edilen vitamin kokteyllerinden, bütünsel tedavilere, rehabilitasyondan check-up’a pek çok seçenek sunuluyor. Sağlığınıza odaklandığınız birkaç gün veya bir hafta sayesinde daha zinde hissetmenin yanı sıra olası sağlık sorunlarınızın da önüne geçebileceğinizi aklınızdan çıkarmayın. Mesela, İsviçre’deki Chenot Palace Weggis ve doğrudan Tayland’ın en prestijli hastanesi olan Bumrungrad ile çalışan, Bangkok yakınlarındaki RAKxa Wellness son derece kişiselleştirilmiş tıbbi programlar sunuyor. Ayrıca, Tayland’ın Koh Samui adasındaki ünlü Kamalaya tıbbi inziva merkezi; Ozon Terapisi, damar yoluyla verilen kokteyller ve Hiperbarik Oksijen Terapisi gibi daha fazla tıbbi özelliği bünyesinde barındırıyor.
5. Bağışık sisteminize vereceğiniz mikro destek, sağlığınıza makro fayda sağlar.
Pandemi başladığından bu yana sürekli bağışıklık sistemimizden bahsediyoruz. Bağışıklık sistemini nasıl dengede tutmamız gerektiği, bunun için nasıl besleneceğimiz ve hangi takviyeleri alacağımız gündemimizden hiç düşmüyor. Ancak, otoimmün hastalıkları olan birçok insan, geleneksel yöntemlerin işe yaramadığında hemfikir oldu. Bu arayıştan, bağışıklık sistemimizi yeniden dengelemek için yenilikçi bir yaklaşım olan Mikro İmmünoterapi doğdu. Mikro İmmünoterapi, bağışıklık sistemini yeniden dengelemek için bağışıklık sisteminin kimyasal habercilerini ultra düşük dozlarda kullanarak çalışır. Özellikle otoimmün hastalıkları ve alerjisi olan kişilere tavsiye ediyorum zira vücutta uzun süreli iltihaplanmayı önlemenin bir yolu olarak da kabul edilmeye başlamıştır.
6. Müzik sihirlidir ve şifa verir.
Kulaklarımız reiki, teta şifası, pranik (bütünleyici) şifa gibi metotlara bir süredir aşina. Bu metotların her biri enerji ile şifa bulunmasına ilişkin kadim öğretilerdir ve dünya durdukça fayda sağlayacaklarına yönelik güçlü bir inanç bulunmaktadır. 2023 itibarıyla yükselen trend frekans bazlı şifa oldu: Ritim ve solfej frekansları gibi titreşimli ses terapileri, morfik alanlar ve sosyal medya mecralarında gezinirken karşımıza çıkıp duran sübliminal mesajlar gibi. Bu iyileştirme yöntemi, insan beyin dalgalarının bazen kulağımızın duyamadığı ses frekanslarını emebileceği çalışmasına dayanıyor. Çalışma, her ses frekansının, beynimizi (gevşemeye ve iyileşmeye yönelik destekleyecek şekilde) yeniden yapılandırma yeteneğine sahip olduğunu savunuyor. Pandemi süresince izole yaşamaktan bunaldığımızı inkâr edemeyiz. Artık, bazılarının “intikam harcaması” adını verdiği bir gider kalemimiz var: Hiç olmadığımız kadar sosyal olmak! Bu kadar meşgulken, frekans bazlı şifa gibi pasif yöntemlerin yükselişe geçmesine şaşırmamak lazım.
7. “İyi olacak hastanın, doktor ayağına gelir.”
Pandemi ile birlikte hayatımıza giren uzaktan ve çevrimiçi muayene ve tedavi metotları, pandemi sonrasında merkeze uzak bölgelerde yaşayanlar ve evinden çıkma konusunda engeli bulunanlar için cazip olmaya devam edecek diye düşünüldü ama bu yenilik amacını aştı. Artık hemen hemen hepimizin tercihi evimizin konforunda tedavi görmek. Aralarında çevrimiçi hekim randevuları, uzaktan kanser tedavisi, sanal terapiler gibi pek çok faaliyet alanının bulunduğu dijital sağlık hizmetlerinin kullanıcı sayısı arttıkça, pazarın genişleyeceğini ve daha fazla tıbbi faaliyet alanını kapsayacağını öngörmek zor değil. Ayrıca sadece tedavi olarak da düşünmemek lazım. Artık çevrimiçi bağlantı ile evinde spor yapan kişi sayısının ne kadar arttığına bakın. Sonuçta spor da hastalıkları önlemenin önde gelen yollarından biri değil mi?
8. Giyimini kişiselleştirmek OUT, beslenmeni kişiselleştirmek IN!
İnsan mikrobiyomu (deri veya gastrointestinal sistem –bağırsak- gibi “vücudun belirli bir bölümünde veya üzerinde yaşayan mikroorganizmalar” topluluğu olarak tanımlanmakta) ve bunun genel sağlığımız üzerindeki etkisi hakkında bilincimiz arttıkça; bireysel genetiğimizi ve bağırsak sağlığı faktörlerimizi dikkate alan kişiselleştirilmiş beslenme planları giderek daha popüler hale geliyor. Genlerin beslenmeyle nasıl etkileşime girdiğini inceleyen bilim olan nutrigenomik üzerinde çalışmalar gün geçtikçe daha yaygın hale geliyor. Artık bireyin DNA’sına dayalı kişiselleştirilmiş beslenme planları sunulmaya başladı. Böyle bir plan aldığınızda; bağırsak bakterilerinin incelemesine, yeme alışkanlıklarınıza, yaşam tarzınıza ve daha fazlasına ilişkin olumlu geri dönüş sağlayan yönlendirmeler de diyetinizle beraber geliyor.
9. Işık Terapisinin Mucizevi Gücü
Uzun süredir, dünyanın dört bir yanında çeşitli cilt sorunlarını çözmek için ışık makineleri kullanılıyor. Makineden yayılan ışığın dokuya derinlemesine nüfuz ederek hasarlı hücrelere ulaşması ile hücre üretiminin artması teşvik ediliyor, akne görünümü en aza indiriliyor ve saç büyümesi destekleniyor. Ayrıca ışık tedavileriyle ağrıların giderildiği, depresyonun azaldığı ve diğer mevsimsel hastalıkların tedavi edilebildiği de biliniyor. Teknolojinin gelişmesi, ışık tedavisi makinelerini, eğitimli profesyonellerinin tekelinden çıkardı. Artık dünya çapında FDA onaylı ışık tedavisi cihazları satılıyor. Bu trendin ülkemizdeki öncüsü ise Melissima oldu.
10. Fitness yarışında son nokta: HYROX
Fitness yarışı konsepti üzerine inşa edilen Hyrox, dünyanın en büyük kapalı alan fitness etkinliği haline geldi. Sporcular, aylarca 8 km’lik bir yarışta yarışmak için antrenman yapıyor ve katılımcıların her kilometre arasında kayak ergisi, kızak itme veya burpee (tekrarlanan bir aerobik hareketi) gibi fonksiyonel hareketleri gerçekleştirmeleri bekleniyor. Kulağa zor geliyor, değil mi? Öyle, ama aynı zamanda formda kalmanın kesin bir yolu. Bir Hyrox etkinliğine girmek neredeyse imkânsız. Son yarışın 2.000 kişilik bir bekleme listesi olduğu göz önüne alındığında, insanın aklına ister istemez, “Hyrox’u bu kadar çekici kılan nedir?” sorusu geliyor. Her şeyden önce Hyrox, her fitness seviyesindeki herkes için tasarlanmış bir konsept. Hareketlerin hiçbiri büyük miktarda teknik beceri gerektirmiyor, bu nedenle her yaştan ve beceriden herkes kaydolup katılabiliyor.
BENGÜ ARSLAN ESİN, BOURZ Kurucusu ve Ajans Başkanı. Üst segment marka ve iletişim danışmanı olarak görev yapıyor.