Dünün ve Bugünün Power Dressing Kodları

İyi giyinmenin kuralları değişti mi? 

YAZI: Sebla Refiğ Devidas

2010 ile başlayan yıllar, moda açısında çok hızlı değişimleri içinde barındırıyor. Trendler, birbirinin içine geçişkenlik taşımalarının yanı sıra bir o kadar da birbirinden farklı. Moda, her dönem politik duruşları yakından takip ediyor ve buna göre şekilleniyor. Sosyopolitik tavırların sadece yansıması değil, savunucusu bile olabiliyor. Biz de şu anda böyle bir dönemdeyiz. Feminizm, insan hakları, sürdürülebilirlik, otoriteye başkaldırı, etnik kökenlerin öne çıkarılması gibi farklı akımlar modayla el ele yürüyor. Moda, özellikle son dönemdeki ayrımcı politikalara karşı olduğunu çok hissettiriyor. Brexit’ten endişeleniyor, Trump’a kızıyor, feminizmi savunuyor, kişisel hak ve özgürlüklerin yanında duruş sergiliyor.

İşte bu dönemde, önce sokak modası ortaya çıktı. Ardından müzik, organik bir şekilde modanın içerisine yerleşti. Ünlü şarkıcılar ve DJ’ler koleksiyon yapmaya başladı; defilelerde müzik ve canlı performanslar öne çıktı. Sokak modasının son beş senedir yükselişini sürdürmesiyle birlikte yeni proporsiyonlar ortaya çıktı, sneaker hayatımızın ortasına yerleşti. Bu başkaldırı, o kadar kuvvetleniyor ki, nerdeyse modanın tamamını domine ediyor. Fakat artık bunun da sonu geldi.

Birbirine çok zıt görünse de, aslında çok bağlantılı olan yeni bir moda akımı ortaya çıktı. 1970’lerde feminist akımlarla modaya yön veren Power Dressing akımının yeni versiyonu… 70’lerde Power Dressing, kadının kendini zorla kabul ettirerek iş hayatına girişinin modaya yansımasıydı. Vatkalı takımlar, keskin hatlı maskülen görüntüler, aslında kadının erkek gibi giyinerek kendini kabul ettirme çabasına bir örnekti. Bugünün Power Dressing’i ise, iş dünyasında zaten kendini çoktan kabul ettirmiş bir kadının, feminen de görünerek ciddi olabileceğinin bir göstergesi. Takım elbise kavramı artık sadece pantolon-ceket veya etek-ceketten oluşmuyor. İddialı bir elbisenin üzerine giyilen bir ceket, gri takım yerine saten bir pantolon-ceket takım, yüksek belli pantolonun içerisine bluz gibi giyilen dar ve kısa ceketler, hatta kısacık bir kokteyl elbisesi olarak giyilen siyah smokin ceket… Bütün bu görüntüler, günümüz güçlü kadın modasının yepyeni örnekleri.

Çanta, ayakkabı ve aksesuarlar da yine bu modaya ayak uyduruyor. Çalışan kadının mutlaka büyük çanta takmasının gerekli olmadığı, takım elbise altına sneaker da giyerek güçlü bir görüntü sağlanabileceği, çok seksi bir stiletto’nun kıyafetin cesaretine cesaret kattığı bir dönemdeyiz. En önemlisi de bütün bunları yapmak için mutlaka çalışan bir kadın olma kısıtlamasının da olmaması. Belli organizasyonlara destek veren, kendi özgürlüklerinin peşinden giden, bir şeyler yaratan veya çocuk yetiştiren kadının da bir diğeriyle aynı profesyonellikte olduğu kabul edilen bir dönem yaşıyoruz.

Valentino’dan Dior’a geçen tasarımcı Maria Grazia Chiuri, Dior için hazırladığı ilk koleksiyonunu feminizm üzerine şekillendirdi. Tül, kabarık etekler, Christian Dior arşivinin en önemli parçası olan Bar Jacket’lar ve feminist mesaj yazılı tişörtlerle kombinledi. Kendi markası olan Vetements ile sokak modasının öncüsü olan Demna Gvasalia ise Balenciaga’ya geçtiği zaman kum saati şeklindeki ceketi, derin yırtmaçlı bir tartan etek ile kombinleyerek güçlü bir kadın görüntüsüyle karşımıza çıktı. Valentino’nun tül üzeri işlemeli elbiseler altına giyilen düz sandaletleri, Versace’nin 80’lerdeki barok desen ile yeniden gündeme gelmesi, Givenchy’nin dantelli ceket pantolon takımları, Alexander McQueen’in kıpkırmızı punk görüntülü takımına kadar pek çok marka, koleksiyonlarında güçlü kadını tekrar tekrar vurguluyor.

Yeni markaların da birçoğu yine aynı kadına atıfta bulunuyor. Son dönemde çıkış yapan Khaite, farklı formları kullanarak balon kollar ve volanlarla güçlü bir görüntü sunarken, birkaç sezonun en hip markalarından Jacquemus ise umursamaz seksilikte bir kadın yarattı.

Markalar koleksiyonlarının yanı sıra reklam kampanyaları ve sosyal medya paylaşımlarıyla da aynı mesajı yineliyor. Artık modaya yön veren önemli kişilerin görevlerinin sadece dergi yayınlamak, koleksiyon tasarlamak, perakendeyi yönetmek veya sosyal medyada boy göstermekten ibaret olmadığı, topluma mesaj vermek, anlamlı bir şeyler yaratmak ve modayı sürdürülebilir kılmak için de çaba sarf etmeleri gereken bir dönemdeyiz. Giydiklerimiz, taktıklarımız, taşıdıklarımız da bunun yansıması.