Deneysel Tarz

Türk ekspresyonist ressam Eser Gündüz kişisel sergisiyle 15-23 Haziran’da HOFA Gallery’nin (House of Fine Art) Mikonos’taki sanat alanının yeni sezon açılışını yapıyor. Sürrealizm, retro-fütürizm ve fanteziyi kendi deneysel tarzında harmanlayan Gündüz, eserlerinde mimari estetikleri, bilimsel çizimleri, kartografiyi ve pop kültür referanslarını da sıkça kullanıyor. Genelden ayrışan çarpıcılıktaki renkli, multi medya eserleriyle Eser Gündüz, Londra, Los Angeles ve Mikonos’taki şubeleriyle kültürel çeşitliliğe ve sıra dışılığa saygı duruşunda bulunan HOFA’nın felsefesiyle fazlasıyla uyuşan bir sanatçı. HOFA Gallery’nin Asya Çağdaş Sanatı programı kapsamında Zheng Lu, Ilhwa Kim, Ryosuke Misawa ve Zhuang Hong Yi gibi sanatçılarla bir araya gelen Eser Gündüz’ün ve diğer tüm sanatçıların eserlerinden seçmeleri thehouseoffineart.com adresinden göz atabilirsiniz. Biz de bu programı fırsat bilerek Eser Gündüz’e sergisiyle ilgili merak ettiklerimizi sorduk.

Röportaj: Zeynep Merve Kaya

Perfectly Symmetrical Kitchen, 2022

Nerede yaşıyor, nerede üretiyorsunuz?

Şu anda Fransa’da yaşıyorum. Güney’de küçük bir Ortaçağ kenti olan Avignon’da. Burada bulunmak birçok anlamda güzel. Sevdiğim birçok ressamın neden burayı tercih ettiğini burada geçirdiğim üç seneden sonra çok daha iyi anlıyorum. Bunun dışında İstanbul’da bir atölyem daha var. Bazen gidip orada da çalışıyorum.

Bu lokasyonların ortaya çıkan eserleriniz üzerinde etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?

Kesinlikle var. Fransa ile estetizm konusunda oldukça iyi bir ilişkimiz var. Çevrenin ve doğanın, doğal olan estetiğin ve beşerî kültürün de sanatsal olarak bize sunduğu birçok detay var. Bir örnek vermem gerekirse gündelik hayatımda sık rastladığım ve çok beğendiğim Secours Populaire Français logosunun bir Jean Cocteau tasarımı olduğunu yeni öğrendim. Bu ve buna benzer çevresel faktörler beni fazlasıyla etkiliyor.

HOFA ile yollarınız nasıl kesişti?

Bence HOFA ile birçok noktada ortak bir dilimiz vardı. Sanatı kavramlar ile boğmak ve karartmak yerine daha eğlenceli ve nefes alabilen sanatı desteklemek ve var etmek istiyoruz. Bu yönden bir araya geldiğimizde güzel projeler ortaya çıkıyor diye düşünüyorum.

Son sergi videonuzda, makinelerin “hislerle” olan ilişkisi üzerinde kafa yorduğunuz anlaşılıyor. Sergideki eserlere baktığımızda, kendinizi doğru ifade edebilmiş misiniz?

Aslında odaklanmaya çalıştığım şey bir olgunun kendi halinde estetik olup olmamasına yaşadığımız dönem, toplumsal ve bireysel eğilimler doğrultusunda karar verişimizdi. Estetik; bir açıdan bizimle yani insanla var olurken, bir yandan da dünyanın temel bileşenlerini estetiğin kaynağı kabul edersek, onun bizden önce ve bağımsız da var olabilen bir kavram olduğunu kabul etmemiz gerekir. Teknoloji çağında bize estetik gelen şeylerin neden estetik geldiği sorusu ve söz konusu formların üzerine ışık tutan bir yaklaşım ile koleksiyonumu oluşturdum. Bu yüzden sergide o anki perspektifim ile çalışmalarıma olan bakışım bana göre tatmin ediciydi. İlerleyen süreçlerde bu deneyimleri “estetik” ve “hiper-estetik” başlıkları altında daha detaylı işleyeceğim.

İnsanlar tarafından üretilen makinelerin, bizleri yansıttığını düşünüyor musunuz?

Bazı yönlerden evet bazı yönlerden hayır. Burada amaç insanı yansıtmak değil bence. Duygulardan arındırılmış mükemmelliği, analitik zekâyı hedefleyen ve bizi yansıtmayan ancak bizimle uyumlu bir süreç içerisinde ilerleyen olgular olduğunu düşünüyorum.

Yaratım sürecinize en çok ne etki eder? Dış etkenler yüzünden yolunuzdan saptığınız veya aslında takip etmeniz gereken yolu keşfettiğiniz oluyor mu?

Bu konu bence sanatçının zaman zaman düşünmesi gereken bir şey. Çağdaş sanat çok geniş bir kavram, her şeyin olabilirliği var. Genel geçer beğenilere çok uygun ya da aksine çok aykırı çalışmalar da son derece ilgi görebiliyor, hem sanatçı hem izleyici tarafından. İyi ve kötü yönleri var elbette bunun. Ama sanatta mantık arama endişesinin geride kalması ve sanatçıların sınırsızlığa inanmaları kendilerini daha rahat bazen daha keyifli biçimlerde ifade edebilmelerini sağlamakta. Bu noktada eğer bir şey ifade edeceksek birçok yoldan ifade edebileceğimizi biliriz. Tasarı ve tasarım sonsuz şeyler. Son zamanlarda 80’li ve 90’lı yılların bilgisayarlarının artık uykuya dalmış dünyasına girdim. Geçmişte bırakılmış şeylerin çoğu benim için çok etkileyiciydi. Örneğin 1-bit pixel art’ı resimlerimde kullanmaktan son dönemde çok zevk aldım.

Value Boole, 2023 // Intergrated Shadows, 2023

Sanatınızın, sanat yapma şeklinizin ilk başladığınız andan bu yana değiştiğini hissediyor musunuz?

Fazlasıyla. Sanat yaşayan bir kavramdır, tıpkı dil gibi. Onunla ilgilendiğin sürece sürekli bir dinamik gelişim ve ilerleme sürecinde olur. Özellikle çizgilerimin ve lekelerimin resimlerimde yerlerini daha iyi bulduklarını ve tablo içinde de kendi aralarındaki diyaloglarının şu anda daha iyi olduğunu ve daha da iyileşeceğini düşünüyorum.

Eserlerinizde cesur fırça darbeleri görmeye, multimedya kullanımından asla kaçınmamanıza aşinayız. Sizi Eser Gündüz yapan bu detayları oturtmanız, sanatınızın bir parçası/temeli kabul etmeniz ne kadar zamanınızı aldı?

Dünyamızda genel olarak estetik kabul edilen olguların “doğal olan” fikrinden geldiğini yok saymamalıyız. Ancak bunun yanında, bizler kendimize başka, organik olmayan, bir dünya daha oluşturduk ve bu dünya bize görsel anlamda bir ekran kadar yakın. Bir yandan da organik olan dünyayla olmayanın birleştiğini görüyoruz; Güney Afrika’da bir böceğin kollarında kaç eklem olduğu veya bakterilerin nasıl formlara sahip olduğu gibi organik dünyaya ait bilgilere bu kurduğumuz dünyada kolayca, her an, her yerde ulaşabiliyoruz. Multimedya kullanımı benim için bu dünyaların kesişimini temsil ediyor ve bunları dışa vurma tutkusu da bana bir enerji sağlıyor.