Dekorasyon Trendi: İznik Çinileri
İznik çinileri, müzelik eser olmaktan çıkıyor ve hayatın her alanına birer tasarım objesi veya dekorasyon unsuru olarak yayılmaya başlıyor.
Osmanlı Saray Sanatı olarak anılan İznik çinilerinin geçmişi 15. yüzyıla dayanıyor. Anadolu uygarlığının tarihi form ve inceliklerini yansıtan çini süslemelerinde kozmik düşünceleri ve inançları süsleyen geometrik şekilleri görmek mümkün. Geleneksel İznik çinilerinin renk kompozisyonlarında ağırlıklı olarak beyaz veya lacivert fon üstüne kırmızı, mavi ve yeşil renkler görmeye alışığız. İznik Vakfı ise klasik motiflerin yanı sıra modern tasarımları da çini üzerine taşıyarak çağdaş sanat yorumuyla dünyayla buluşturuyor. Süslemeler tek başına veya ustaca uygulanmış kompozisyonlarla stilize edilip; Kanada, Dubai, Tayland, Şili gibi pek çok farklı noktalardaki metrolarda, anıtlarda ve dekorasyon koleksiyonlarında kullanılıyor.
Kullanım alanları günden güne artan İznik çinileri günümüzde –siz pek fark etmeseniz de- modern mimaride sıklıkla karşımıza çıkıyor. Modern desen ve dokunuşlarla iç ve dış mekân giydirmelerinde gördüğümüz çiniler, mimari projelerin ve alanların tasarım değerini etkiliyor. Zaha Hadid, Ettore Sottsass, Alberto Pinto, Leila Menchari ve Peter Marino gibi isimler, İznik çinilerini projelerine dâhil eden dünyaca ünlü tasarımcıların yalnızda birkaçı. Örneğin Zaha Hadid’in modern çizgilerle tasarladığı siyah panosu İznik Vakfı Çinileri’yle üretildi. Ettore Sottsass ise İznik çinilerinden etkilenerek vakfa, mağara dönemindeki insanların çizdiği ilk resimlerden esinlendiği özel bir koleksiyon hazırladı.
Bunun yanı sıra İznik çinileri ev dekorasyonuna yönelik ürünler, tabaklar ve yemek takımlarında da ön plana çıkıyor. İznik Vakfı, Türkiye’den ve yurt dışından birçok marka ve marka olmuş tasarımcıyla özel çalışmalar gerçekleştiriyor. Her biri el işçiliğiyle hazırlanan çiniler ortalama 70 günde üretiliyor ve üretimin her aşaması, alanında usta zanaatkârlar tarafından gerçekleştiriliyor. Türk-İslam kültüründe bir simge hâline gelen çini sanatı, geçmiş ile bugün arasında kültürel ve aidiyet hislerini koruyan bir köprü görevi görüyor.
Yazı: Ekin Çakmak