Cartier’nin Vahşi Koleksiyonu Panthère de Cartier
Panthère de Cartier, insan karakterinin gücünü ortaya koyan bir çekicilikle dolu. Bu özel koleksiyona yeni eklenen parçalarla markanın ikonik figürü, gücünü ve enerjisini yeniden ortaya koyuyor. Doğal, grafik ve soyut.
Aslında Panthère de Cartier, 1914’teki ilk tasarımlarından bu yana bir arzu nesnesi ve Cartier’nin kreatif imzası olan bir tılsım. Bu ikonik figür, ilk dönüşümünü 1948’de Jeanne Toussaint sayesinde gerçekleştirmişti. Özgür bir vizyoner olan Toussaint, pantere üç boyutlu olarak hayat verme cesaretini göstermiş, ortaya şaşırtıcı bir estetik harikası çıkmıştı. Jeanne Toussaint’ın Panthère’i, içinde kendi yansımalarını gördükleri cüretkâr kadınların imzasına dönüşüverdi. Windsor Düşesi, Daisy Fellowes ve María Félix ise bu hareketin başında yer aldı.
Cartier, hangi sanatsal ifade olursa olsun, panter figürünün tasarımıyla her zaman maddelerin özünü kucaklama arzusunu gözler önüne sermeye devam ediyor. Tasarımı yapıya kavuşturan şekiller, renkler, kesimler, hacimler, postürler ve simetri ya da asimetri, kompozisyonun soyutlama gücünü vurguluyor ve özgür bırakıyor. Tıpkı yeni koleksiyonda yer alan bileklikler, broşlar, yüzükler, kol düğmeleri ve saatlerde olduğu gibi. Cartier için savoir-faire ifadesinin en önemli detayı, bu iki kelimenin birlikteliği; yaratıcılık ve teknik uzmanlığın diyaloğu. Bu, tasarımcılar, saat zanaatkârları, mücevher yapımcıları, taş, polisaj ve taş kesme ustaları arasında bitmeyen bir yolculuk. Tasarım, taş yerleştirme ve kaplama süreçleri Cartier’nin kendine özgü kaplama tekniğiyle yarattığı ipeksi dokusu da dâhil olmak üzere, son detayına kadar panter figürünün gerçekçi cazibesine katkıda bulunuyor. Buradaki amaç taklit etmek değil, doğaya şapka çıkarıp, panter figürüne can vermek ve karakter kazandırmak.