Cartier’nin Magnitude Koleksiyonu

Yeni yüksek mücevher koleksiyonu Magnitude, Cartier’nin tasarım yolculuğunda yeni bir dönemin başlangıcını temsil ediyor.

Farkı materyal ve taşları sıra dışı koleksiyonlarda bir araya getirmeyi seven Cartier’nin bu alandaki son hamlesi, değerli taşları sert ama gösterişli sert taşlarla bir araya getiren Magnitude. Klasikleşmiş değerli taşların dışına çıkmak, hatta yarı değerli taşları tasarımlara taşımak, yüksek mücevherat dünyasında pek görülen bir şey değil. Arada bir bu değişik yaklaşımın getireceği riskleri göze alan birkaç marka ve bağımsız tasarımcı karşımıza çıksa da, Cartier gibi sektöre adını altın harflerle yazdırmış büyük markalardan beklediğimiz bir hareket olmadığını da biliyoruz. Magnitude’un bu kadar büyük öneme sahip olması ve bizleri şaşırtmasının sebebi de bu. Zira Magnitude, bir araya gelmesi beklenmeyen cesur, gösterişli ve yaratıcı taşları bir araya getiriyor. Pırlanta, rutilat kuvarsını ışıldatıyor. Safir, matriks opalin yanı başında parlıyor. Zümrüt, taş kristalin yanında ışık saçıyor. Pembe elmas ise morganit ve mercanla bir araya geliyor. Bu materyaller yan yanayken opaklıktan şeffaflığa, madenden değerli taşlara, saf renklerden pırıldayan nüansa, topraktan ışığa sürekli geçiş yapan bir diyalog kuruyor. Magnitude’un alt koleksiyonlarının her biri kolye, bileklik ve küpelerle zenginleştirilmiş.

APHÉLIE

Bu pembe altın kolyenin ucunda kızıl ve kahverengi rutilat kuvarsı kullanılmış. Kabaşon etrafında güneş ışığı motifiyle düzenlenmiş ve birbirine eklemlenmiş püsküller, ek malzemelerin güneşle iç içe ışıltısını ortaya çıkarıyor. Bu parça, kıvrımlı olduğu kadar keskin hatlara da sahip. Zıtlıklar kontrastlarla ön plana çıkarılmış. Merkezdeki yuvarlak taş, içeriden dokunmuş tığ işiyle tamamlanıyor. Morganit taşlar, akik köşelerle bezenmiş sivri uçlu pırlantalara karşılık veriyor. Renk paleti mercan ve pembe pırlanta dokunuşlarla zenginleşirken akik, kabartmaları vurguluyor ve perspektif kazandırıyor. Tamamen birbirine eklemlenmiş bu parça, zarif ve akıcı bir his sunuyor.

THÉIA

Théia kolye, yedi yuvarlak Kolombiya zümrütlerinin çarpıcı bileşiminden oluşuyor. Cartier zanaatkârları, narinliğiyle ünlü bu taşları düzleştirilmiş taş kristal motifler içerisine yerleştirmiş, tene temas eden taş kristal bölümün arkası tamamen yontulmuş. Bir mücevherat sırrı olan bu teknik, gözle görülmese de zümrütlere ışıltı katıyor. Yeşil ve siyah, Cartier’ye özgü bir renk eşleştirmesi. Burada akik, zümrütler etrafında, kuvarsta veya pırlantalarda grafik bir sinyal, bir noktalama işareti olarak yer alıyor. Motiflerin tekrarı ve taşlar, sekerek sıçrayan, çarpıp geri gelen, hiç durmayan bir ritim ortaya çıkarıyor. Markanın dönüştürülebilen parçalar geleneğinin bir devamı olarak, kolyenin ucu çıkarılabiliyor ve broş olarak ya da bir zincirle kullanılabiliyor. Ayrıca arka kısımda yer alan klipste, ilave bir zümrüt kolye ucu daha var. 

ÉQUINOXE

Sarı, turuncu, beyaz pırlantalar, turuncu tonlu sarı safir ve lapis lazuli bulutunun içinden Cartier imzalı yeni bir evren doğuyor. Saf mavi ve sarıların ahengi, ışıltısıyla bütün parçayı aydınlatan merkezi, safir etrafında şiddetli renk patlamaları olarak düzenleniyor. Bu taş, aslında güneş. Çarpıcı bir renk yoğunluğu ve sekiz kenarlı şekliyle, tamamen birbirine eklemlenmiş ve uyum içerisindeki renkli pırlanta ağı için parlak bir ışık kaynağı. Sarı, turuncu ve beyaz pırlantalar ise tende ışıltılar saçan tamamen kafes işi dantel takımyıldızının parçaları. Uzayın ve yıldızlı bir gökyüzünün rengi olan lacivertte, lapis lazulinin homojen özü bozulmuş ancak pirit tozu serpiştirilerek zenginleştirilmiş. 

YUMA

Cartier bu tasarım için altuni sarıdan kahverengiye uzanan bir pırlanta paletinde güneşin varyasyonlarını yakalıyor. Yüksek sayıda kesim, taşların zengin renkleri ve ışıldayan tonlar göz kamaştırıcı etkiyi arttırıyor. Tasarımın grafik hatları ise bu güneş kolyesinin ışık saçan etkisini ortaya çıkarıyor. Zeki bir incelikle çalışılmış olan bu parça, daha fazla akıcılık ve hareketlilik yaratmak için birleşik bir tasarıma sahip. Yüksek mücevher ustalığının bu gösterisine, güçlü ve yaratıcı vizyon ilham veriyor.

SORELI

Bu gördüğünüz, aslında merkezine kabaşon kesimli rutilat kuvarsı yerleştirilmiş bir saat. Güçlü parlaklığı, bal tonları ve kabaşon kıvrımıyla tercih edilen bu yarı saydam taş, uçurtma şekilli ve kusursuz kesimli pırlantalarla destekleniyor. Işık huzmeleriyle iç içe geçen taş, canlı bir şekilde bilekteki pırlantalar üzerinde parıldıyor. Taşın güneşe doymuş, organik dokusu elmaslardan oluşan karmaşık grafik motiflerle kontrast yaratıyor. Art Deco tarzındaki beyaz bileziklere bir gönderme yapan saatin küçük düğmesine dokunulduğunda kapak yarı açılıyor; kaldırıldığında ise saat kadranı ortaya çıkıyor. Ustalara özel bir ayrıntı olan bu iki fazlı mekanizma, Maison de Cartier imzası taşıyor.

ZEMIA

Zemia, mavi ve mor safir, lâl taşı ve pırlantalardan oluşuyor. Tam ortasında ise 77,27 karat matriks opal yer alıyor. Taş seçiminden renk seçimine kadar bütün tasarımın tonunu, bu büyüleyici taşın çağrıştırdığı güç belirliyor. Kahverengi, deniz ve buz mavileriyle mor ışıltılar, toprak renklerinin ahengini bir tutam elektrikle canlandırıyor. Merkezi taşta birbiriyle iç içe geçen tonlar, bileziğe yayılıyor. Güçlü renklere ve kontrastlara, kesimlerin çağrıştırdığı güç katkıda bulunmuş. Zira fasetli ve hacimli kesimler, pırlantalardaki geometrik motiflere buzlarla pırıldayan bir etki veriyor.