Cartier Precious Watches Koleksiyonu

Watches & Wonders ön gösterimi kapsamında yeni mücevher saatlerini sunan Cartier, Reptilis, Rosary ve Panthère Songeuse ile Maison des Métiers d’Art saat ustalarının ellerinde hayat bulan teknikleri mükemmel mücevher zanaatkârlığıyla buluşturuyor. Koleksiyonda yer alan parçaların en belirgin özelliği ise ne yalnızca zamanı gösteren araçlar ne de salt mücevher oluşları. Cartier Precious Watches koleksiyonundaki her bir saat, aslında kendi eşsiz özgünlüklerine sahip “üçüncü bir obje türü”ne aitler.

Koleksiyonun büyük mücevher geleneğini yansıtan saati Reptilis, zarafeti, tasarımındaki ustalığı ve parıldayan taşlarıyla öne çıkıyor. Değerli bir brokar işlemeli kumaş misali, pırlantalarla bezeli şevron motifler birbirine geçerken, prenses kesim pırlanta köşelere kavuşuyor. Bu hareketli parçalar, kıymetli pullar gibi bileği esnek ve açılıp kapanabilen bir kurdeleymişçesine kavrıyor.

Merkezdeki dikdörtgen kadran dört pırlanta saat markacıyla öne çıkıyor. Işık gözleri kamaştırıyor, her yere yansıyor ve yayılıyor. Sürüngen bir hayvandan esinlenen yeni yorumuyla karşımıza çıkan oldukça kıymetli bu parça, sizleri beyaz bir ışıltıyla dalgalanan bu hayvanı hareket halindeki çekiciliğiyle keşfetmeye davet ediyor.

Çizgileri belirsiz hâle getiren, saat işçiliği ve mücevherat kurallarını adeta alt üst eden Rosary ise sınırları ortadan kaldırıyor. Geometrideki zarafet, kadranın kalbine kadar rasgele dizilimlerin zenginliğiyle ön plana çıkıyor. Biçimlerin temposu, Art Deco etkisini andıran küçük siyah karelerle bezenmiş kıvrımlı disklerin ritmik ilerleyişiyle ortaya çıkıyor. Saatin 12 konumunda ise yine siyah ve kare şeklindeki tek saat markacı yer alıyor.

Cartier’nin bu yıl benimsediği yaklaşım, ikonik panteri kıymetli saatlerinin muhafızı hâline getirmek ve panterin yeni yorumunu üç sıra dışı saat aracılığıyla sunmak. Tıpkı Panthère Songeuse saatlerde olduğu gibi… Panteri bu şekilde cisimleştirme söz konusu olduğunda, hem mücevher hem de saat yapım ustalarının aynı dili konuşacağı aşikâr.

Pırlanta bezeli iki saatin mücevherdeki ustalığı ve üçüncü saatin mine kaplaması. Zanaatkârların elinden çıkan bu mineleme tekniği, La Chaux-de[1]Fonds’daki Maison des Métiers’nin sayısız uzmanlık alanlarından biri. Saat yapımındaki nadir uygulamaların ortaya çıktığı sahici bir pota olan bu sıra dışı mekânda, Cartier’nin uzun yıllara yayılan çalışmaları, beklenmedik olanı ortaya çıkarmak üzere devam ediyor.

Aslında tasarımdan altın işlemeye ve yerleştirmeye kadar tüm aşamaların yalnızca tek bir amacı var: Pantere hayata vermek. Buradan hareketle de tüm Cartier tasarımcıları ve mücevher ustaları el ele vererek doğru hatlar ve zarafet kavramlarını tanımlıyor. Tasarımdan gerçekliğe geçiş ise şüphesiz zorluk teşkil ediyor. Ancak tüm zanaatkârlar, panterin yeni görünümüne doğru boyutu ve yerleşimi kazandırmak için yuvarlak, geniş ve cömert bir kadran geliştirmeyi başarmış. Titizlikle seçilen pırlantalar kadrana teker teker, elle yerleştirilmiş.

Zümrüt gözler, safir veya siyah lake beneklerle Panthère Songeuse saatlerinin iki edisyonu da mücevher sanatını saatçilik boyutuna geçirmenin titiz sürecine şapka çıkarıyor.

Üçüncü kreasyon ise Cartier’nin takdirle karşıladığı bir zanaatkâr tekniğini sergiliyor: Mine kaplama ve renk yelpazesinin zengin çeşitliliği. Bu beceri için gerekli olan ve ustaların ellerinde hayat bulan teknikler, büyük konsantrasyonla uygulanıyor. Mine tozu metaldeki minik boşluklarda biriktiriliyor. Beş farklı renkte mine yakıldıktan sonra, parlatma ustası nihai sonucu zenginleştiren son dokunuşu yapıyor ve böylece eğim etkisi yumuşuyor.

Mine işinin tamamlanması dört gün alıyor. Kadranın ve kasanın yerleştirilmesi 15 saat, panter motifinin yerleştirilmesi ise 120 saat sürüyor.