Çağdaş Fotoğrafa Yakın Bakış

Günümüzde çağdaş sanatın bir formu olarak tanımlanan fotoğraf, hem bir sanat dalı hem de bir görsel ifade aracı olarak hayatımızda yer alıyor.

Bugün hayatımızda görsel dilde etkin bir ifade biçimi olarak yer tutan fotoğrafın icadı ve günümüzdeki kullanım amacını karşılaştırdığımızda, aralarında oldukça büyük farklar olduğunu görmek mümkün. Günümüzde fotoğrafçılığın belgeleme görevinin ve tanıklık etme sıfatının çok ötesine geçerek bir hikâye anlatma biçimi ve kurgu aracı haline dönüştüğünü söyleyebiliriz.

Radarımızı sanat dünyasına çevirdiğimizde; içinde yaşadığımız dünyayı gözlemleyerek bunu etkileyici bir görselliğe dönüştürmeye kendini adamış birçok önemli ismin, fotoğrafı bir amaç olmaktan ziyade bir araç olarak kullandıklarını gözlemliyoruz. Eserleri 2011’deki 54. Venedik Bienali’nde yer alan ABD’li sanatçı Taryn Simon ve eserlerinde adeta ışık ile yazı yazan Türk fotoğraf sanatçısı Ani Çelik Arevyan gibi isimlerin fotoğraflarında karşılaştığımız durumun benzer olduğu söylenebilir. Eserlerinin ardında yatan niyet; hayal güçlerinin ve hislerinin ayak izlerini takip ederek sanatsal bir söylem ortaya koymak.

Bahsettiğimiz bu sanatsal söylemi kullanırken, birçok sanatçı kendine özgü bir dil geliştiriyor. Örneğin, Londra’da White Cube Mason’s Yard isimli galeride 7 Eylül’e kadar devam edecek olan dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı Jeff Wall, belgesel niteliğinde tanımlanabilecek sokak fotoğrafçılığı üzerine çalışıyor. Öte yandan, Türk çağdaş sanat fotoğrafçılığının imza isimlerinden Murat Germen ise farklı fotomanipülasyon teknikleri kullanarak kendi tonunu ortaya koymayı seçiyor ve eserlerinde şehirleşme ve insan-doğa ilişkisini irdeliyor.

1960’ları takip eden dönem, fotoğraf ve sanatın birleştiği yıllar olarak biliniyor. Fotoğrafın sanat dünyasında yer ediniş hikâyesine göz atacak olursak 19. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başlarında ABD’li modernist fotoğraf sanatçısı Alfred Stieglitz, Paul Strand, Man Ray gibi isimlerin bu konuda etkin rol aldığını görebiliriz. Özellikle Stieglitz, 19. yüzyılın sonlarında fotoğrafçılığın bir çağdaş sanat disiplini olarak tanınması gerektiği fikrini savunuyordu.

Bu konuda atılan önemli adımlardan biri, 20. yüzyılın başlarında Stieglitz’in fotoğraflarının Mary Cassatt ve James McNeill Whistler gibi sanatçıların resimlerinin yanında sergilenmesiydi. Special Exhibition of Contemporary Art adını taşıyan ve National Arts Club tarafından düzenlenen serginin, ABD’de fotoğrafçılar ile ressamlara eşit paye veren ilk büyük sergi olduğu düşünülüyor. Tüm bu girişimlerin ardından Stieglitz ve Amerikan modernizminin ikonik ismi Georgia O’Keefe, fotoğrafçılığın müze koleksiyonlarına girmesini sağladı; bu adım fotoğrafın bir sanat dalı olarak tanınmadığı bir dönem için oldukça önemliydi. Stieglitz’in Boston Güzel Sanatlar Müzesi’ne bağışladığı 27 fotoğraf ise bir büyük müze tarafından kalıcı koleksiyona kabul edilen ilk eserler olarak biliniyor.

Fotoğraf böylece sanatla birlikte düşünülen kuramsal bir nesne özelliği kazanırken, aynı zamanda nitelikli bir belgeleme aracı olarak varlık göstermeye başladı. Siyah-beyaz fotoğrafçılıkla başlayarak dijital dünyaya uzanan bu görsel serüven hızla değişti ve gelişti. Teknolojik değişimler fotoğrafçıların farklı alanlarda uzmanlaşmasını sağlarken, sanatsal perspektifin genişlemesi de hayal gücünün sınırlarını zorlayan nitelikle fotoğraflar ortaya konmasına olanak sağladı.

Günümüzde birçok sanatseverin koleksiyonlarında yer alan eserler arasında ünlü sanatçıların objektifinden fotoğraflara da rastlıyoruz. Dünyaca ünlü sanal sanat platformu Artsy’nin Koleksiyoner İlişkileri Direktörü Stas Johnson–Chyzhykoy, fotoğraf koleksiyonerlerine eser toplarken dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili şu tavsiyelerde bulunuyor: “Bir eser satın almadan önce, dünyaca ünlü galerilerde işleri sergilenen fotoğraf sanatçılarının ne tarz işler ürettikleri, hangi temalara odaklandıkları hakkında etraflıca bir araştırma yapmanızı öneririm. Çevrimiçi sanat platformları ve kaynaklar sayesinde bugün, ilgilendiğiniz fotoğraf sanatçılarının eserlerinden oluşan büyük bir seçkiye rahatlıkla ulaşabilirken, gerçek anlamda arzuladığınız esere en makul fiyata sahip olma ayrıcalığını yakalayabiliyorsunuz.” Johnson–Chyzhykoy, herhangi bir sanat eseri satın alım sürecinde, iletişimde olduğunuz galerilerden esere ait özgünlük belgesi (CA), sanatçının imzası, edisyon ve kondüsyon bilgisini talep etmenin önemini de vurguluyor.

Dünyanın en büyük sanal sanat eseri alım–satım platformu olarak bilinen Artsy’de, 100’den fazla uluslararası müzayede evinden, 4.000’in üzerinde galeriden edinilen bir seçki ile bir milyondan fazla sanat eseri doğrudan koleksiyonerle buluşuyor. Çevrimiçi sanat piyasasına yön veren artsy.net üzerinden koleksiyonlarına yeni eserler ekleyen sanatseverler, aynı zamanda diğer koleksiyonerlerle tecrübe paylaşımı ayrıcalığına da sahip oluyor.