Bond, James Bond

Daniel Craig, son Bond filmiyle seriye veda ediyor ama Omega’nın zarif stili, akıllarda hep kalacak.

Daniel Craig, star ışığına sahip bir oyuncu olmasına rağmen göz önünde olmaktan daima kaçındı. Hırsı harika bir oyuncu olmasını sağladı ama daha fazlasında gözü yoktu. İşine odaklanan ve gözlerden uzakta bir hayat süren, mesleğine âşık bir adam o. İroniktir, bu dürüst ve kararlı duruşu onu modern Bond karakterini canlandırabilecek ideal bir erkek haline getirdi. Sinema tarihinin en ünlü karakterlerinden olan ajan, hiç şüphesiz dünya çapında bir stardı. Starlık mertebesine erişmesinde mükemmel oyunculuğunun katkısı büyük ama Bond serilerinde en az onun tartışmasız yeteneğini ve maceralarını görmeyi beklediğimiz bir başrol daha var: Omega. Craig, beşinci ve son kez Bond karakterine hayat verdiği –serinin 25. filmi– Ölmek İçin Zaman Yok’ta vazgeçemediği aksesuarlardan olan Omega Seamaster Diver’ın özel bir yorumunu taşıyor.

Bu filme özel olarak tasarlanan Diver 300M 007 Edition, 42mm x 13,15mm ölçülerinde. Titanyum kasası, safir kristal camı, titanyumdan kapalı arka kapağıyla spor şık bir görünüme sahip. Hemen belirtelim 300 metreye kadar su geçirmezlik değerine de sahip. Saat kasasının yan tarafında, Omega Seamaster modellerinde görmeye aşina olduğumuz helyum çıkış vanası var. Koyu renk kadranı daha çarpıcı kılan ise bezelde ve kadranda yer verilen göstergelerin krem renkle birleştirilmesi. Bezelinin seramik yerine anodize alüminyumdan yapılması da bu uyumu perçinleyen detaylar arasında. Kalbinde otomatik Caliber 8806’nın yer aldığı saatin bu mekanizması, 25200vph’de çalışıyor. Ve 55 saatlik güç rezervine sahip. Titanyumdan üretilen hasır örgü formlu bileziği ise saatin en güzel detaylarından… Hem hafif hem de şık bir görünüm sunuyor.

21. yüzyılın Bond karakteri nasıl öncekilerden farklıysa bu özel model de fark yaratmayı başarıyor. Peki, bu yüzyılın Bond karakterinde neler değişti?

Öncelikle girdiği ortamı asla domine etmiyor ve ortadan kaybolmayı pek sevmiyor. Öldürmekten keyif almıyor. Aslında Bond’un bu tutumu, Başka Gün Öl filminden sonra başladı. Gişe rekorları kıran filmin ardından yapımcılar yaklaşımlarını değiştirmeye karar verdi. Seriyi canlandıracaklardı. Bu, etkinliği kanıtlanmış bir yöntemdi. Serinin yaklaşık 60 yıllık geçmişi boyunca, filmler zaman zaman bulutların ötesine geçti (özellikle de 1979’daki Ay Harekâtı ile!) ve seri yeniden düzenlenerek daha cesur ve özgün bir şekilde karşımıza çıktı. Ancak yapımcılar bu sefer bir adım ileri gidecek ve dünyanın en ünlü ajanını kariyerinin başlangıcından itibaren tanıtacaklardı. Casino Royale için yola çıkıldığında da yapımcı Barbara Broccoli, “Dünya değişti” demişti. “Dünya artık daha ciddi bir yer ve insanlar da gerçek yanıtlar arıyor. Gerçek kahramanlar istiyorlar.”

Craig için cazibe unsuru buydu. “Daha önce yapılanları tekrar etmeyecek olmamız benim için önemliydi. Baştan başlayacaksanız köklü bir değişiklik olması gerek. Casino Royale senaryosunun hoşuma giden tarafı, hata yapabilen bir Bond karakteri olması. Bu nedenle öğrenmesi gerekiyor.”

Bu gerçekten de Daniel Craig filmlerinin alametifarikası haline geldi. Belirli alanlardaki onca mükemmel özelliğine rağmen o, efsanelerdeki gibi bir kahraman değil. Öğrenecek çok şeyi var. Bond çok yönlü bir kahraman. Başarılı olduğu kadar hata da yapan bir adam. Aydınlığın ve karanlığın bir karışımı gibi. Özlü bir söz söylediği zaman genellikle içinde tehdit de oluyor.

İzleyiciler de bu değişime tanık oldu. Bond’un ajanlığı öğrenmesini, öldürme izni almasını izlediler ve bunların sebep olduğu durumları gördüler. Bond yalnız bir adam olmasına rağmen insanları yanına yaklaştırmayı öğrendi. Sevdi ve yitirdi. Vesper Lynd’i yitirdi. M’i yitirdi. Bunların yaralarını da herkesin görebileceği şekilde taşıdı. Craig’in Casino Royale, Quantum Of Solace, Skyfall, Spectre ve şimdi de Ölmek İçin Zaman Yok filmlerindeki yolculuğu işte bu yüzden oldukça istikrarlıydı.

Peki, yeni Bond filminde bizleri neler bekliyor? Vizyon sahibi yönetmen Cary Joji Fukunaga’nın imzasını taşıyan Ölmek İçin Zaman Yok, Spectre’nin bıraktığı yerden devam ediyor. Craig, bir röportajında iki film arasındaki öyküyü birbirine bağlayarak şöyle diyor: “Madeleine ile birlikte bir yaşam sürmek için yola çıkıyor ve İtalya’ya varıyorlar. İtalya’da korkunç bir şey oluyor ve bu da ikisini farklı yönlere savuruyor.”

Serideki bütün filmlerde olduğu gibi tam bir aksiyon filmi olsa da Ölmek İçin Zaman Yok birçok yönden bir aşk hikâyesi. Craig, “James Bond filmleri aksiyon-macera filmleri ve elimizde bunlardan onlarca var” diyor. “Fakat filmde gerçekçi öğeler ve ilişkiler de yer almalı. Gerçek his verirlerse izleyici de karakterlere önem verir ve içinde bulundukları tehlikeli durumları hisseder. İzleyici için çok tatmin edici bir duygusal yolculuk. Bu filmde bir aşk hikâyesi var ama karmaşık. Gerçekten çok karmaşık. Umarım seyir zevki veren bir hikâye olur.” Biz bir hayli keyif aldık. Hem filmden hem de en yeni Omega modelinden…

Yazı: Gülay Koç