Blancpain’in En Dikkat Çeken Saati: Fifty Fathoms
Göz ardı edilmiş bir miras yeniden keşfediliyor.
Çoğu saat meraklısı, özellikle su sporlarına ilgi duyanlar, Blancpain’in 15 yıldan uzun süredir değişmez koleksiyonlarından Fifty Fathoms’ı yakından tanıyor. Çoğu, bu modelleri en güvenilir dalış saatlerinden biri kabul ediyor; saatlerin kökleri, scuba dalışının yaygınlaşmaya başladığı 1950’lere uzanıyor. Ama pek çok kişi bu serinin geçmişte yok olma tehlikesi geçirdiğinden ve modern Fifty Fathoms serisinin yükselişe geçerek kardeş modeli Bathyscaphe’in doğuşuna önayak olduğundan bihaber.
İsviçre’nin çoğu tarihi saat markası gibi Blancpain de (blancpain.com) 1970’lerin ucuz kuvars saatlerinin popülerliği sebebiyle iflas etti. Fabrikaları, Omega gibi şirketlere yedek parça sağlayarak ayakta kalıyordu ama Blancpain markasının geleceği için kimse bir şey yapmıyordu.
“1979’daki kuvars krizinde Blancpain’in çoğu dokümanı, markanın bir daha geri döneceğine ihtimal verilmediğinden yok edilmiş, unutulmuştu” diyor markanın CEO’su Marc Hayek. “Çoğu arşiv yakılarak yok edilmişti, çoğu da yerden kazanmak adına öylece çöpe atılmıştı.”
Şirket sadece dört yıl sonra, 1983’de, Jean-Claude Biver ve Jacques Piguet tarafından satın alındı. Biver, kendi koleksiyonlarıyla uğraşırken Blancpain’i de küllerinden yeniden canlandırmayı başardı; yükselen lüks mekanik saatçiliğinin önemli oyuncularından birine dönüştürdü. Yeni Blancpain, 18. yüzyıla uzanan köklerini benimsemekle birlikte, markanın orijinal sahiplerinin elinden çıktığı 20. yüzyıla uygun bir çehreye de bürünmüştü. Fiechter ailesinin öncülüğünde üretime geçen marka, Fifty Fathoms’ı ve Bathyscaphe’i bu dönemde tasarladı. Fakat bu modeller, Swatch Group markayı 1993’te satın alıp, Marc Hayek’i 2002’de CEO olarak atayana kadar atıl durumda bırakıldı.
Kendisi de hevesli bir dalgıç olan Hayek, “Fifty Fathoms’u biliyordum, en azından adını duymuştum” diye hatırlıyor. “Ama gerçek anlamda ‘tanışmamız’ Blancpain’de çalışmaya başlamamla oldu.” Hayek’in işe başladığında yaptığı ilk şeylerden biri, sınırlı üretim bir Fifty Fathoms tasarlatmak oldu. Yeniden hayal edilen bu model, farklı alanlardan ve kişilerden ilgi görmüştü. En beklenmedik olanı da, Fifty Fathoms ve Bathyscaphe modellerinin tasarım sürecini yürüten ama şirketin Biver’nin öncülüğünde geçirdiği değişim sürecinde pek ortalıkta görünmeyen eski Blancpain başkanı Jean-Jeacques Fiechter’di.
“Bizimle iletişime geçen Fiechter’di” diyor Hayek. “Dedi ki, ‘Fifty ile ne yapmaya çalıştığını anlıyorum ve bende de bir şeyler var; daha önce kimseyle paylaşmadığım bazı dokümanlar gibi…’ Konuşmaya başladık. Bu saatlerin hikâyesini, onları yaratan kişi dışında kim bu kadar iyi anlatabilirdi?”
Hayek, iki model arasında fazla bilinmeyen bir ilişki olduğunu görmüştü. Fifty Fathoms bir dalış ekipmanı olarak çığır açıcıydı ama alıcılar, boyutunu gördüklerinde şok oluyordu. İstedikleri dönemin kompakt modellerine benzeyen sugeçirmez saatlerdi. Hayek’e göre Bathyscaphe, aynı zamanda bir dalış ekipmanı olan bir saatti. Bezelinin boyutu küçültülerek, piyasadaki popüler saatlere benzer hale getirilmişti.
Blancpain’in 2013’te satışa sunulan Fifty Fathoms Bathyscaphe modeli, karada da kullanıma uygun orijinal modelin farklı bir yansımasıydı. Materyalleri ve bitişiyle modernizme de göz kırpıyordu. “Bathyscaphe, klasik bir Blancpain saatini anımsatıyor. Nasıl geliştirildiğini, nasıl büyüdüğünü Fiechter’den öğrendim. Tarih tekerrür ediyor gibi hissettirdi. Doğru şeyi yapıyorduk” diyor Hayek.
Hayek’in markayı ele alış biçimi –her ne kadar Biver’nin pazarlama mucizesi kadar ses getirmese de– koleksiyonerlere, şirketlerin köklü tarihlerinin satış uğruna nasıl yerle bir edilebildiğini görme şansı sunmuş, Blancpain ise doğru adımlar atarak yeni hayranlar kazanmıştı. Bunun sebeplerinden biri, Hayek’in dalışa olan kişisel tutkusu ve bu saatlere empatiyle yaklaşmasıydı. “Blancpain’le tanışmadan önce de dalış yapıyordum” diyor ve ekliyor, “Ama Fifty Fathoms’ı ilk kez, modeli 2003’te yeniden canlandırdığımızda kullanmaya başladım. Şükürler olsun ki düzgün çalışıyordu!”