Başak Baykal’ın Mücevher Tasarımları

Başak Baykal’ın rengârenk mücevher tasarımları, Kapalıçarşı’nın ilhamını Londra’ya taşıyor.

Türkiye’den çıkan en genç mücevher markalarından biri olan Başak Baykal, arkasında kocaman bir miras taşıyor aslında. Mücevherleri, baba mesleği olan kuyumculukla öğrenen, çocukken işin mutfağına yani Kapalıçarşı’ya sık sık yolu düşen Baykal, henüz kurumsal bir firmada çalışırken hayal kurmaya başlamış. 17 yılın ardından o hayatı geride bırakıp hayallerini gerçeğe dönüştürmeyi başarmış.

Pırlanta, renkli taşlar ve mücevhercilik üzerine aldığı eğitimleri prestijli Gemological Institute of America diplomasıyla taçlandıran Baykal, kendi adını taşıyan markasını Londra’ya taşısa bile ilham kaynaklarını İstanbul’da bulmaya devam ediyor. “O kadar uzun seneler kurumsalda çalıştıktan sonra işin tasarım ve yaratım kısmı bana büyük keyif verdi, kurumsal alışkanlıklarımdan da gelen bir dürtüyle markanın dünyaya açılmasını hayal ettim. Londra’da yaşarken markayı buraya taşımak zaten şart olmuştu. Marka nerede olursa olsun, üretimde Kapalıçarşı’daki ustalarımla devam etmek istiyorum” diyen Baykal, bu mirası taşıyabildiği kadar taşımaya devam etmek istiyor. Hedefi yılda en az bir koleksiyon çıkarabilmek. Son koleksiyon Silky Road, İpek Yolu’nun kültürleri birleştiren havasından ilhamla, egzotik çiçeklerden yola çıkılarak oluşturulmuş. Hibiscus, yelken çiçeği ve plumaria’yı seçen tasarımcı çiçeklere hiç de uzak değil. Aksine, markasının ana ilham kaynağı flora dünyası.

Gerçeklerini aratmayan capcanlı çiçeklerin süslediği tasarımlarda kullanılan pırlanta, safir, zümrüt, sitrin, akuamarin, yakut, ametist gibi değerli yüksek kaliteli taşlar, etik ve sürdürülebilir şekilde tedarik ediliyor.

Baykal sürdürülebilirlik meselesine farklı bir açıdan bakıyor: “Kendi tasarımlarımın nesilden nesile aktarılacak zamansız parçalar olmasını hayal ediyorum. İlerde kızıma miras bırakabileceğim şeylerin hayali ile çıkmıştım yola bu nedenle zamansız, güncel trendlerden bağımsız bir mücevherin kendi başına en güzel sürdürülebilirlik örneği olabileceğini düşünüyorum.

Taşlar Kapalıçarşı’dan geliyor. “Taş işinde güven çok önemli, tanıdıklarım sayesinde doğru tedarikçilere erişim açısından şanslıyım.” Sadece saf altın kullanan Baykal renk kullanmayı sevdiğini koleksiyonlarından da hemen belli ediyor.

Fakat Baykal’ı başarıya ulaştıran en önemli detay, zanaata önem vermesi. Kapalıçarşı’nın mücevhercilik sanatını en iyi yorumlayan ustalarla çalışan Baykal, kuyumculuktaki iki ana zanaat olan işin sadesi ve mıhlamasının yanına renklendirme aşamasında minyatür sanatını da sokuyor. “Her zaman söylediğim gibi, renklerle oynamayı çok seviyorum ve istediğim tonlamaları basit bir mine ile elde edemeyeceğimi fark ettim. Bu nedenle incecik minyatür fırçaları ile ince detayları renklendirme işlemini kendi işlerim açısından önemsediğim bir teknik olarak kabul ediyorum.”

#1 İlham ve Eskizler

Başak Baykal, tasarımına konu olmasını istediği çiçeklere karar verdiğinde basit eskizlerle o çiçeğe alışmaya başladığını dile getiriyor. Bir süre sadece çiçeğin kendisini çizip renklerle oynayarak vakit geçiriyor ve yavaş yavaş “mücevher” tasarımı hayaliyle eskizleri filtrelemeye başlıyor.

#2 Taş Seçimi

Taş seçimi mücevherin kalitesi için önemli, bazen yapılan tasarıma göre taşlar aranıyor bazen zamanında beğenip aldığınız bir taş aylar sonra bir tasarımın başlangıç noktası oluyor. Taşın ölçülerine göre tasarım son boyutlarına uyarlanıyor.

#3 Teknik Tasarım

Çizimler Basit eskizler bu adımda teknik tasarım çizimleri haline dönüşüyor, bu kısım sürecin içinde değerli bir basamak çünkü yavaş yavaş mücevherin boyutlanmaya başladığı, bittiğinde nasıl görüneceğinin ipuçlarının alınmaya başladığı ve üretime başlamadan önce son kararların verildiği basamak burası. Bazen tasarım aşamasında akılda olmayan bir detay, ele gecen taşlarla son dokunuşunu alabiliyor.

#4 Sadekarlık

Sadekarlık, Kapalıçarşı’nın önemli ustalık alanlarından birisi. Mücevherin altın işçiliğini yapan, bir nevi iskeleti hazırlayan, genellikle kıymetli Ermeni ustalarının ehil ellerinden çıkan taşı henüz mıhlanmamış, cilası yapılmamış ürüne “sade” deniyor. Bugün ustaları genellikle bu işi yine sadekarlık ustası olan babalarından aldıkları elle devam ettiriyorlar.

#5 Mıhlama

Ön cilası yapılan mücevher, mıhlama aşamasına geçiyor. Kapalıçarşı’nın usta mıhlamacılarının ellerinde, taşlar rokela üzerinde monte ediliyor.

#6 Mikro Mıhlama

Tüm zeminin minik taşlarla sıvandığı “pave” mıhlamasında mikro mıhlama devreye giriyor, mikroskop altında adeta bir cerrah dikkati ve inceliği ile mıhlama yapılıyor.

#7 Minyatür Boyama

Başak Baykal, tasarımlarında minyatür boyamayı renklendirme için kullanmayı seviyor ve bunun işlerini farklılaştıran bir detay olarak değerlendiriyor. Hayalini kurduğu renk geçişlerinin, bitkinin yaprağın doğasından gelen minik detayların ancak minyatür sanatçısının elinden çıkabileceğini düşündüğü için, tasarımlarında önemsediği kıymetli bir basamak.

#8 Son Dokunuşlar

Çoğu tasarım ayrı ayrı parçalardan oluşuyor. Tek tek ayrı parçaların mıhlama, renklendirme ve son cilaya benzer işlemleri tamamlandığında, her şey sadekarın elinde birleşerek mücevher üretim yolculuğunu tamamlıyor.

#9 Ve Son…

Hemen her şeyin otomatize olmaya başladığı bir dünyada, Başak Baykal tasarımları Kapalıçarşı’nın el emeğinin ve yılların birikimi bir ustalığın ürünleri olarak kendini farklılaştırıyor.

Hazırlayan: Zeynep Merve Kaya

Kapak Fotoğrafı: Fethi İzan