Atlantis’ten Titanic’e Sualtının Gizemi
Güvenli anne karnına dönüş arzusu mu? Atlantis efsanesinin cazibesi mi? Dünyanın sular altında kalma ihtimali mi? Hepsi, belki de hiçbiri… Belki sadece insanın bitmek bilmez merakı… İnsanlığın sualtındaki yaşama ve sualtında yaşamaya dair ilgisi bu yüzyılda bilimkurgu filmleri aratmayacak gelişmelerle -ilk sualtı şehri gibi- karşılaşacağımızı gösteriyor. Şimdilerde teknolojik imkânları sonuna kadar kullanan tasarımcılar, su üzerinde kullanılan modern oyuncakları ardı sıra yaratırken, kişiye özel denizaltı gibi uç noktaya varan sualtı araçlarına da imza atıyor.
ABD merkezli Nautilus Submarines & Dalış Sistemleri Şirketi tarafından üretilen VAS Submarine gibi. VAS Submarine, kişiye özel bir denizaltı ve kendisine tam olarak için 2.7 milyon dolarlık bir fiyat biçilmiş. Denizaltı, lüks ekipmanlarla döşenmiş bir lavabo, minibar, tam boy bir merdiven ve dijital ses ile görüntü sistemleriyle donatılmış. Oturma odasındaki mercekli camlar sayesinde denizin altındaki büyülü dünya seyredilebiliyor. Ortalama 6 mil (12 km) ve maksimum 10 mil (18.5 km) hız yapabilen bu özel denizaltıda kesintisiz dört gün boyunca su altında kalınmasına olanak sağlayacak oksijen depolama özelliği bulunuyor.
Yine bir başka firma U-Boat Worx’un ürettiği Cruise Serisi Denizaltıları (U-Boat Worx Cruise Submarine Series), deniz ve okyanusların altında yatan dünyayı sınırsız bir şekilde gezmek için hayli uygun görünüyor! U-Boat Worx’in yeni denizaltı serisi, 3 kişilik C-Researcher’un aksine daha kalabalık gruplara hitap ediyor. Bu minik dev, 5, 7, 9 veya 11 kişiyi aynı anda 1.700 metre derinliğe kadar indirebiliyor. Altı farklı modelinde de bulunan elektrikli itici sistem sayesinde her yöne gidebilme imkânına sahip olan denizaltıda, 360 derece dönebilen koltuklar konuklarına görüş özgürlüğü sağlıyor. Tek bir şarjla 18 saat yolculuk yapabileceğiniz U-Boat Worx Cruise serisi denizaltılara isteğe bağlı olarak robot kollar ve kameralar eklenebiliyor.
Sualtında modern şehir
Denizin altında yaşamaya dair çok daha geniş kapsamlı bir projeyle yönelen ilk ulusun deprem ve tusunami tehdidi altında yaşayan, teknolojide gelişmiş Japonlar olması şaşırtıcı değil. Bir Japon mimarlık firması, 2035 yılında tamamlanması planlanan dünyanın ilk su altı şehrini geçtiğimiz günlerde çizimleri üzerinden tanıttı. Bu küre biçiminde tasarlanan ve bir gondol üzerine kurulacak devasa yapı, dört futbol sahasından daha büyük ve elektrik/su kaynağı denizin 3.2 kilometre derinliğine kadar hizmet verebiliyor. Bu şehirde her şey için yer olacak: şirketler, oteller ve evler. Yaklaşık olarak 5000 kişinin bu şehirde yaşaması bekleniyor. Sualtı şehrini dünyaya tanıtan Shimizu Şirketi’ne göre, deniz seviyesi git gide yükseliyor ve denizlerin altında kalan alanları en verimli şekilde kullanabilmek gerekiyor.
Sualtı turizmi: Oteller, restoranlar, batık dalışı ve sanat
Denizlere ve okyanuslara merak böylesine yüksek olunca, dünyanın en lüks ve orijinal otellerinin sualtında bulunması kaçınılmaz. Örneğin Karayipler’deki Lovers Deep. Aslında bu bir denizaltı. Romantik kaçamaklar için tasarlanan bu denizaltı, son derece lüks eşyalarla donatılmış. Yine Fiji’deki Poseidon Resort’un diğer sualtı otellerinden farkı ise bir su altı kilisesine sahip oluşu. Otel konuklarına dalış ve denizaltı ile dolaşabilme seçenekleri de sunuyor. Yine Maldivler’deki sualtı restoranı “Subsix” de, yemeğinizi denizin altındaki dünyayı izlerken yemenizi sağlıyor. Norveç mimarlık firması olan Snøhetta’nın Under isimli sualtı lokantasının, 2019’un Şubat’ında açılması planlanıyor. Under, Båly köyünde hizmet verecek. Zanzibar’da bulunan Manta Resort, yerel bölgenin altında seçkin bir görünüme sahip özel su altı odalarında konaklama imkânı sunuyor. Manta Resifi’nin hemen üzerine yerleştirilmiş bu otelde, yüzen odalarda konaklayabiliyorsunuz. Buradaki flora ve fauna alanları, manzaranın güzelliğine güzellik katacaktır kuşkusuz.
Kuşkusuz, batık dalışı hayli tutkunu olan bir turizm çeşidi. Ancak bu sıralar hakkında sıklıkla konuşulan bir batık var. 1912 yılında, Titanic’in güvertesinde bir yolculuk, lüks seyahat dendiğinde akla gelen ilk şeydi. Yüzyıldan fazla bir süre sonra, Titanic suyun derinliklerinde ve bu kez onu görmek en lüks seyahatlerden biri. Bu yıl, Londra merkezli Blue Marble Private seyahat şirketinin başlattığı batık bölgesi dalış turları ile turistler Titanik’in güvertesi üzerinde süzülme şansına sahip oluyor. Ancak elinizi çabuk tutup Titanic’i ziyaret etmek istiyorsanız, tarihi gemi “yenilip yutulmadan” yetişmelisiniz. Öyle ki, 2016 yılında yapılan bir çalışmaya göre, yeni keşfedilen “extremophile bacteria” adlı bakteri türü, 15-20 sene içerisinde gemiden kalan her şeyi yiyerek bitirecek. İddiası bile korkunç! Dalış turu, katılımcıları ve mürettebatı taşıyacak olan denizaltıyı bu gezinin amacına uygun olarak tasarlayıp inşa eden Ocean Gate Expedition şirketiyle gerçekleşecek. Her ne kadar ilk turun biletleri tükense de programı anlatmakta fayda var: Kanada Newfoundland’dan başlayacak 8 günlük gezide, her biri 3 saat sürecek 3 günlük dalış programı kapsamında, titanyum ve karbon fiber denizaltıya alınacak katılımcılar 3800 metre derine batık alanına indirilecek. Diğer turlar için zamanında harekete geçmek gerekebilir! Mürettebatı ve misafirleri taşımak için özel olarak inşa edilmiş bir denizaltı yaratan OceanGate aracılığıyla veya Londra merkezli seyahat şirketi Blue Marble Private aracılığıyla rezervasyon yapılabiliyor.
Denizin altında sanat yapmak da bu sanatı ziyaret etmek de sualtı meraklılarını cezbediyor. Örneğin Karayip Denizi’ne uzanan sahilleriyle Meksika’nın en canlı kentlerinden olan Cancun, dünyanın en büyük sualtı heykel müzelerinden birine, MUSA’ya ev sahipliği yapıyor. Denizin hemen açıklarına, 4 ila 8 metre arasında değişen derinliklerine yerleştirilen yaklaşık 450 gerçek boyutlu insan figürü, aynı zamanda müzenin kurucusu olan İngiliz fotoğraf sanatçısı ve heykeltıraş Jason de Caires Taylor’ın elinden çıkma.
Avusturyalı dalgıç ve profesyonel fotoğrafçı Andreas Franke de yine suyun altında ilginç bir sergiye imza atmış. Önce Kaliforniya, Key-West’te bulunan Vandenberg gemisinin enkazını fotoğraflamış. Daha sonra bunlara dijital ortamda çamaşır asan bir kadın, içki koyan bir barmen, elinde kepçeyle kelebek yerine balık yakalayacak gibi duran küçük kız gibi figürler ekleyerek, batık gemiyi tekrar insanlarla bir araya getirmiş. Ardından, başka dalgıçların da yardımıyla aynı geminin enkazında 12 fotoğraftan oluşan bir sergi açmış: Vandenberg: Life Below the Surface. Birbirinden farklı sualtı fotoğraflarına imza atan sanatçının işleri yine çeşitli sualtı otel ve spa’ları ile sualtı restoranlarında sergileniyor.
Komplo teorilerine, filmlere, kitaplara konu olan “okyanusların ya da denizlerin altında da yaşamak mecburiyeti”, belki de insanları gerçek anlamda derinlere taşıyor. Bazıları son derece lüks gibi görünse de bu konuda atılan her bir adım, yapılan her bir icat, sanki bu olasılığa hazırlık mahiyetinde gizliden gizliye verilmiş bir sözün ürünü! Ne olur ne olmaz, en azından yüzmeyi öğrenmeli!