Anatoli’nin Kurucusu Beyhan Bağış

Anadolu kültürünü çağdaş zamanlara taşıyan Anatoli’nin kurucusu, hayatındaki yeni sayfayı tasarım alanında açıyor.

Hayata, projelerle doldurulması gereken bir boşlukmuş gibi yaklaşmak istemiyor Beyhan Bağış. New York’tan İstanbul’a uzanan hikâyesinin şu an geldiği nokta olan Anatoli’nin gelecek projeleri sorulduğunda bu cevabı veriyor. Çünkü aslında onun hayatı, hesapta olmayan maceralar sonucunda gelişen ve başarı yakalayan projelerin bir toplamı.

Beyhan Bağış’ın kurucusu olduğu, Türk, Osmanlı ve Anadolu kültürlerini modern bir potada eriten dekorasyon markası Anatoli, geçtiğimiz yıl ünlü tur rehberi Saffet Emre Tonguç’la birlikte tasarladıkları Set Bosphorus by Anatoli koleksiyonuyla epey ses getirdi. İstanbul aşığı Tonguç’un Anatoli koleksiyonu, Kız Kulesi ve Galata Kulesi’nin aşkını anlatan fincan seti ve kol düğmelerinden oluşuyordu. Fakat Anatoli sadece İstanbul’a saygı duruşundan ibaret değil; Bağış’ın, “geleceğin antikalarını tasarlamaya adayız” dediği marka, kadim medeniyetlere ev sahipliği yapan Anadolu’nun zengin kültürel çeşitliliğini baz alıyor. “Estetik değerlerimizi, ufak bir detay olarak bile –örneğin bir fincan kulpu, bir tepelik olarak- kullanarak daha avangart, daha şık, daha özel, daha modern, daha çağdaş tasarımlarla günümüz kullanımına kazandırıyoruz” diyen Bağış’ı bu yöne iten, aslında kendi kültürümüzden izler taşıyan ama çağdaş zevklerimize yeterince hitap etmeyen ürünler arasında kaybolmamız. “Hem kişisel kullanım, hem de birine hediye etmek için satın alma açısından çok klasikleşmiş ya da kalitesiz malzemelerle üretilen ürünlere maruz kalıyorduk.”

İstanbul’da üç mağazası olan Anatoli, birkaç yıldır düzenli olarak dünyanın en prestijli tasarım ve dekorasyon fuarlarından biri olan Maison&Objet’de ülkemizi temsil ediyor. “Anatoli aracılığıyla Türk ürünlerini, motiflerini ve değerlerini tanıtıyoruz. Anadolu mirasından Selçuklu kültürüne, bugün bizi biz yapan daha birçok değeri tanıtmak bizi çok mutlu ediyor” diyen Beyhan Bağış’ın dikkat çektiği bir diğer nokta ise tasarımdan ziyade Anadolu kültürünü Avrupa’da tanıtmak. “Hediyeleşme ve ikram, topraklarımızda nesilden nesle aktarılan en önemli kültürel miraslarımızdan. Misafirliğe gittiğimizde elimiz boş gitmeyi, bir kabı boş geri vermeyi sevmeyiz. Bunun gibi daha birçok detay bizi özel kılıyor. Baktığınız zaman, o ikramların hangi objeler içerisinde sunulduğu, ikramın kendisi, o poğaçanın, o kekin lezzeti kadar içinde sunulduğu kaplar da önem taşıyor kültürümüzde. Anatoli olarak da bu değerlerimizi dünyanın her yerinden tasarımcıların, alıcıların geldiği bir fuarda sergilemek bizi çok heyecanlandırıyor.”

Beyhan Bağış, aslında tasarım dünyasına çok da yabancı değil. Her ne kadar o kendini “tasarımcı” olarak tanımlamak istemese de, şu an Anatoli’de duraklayan hikâyesi, New York’taki Fashion Institute of Technology’de, hayali olan moda satın alma ve pazarlama eğitimi almasına uzanıyor. Birçok tasarım dersi alan Bağış, lisans eğitimini tamamladıktan sonra girişimci kişiliğinin gelişmeye başladığını hatırlıyor; “Baruch College’da MBA yaptım ama tasarımı hiçbir zaman hayatımdan çıkarmadım. Henüz daha orada öğrenciyken karşıma çok büyük bir şans çıktı. New York’ta Miracle Gift Store adında bir mağazam oldu ve işletme master’ı yaparken bu mağazayı da işlettim.”

Moda, tasarım ve işletmeyi hayatında ayrı yerlere koymadan devam eden Bağış, 2002’de Türkiye’ye dönme kararı aldığında, tam 14 yıldır orada yaşıyordu. Ve New York’taki son işi, Saks Fifth Avenue’da satış ve eğitim müdürlüğüydü. “Gerek mağazacılıkta gerek tekstil dünyasında, satın alma, üretim ve mağazacılıkta satış eğitimi olmak üzere çok farklı görevlerde bulundum. Ama Anatoli olarak kendi işimin patronu olmamın hikâyesi, 2011 yılında başladı.”

Bağış, hayatında yaşadığı en büyük değişikliği, milletvekili seçilen eşiyle birlikte Türkiye’ye dönmesi olarak tanımlıyor. “Benim kontrolüm dışında gelişen bir olaydı. Ancak zaten uzun bir süre yurtdışında yaşamış olmanın verdiği hasret ve özlem, ayrıca artık aile kurmuş ve 3.5 yaşında bir çocuk sahibi olmak dolayısıyla, hayatımın kendi kontrolüm dışında en pozitif gelişmesi oldu… Her ne kadar eğitim, öğrenim amaçlı ya da bir iş tecrübesi kazanmak adına yurtdışında yaşamak insana çok şey katsa da, insan özellikle belli bir yaştan sonra ve aile kurunca vatanına çok hasret kalıyor. Bizim için aslında çok sürpriz ancak hayatımızın akışını değiştiren bir karar ve değişiklik oldu bu…” Hayatına değişiklikler yön verse de, Bağış’a göre hayat yolculuğuna dair “önemli” tanımlanacak tek bir şey sayması çok zor. Hayatın hem güzelliklerinin hem zorluklarının paylaşılarak yaşanması gerektiğini öğrenmek, aile ve dostlarla yaratılan keyifli hatıraların hayatın en kıymetli anları olduğunu düşünmek ona yetiyor. “Genel değer yargıları çerçevesinde bakarsak, hayatta her ne kadar sevgi çok çok önemliyse de, sevemediğiniz ya da sevmediğiniz bir insana bile farklı sebeplerden dolayı da olsa saygı duymamız gerektiğini öğrendim. Bu, medeniyetin ana kurallarından biri…”

İnsan faktörü, hem Anatoli’nin hem de Beyhan Bağış’ın hayatında önemli bir yer tutuyor. Türkiye’nin dört bir yanından –çoğu unutulmaya yüz tutmuş- zanaatların ustalarıyla çalışan markanın her ürününün tasarım ve üretim aşamasına dokunmayı unutmuyor. Başarının arkasında büyük bir ekip çalışması olduğunun da sürekli altını çiziyor. “Mutlaka benim aklımda bir hayal olarak oluşan, bir ilham kaynağı ile gelen bir fikir, bir vizyon, bir yön oluyor, ama mühim olan benim bunu arkadaşlarımıza çok anlaşılabilir bir dilde anlatabilmem ve bu hayali bir ürüne çevirebilmemiz. Yani dediğim gibi tasarımcı Beyhan Bağış aslında her zaman vardı; öğrencilik yıllarımdan bugüne kadar bu ilgimi ve tutkumu neredeyse hiç bırakmadım.”

Kendini “idealist” olarak tanımlamanın oldukça iddialı bir şey olduğunu düşünse de, ideallerine doğru çalışan –çalışmayı çok seven- ve onların kişiye ilham verdiğini düşünen bir kadın o. “İdealler bazen değişkenlik gösterebiliyor, dolayısıyla idealist olmaya çalışırken sabit fikirli olmamak gerektiğini düşünüyorum. Prensiplerden feragat etmemek gerektiğini de… Bir şeye ulaşmak adına prensiplerinizden feragat edecekseniz bence bunun hayat hikâyenizde hiçbir anlamı yok; tam aksine bu, çok yanlış bir adım atmak üzere olduğunuzun göstergesidir.” Bir yandan kendi doğruları çerçevesinde ideallerinin peşinden koşarken, bir yandan da ruhunu beslemek için yalnız kalmayı, evcil hayvanları ve doğayla vakit geçirmeyi, dua ve şükretmeyi hayatının odak noktasına koymayı da unutmuyor. “Son bir aya kadar üç kedi, üç köpeğimiz vardı, ancak maalesef bir kedimizi çok yeni kaybettik. Doğa kadar hayvanlar da benim kendimi şarj etmeme, tabir caizse fabrika ayarlarıma dönüp insanın en saf, en doğal halini tekrar hatırlamama yardımcı olur. Bu masum varoluş enerjisini dönem dönem gittiğim Darülaceze gibi çocuk yuvalarında ve aynı şekilde yine belli bir yaşa ermiş çok masum hislerle bakılmayı bekleyen yaşlılarla ilgilendiğimde hissederim. Yaşlıların, çocukların, doğanın ve hayvanların verdiği saf ve temiz enerjiyle ruhumu besler ve şarj olurum…”

Hayatında şu sıralar her şey yolunda gitse de, ilerlemek için hayatı projelerle doldurmaya gönüllü değil. Beyhan Bağış’ın bundan sonraki en büyük amacı, insanlara, özellikle kadınlara ve genç kızlara ilham verecek güzel işlere imza atmak. Başarılı, iradesi güçlü, tecrübeli kadınların ülkemizde mümkün olduğu kadar çok kız çocuğuna, kadına örnek olup el vermesi, ilham vermesi, destek vermesi gerektiğini düşünüyorum” diyor ve ekliyor, “bu anlamda yeni projemin ‘Anadolu kadını’ olduğunu söyleyebiliriz.”

Fotoğraflar: Erhan Tarlığ